Allah, önce
evreni yarattı ve donattı. Yaşama hazır hale getirdi. Sonra da insanı yarattı ve
“Burası senin (geçici) yurdundur. Her ne varsa senin hizmetine ve kullanımına
verilmiştir” buyurdu. Kulluk mukabilinde her ne varsa biz insanların hizmetine
sundu. Bunlar içinde hayvanlardan yararlanma ve onları tüketme de vardı. Tabii
bunun da kendine göre bir usulü olmalıydı. Usulünce boğazlanılmış olması bu
şartlardan biriydi. Buna tezkiye deniyordu.
Önce bu konuda
gelen ayetlere bir bakalım:
“Allah, ne “Bahîre”, ne “Sâibe”, ne “Vasîle”, ne
de “Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkâr edenler Allah’a karşı
yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez.[1]
Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve
Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din
bize yeter” derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış
olsalar da mı?” (Maide 5/103-104)[2]
“Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın
ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.
Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size
neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı
hayvanları yememenizin sebebi nedir.[3]
Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı)
saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir.
Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü
günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.
Üzerine Allah adı anılmayan
(hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır[4]. Bir de
şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar.
Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.[5] (En’âm
6/118-121)[6]
“Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki:
“Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden
başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram
edilmiş hayvanlardır.” Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın
adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. Bu
iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır.
Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki
yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.”
Eğer ölü olursa, o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah, onların bu tür
nitelemelerinin cezasını verecektir.[7] Şüphesiz
O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. (En’âm 6/138-139[8])
__oOo__
Değişimin farkında olmadan Kur’an’ı okumak, bağlamı
dikkate almadan hadisleri anlamak her zaman doğru neticeler vermez. Bazen bizi
yanlış sonuçlara da ulaştırır ve dinin amaçlarından uzaklaştırabilir.
Söz gelimi el-Mâide ve el-En’âm suresindeki
yukarıdaki ayetlerde eti yenen hayvanların etlerinin helal olabilmesi için
üzerlerine Allah’ın adının anılmış olması gereği ortaya konulmaktadır.
Hatta o kadar ki kesim esnasında Allah’ın adının
anılmaması “Allah’a yapılmış bir iftira” sayılmaktadır.
İmdi bu ayetlerden hareketle kesilen her hayvanın
helal olabilmesi için her biri üzerine ayrı ayrı Allah’ın adının anılması
gerekliliği gibi bir sonuç çıkarılmakta ve makine ile kesim gibi günümüzde
yapılan ekonomik ve kolay olduğu için de işletmelerce benimsenen usul, bu ayetler muvacehesinde mahkum
edilmekte, ille de her bir tavuk vb. elle kesilmelidir ve her birine ayrı ayrı
besmele çekilmelidir şeklinde bir sonuca varılmaktadır.
Bu ayetlerden bu sonuç çıkar mı?
Elbette çıkar. Eğer siz bağlamı yani bu ayetlerin
sevk sebebini dikkate almazsanız ve kendinize göre de bir dindarlık anlayışına
sahipseniz niye çıkmasın ki?
Oysa ayetlerin tümü şirk ile mücadeleyi amaçlamakta
ve putlar adına kesilmiş olan hayvanların etinin yenemeyeceği esasını
işlemekte, hayvanları putlar adına değil Allah adına kesin denmiş olmaktadır.
Putlar adına kesim işi “fısk = yoldan çıkma”, “Allah’a iftira” gibi
nitelemelere konu edinilmektedir.
Büyük kesimhanelerde makine ile kesim yapılması
halinde kesilen hayvanlar putlar adına mı kesiliyor ki insanlar gelişmiş
teknolojileri yok sayarak geleneksel usulleri sürdürmeye çalışıyorlar ve bunu
da Allah’ın emri böyle diye dayatıyorlar.
