14 Aralık 2013 Cumartesi

Zonguldak, Zonguldak olalı böyle bir şölen gördü mü?!


"İki asırdır işlenen taş kömürü yataklarının,
Bastonlardaki göz nurunun,
Mağaraların derinliklerinden gizlenen masalların diyarına,
Tek kırmalara, elpek bezine nakış olan sevdaların yurduna,
Gönül mayasında tutan yoğurdun tadına,
Yüzleri gecelerce kara içleri apak has oğullar kovanına,
Rüştü Onur’un, Muzaffer Tayyip Uslu'nun, Behçet Necatigil'in dizelerinde mis gibi kokan defnelerin, erguvanların toprağına,
Emek, kültür ve cumhuriyet kenti ZONGULDAK'a
Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz…!”
Evet, böyle karşılamıştı bizi Zonguldak, takdimci Esra Güner'in bu şiirsel ifadeleri ile!
Kar vardı, tipi vardı, yollarda buz vardı, kaderde numaradan da olsa zincir takmak vardı…
Ama buna mukabil bir de verilen söz vardı, ahde vefa vardı, yeni doğan bir fakültemizi bağıra basmak vardı.
Bunca ilim ve fikir adamına ulaşan  azmi büyük bir dekan ve ardında ona destek veren genç ve cevval bir rektörü vardı.
Etrafında koşuşturan genç ilim adamları ve talipleri vardı.
Saygılı valisiyle, genel müdürüyle ve baro başkanıyla organizasyona el atan bir şehir olmuştu Zonguldak.
Kırk ilim ve fikir adamı, denizin mavisi, doğanın yeşili, kömürün karası ve  bu sabahki karın da kaplamasıyla büründüğü beyazı ile dört rengin oluşturduğu bir cümbüş şehri Zonguldak'ta, Eski Adıyla Kara Elmas yeni adıyla Bülent Ecevit Üniversitesi’nde ve çiçeği burnunda İlahiyat fakültesinde bir ilim şöleni gerçekleştirmişlerdi.
Başlığı: Akademide Felsefe Hikmet ve Din idi.
Oradan birinin ifadesiyle Zonguldak, Zonguldak olalı böyle bir olay (zulüm çağrıştırıyor) (!) görmemişti.
Ben kendi adıma çok istifadeli buldum.
Özellikle Ahmet İnam’ı ve diğer hocalarımı yakından tanımaktan büyük bir haz duydum.
İki ayrı celsede oturumların sürdürülmesi sebebiyle her tebliği takip etme imkanımız olmadı.
Her iki salon da aktifti.
Sempozyum’a karşılık olarak “Bilgi Şöleni” olsun dedik.
Şölen gibi şölendi.
Üniversite Konukevinde ağırlandık. Kahvaltımızı orada yaptık. Öğle ve akşam yemeklerimizi de Kozlu Belediyesi ve Baro Başkanı verdi.
Hem sırtımız pekti, hem karnımız toktu.
Gelirken de elimize bir baston tutuşturdular. Belli ki ihtiyacımız vardı.
İnsan bu kuş misali, bir “Hoş geldin!” Zonguldak’tayız. Bir “Güle güle!” İstanbul’dayız.
İstanbul’a dönüş de bir başka güzel.
Bu tür toplantıların en güzel yanı tanışmak ve kaynaşmak.
Dün gece geç saatlere kadar Turan Koç hocadan Ankara ilahiyatı ve hocalarını dinledik. Üzerimde yaman bir ağırlık olmasına rağmen çoğu yaşları benden genç olan ilim adamlarımızla hayranlıkla dinledim. Maşallah neler biliyorlar, neler? Müthiş bir birikim ve bunun verdiği bir özgüven. BU özgüvenle biz gerçek anlamda doğrulabiliriz diye düşündüm.
Gelirken de gene dostlarla birlikteydik ve yol boyu çok güzel sohbetlerimiz ve ilmî mübahaselerimiz oldu.
Teşekkürler ve tebrikler Sevgili dekanımız Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya!
Ve teşekkürler dekanına müzahir olan saygılı rektör Prof. Dr. Mahmut Özer!
Ve teşekkürler bizi sağ salim götürüp getiren Şerafettin kaptan!
Ve teşekkürler Zonguldak!
13.12.2013

GARİBCE


2 yorum:

  1. Zonguldak Zonguldak olalı bu kadar bilgili insanı ağırlamadı, yada 18 senedir ben görmedim :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...