15 Haziran 2013 Cumartesi

Adım öfke baldan tatlıdır tadım


Adım öfke baldan tatlıdır tadım
Oturunca verdiğim zarara yandım

Bu günlerde Tıvıt körüğü, kin ve öfke ateşini besleyip duruyor. Ateş öyle bir şeydir ki hiçbir zaman doymaz. Bir de kontrolden çıkıp da yangına dönüştü mü artık o ateşi yakanları da aynı şekilde yakar.
Yangın yerinden arta kalan manzaraları hepimiz görmüşüzdür. Böylesi durumlardan Allah’a sığınırız. Geçtiğimiz günlerde böyle bir yangın provası gördük. Geç de olsa akl-ı selim galip geldi de söner gibi oldu. İnşallah bu ateşi yeniden alevlendirmek isteyenlerin arzuları kursaklarında kalır ve milletimiz kendisine yaraşan sağduyu ile hareket eder ve yeniden huzur iklimini birlikte tesis ederiz.
Garibce böylesi bir ortamda özelikle sessiz yığınların çığlığının duyulması doğrultusunda bir yazı yazmıştı. (Ve derken bir de ağaç hakları çıktı! başlıklı yazı). Bugün ise günlerce kin ve öfkeleri törpülenmiş, birçoğu patlamaya hazır bu sessiz çoğunluğun dikkatlerini çekme gereği duydu. Sessizlik bazen korku verici olabiliyor.
Günlerce gerçekten ağır tahrikler karşısında oldunuz. Sizi yok saydılar. Halk olarak sadece kendilerini gördüler. Hak arama uğruna kamunun yani sizin mallarınıza zarar verdiler, küfrettiler, hakaretler ettiler. Bütün bunlar eminim ki sizi öfkelendirdi, kininizi büyüttü. Bütün bunlara rağmen unutmayalım ki öfke ve kin ile hareket edilmesi halinde hiçbir zaman sağlıklı sonuçlar alınamaz. Kin ve öfke ateşi sadece yakar ve her tarafı yangın yerine çevirir. Asıl böyle zamanlarda akl-ı selim ile hareket etmek gerekir. Tahammül etmek, sabretmek ve hatta katlanmak lazım gelir.  Bu erdemler, sadece sahibini daha da büyütür.
Bir de şu var: Teenni ile hareket etmek. Bu puslu ortamda pek çok yalan haber pompalandı. Bunların bir kısmı tarafları tahrik amaçlı idi. Yangın üzerine benzin sıkma amaçlı pek çok yalan haber yapıldı. Bunlar karşısında hemen harekete geçmeden teenni ile hareket edip, bunların sahihini sakiminden, doğrusunu yalanından ayırt etmek lazımdır. Aksi takdirde alelacele verilen kararlar bizi telafisi mümkün olmayan ya da çok zor olan yanlışlar  yapmaya sevk edebilir.
Bir husus daha vardır. Tebliğ ve davet açısından bakıldığı zaman bizim dinimiz bütün insanlık için bir rahmet olmak üzere gönderilmiştir. Bugün için saflar ayrışmış ve arada bir düşmanlık, kin ve nefret oluşmuş olsa bile bizim nazarlarımız, karşı safta yer alan insanların helaklerini istemek değil, hidayetleri için dua etmek ve onları anlamak, bizim söylediklerimizin onlar tarafından nasıl anlaşıldığını dikkate almak ve gerektiğinde söylemlerimizi ona göre değiştirmek olacaktır. Unutmayalım ki tebliğin etkin olması ve yerini bulabilmesi için iki şart vardır: Bir muhatabın nabzını tutmak iki onların dilini kullanmak. Ben söyledim bitti değil, benim sözümden karşı taraf ne anladı, asıl önemli olan odur.
Bu konuda söylenecek çok söz vardır. Ama sözün tamamını söylemeye ihtiyaç yoktur. Yazımızı üç ayet[1] ile tamama erdirelim.
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Mâide 5/8)

“Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.
Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.”  (Âl-i İmrân 3/133-134)

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân 3/159)

Dua ile!

15.06.2013
GARİBCE



[1] يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8) وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ (9)  [المائدة : 8 ، 9]
وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ (133) الَّذِينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ [آل عمران : 133 ، 134]
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ [آل عمران : 159]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...