Dolayısıyla kesim işlemi putlar adına değil, Allah
adına olduğu sürece bu kesim ister elle olsun isterse makine ile olsun hiç fark
etmez. Kesim işinin putlar namına değil Allah namına olduğunun bilinci ve bunun
bir şekilde sözle ya da lisan-ı hal ile ifadesi helallik için yeterlidir.
Hal böyle iken hayvan üzerine besmele çekmeyi sanki
bizatihi kesim işleminin bir rüknü gibi görmek ve “besmele yoksa helallik de
yok” gibi bir sonuca varmak, bağlamı dikkate almamanın ve İslâm’ın amaçlarını
ters yüz etmenin bir sonucudur.
Burada belirleyici olan bir, kesim işinin putlar
adına mı yoksa her şeyin Rabbi olan Allah adına mı olduğudur. İki, yapılan
işlemin hangisinin daha temiz, sağlık kurallarına daha uygun olduğudur. Üç,
hangi usulün daha sağlıklı olduğudur ve üç, tabii ki hangi usulün daha ekonomik
olduğudur.
Dindarlık uğruna insanları zora sokmanın ve Allah’ın
helal kılmış olduğu nimetleri harammış gibi sunup çeşitli sıkıntılara sebep
olmanın dindarlıkla ilgisi yoktur.
Hadisler mealen der ki: “(Müslüman içselleştirmiş
olduğu inanç sebebiyle her yaptığı işi zaten Allah adına yapar.). Kestiği zaman
da tabii Allah adına kesmiş olur. Besmeleyi ister çekmiş olsun ister çekmemiş
olsun!”
O yüzden “nasıl kesildiği belli olmayan etlerin
durumu sorulduğu zaman Hz. Peygamber “Besmele
çekin ve yiyin!” buyurmuştur[9].
İslam’ı yegane temsil salahiyeti elinde olan Hz.
Peygamber’in tavrı böyle.
Onun yetiştirmiş olduğu Hz. Ömer, Hz. Ali gibi öncü
zevatın tavrı da böyle[10].
Hal böyle iken şimdi siz de çıkın ve insanlarımıza
deyin ki: “Hayır öyle değil! İlle de her biri için bizzat besmele çekmedikçe ve
kesim işi bizzat el ile yapılmadıkça o hayvanlar yenmez!”
“Leküm dînüküm ve liye dîn”
Dua ile!
26.06.2013
GARİBCE
[1] . “Bahîre”, “Sâibe”, “Vasîle ve “Hâm”, putperest Arapların ilâhlarına
kurban ettikleri veya onlar adına serbest bıraktıkları hayvanlara verilen
isimlerdir. “Bahîre” beşincisi erkek olmak üzere beş batın doğuran ve sağılmayıp, binilmeyip, kulağı yarılarak salıverilen deve;
“Sâibe” bir kimsenin yakalandığı hastalıktan kurtulduğu takdirde “Bahire” yapmayı
adadığı
deve demektir. Araplar, koyun dişi doğurursa yavruyu kendilerine saklar, erkek doğurursa bunu putlara kurban
ederlerdi. Kuzuların, dişili erkekli ikiz olmaları hâlinde dişinin hürmetine, erkeği de kurban etmeyip “Vasîle”
adıyla salıverirlerdi. ”Hâm” ise on nesil deveyi dölleyen ve sırtına yük
vurulmayıp salıverilen erkek deve demektir.
[2] مَا جَعَلَ اللَّهُ مِنْ بَحِيرَةٍ وَلَا سَائِبَةٍ
وَلَا وَصِيلَةٍ وَلَا حَامٍ وَلَكِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ
الْكَذِبَ وَأَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ (103) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى
مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ
آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ
(104) [المائدة : 104]
[3] . Yenmesi haram kılınan şeyler için bakınız: Bakara sûresi, âyet, 173;
Maide sûresi, âyet, 3; En’âm sûresi, âyet, 145; Nahl sûresi, âyet, 114-115.
[4] Putlar adına kesilen
hayvanlar için “fısk” tabiri kullanılır. (bk. En’âm 6/145)
[5] . Müşrikler
ölmüş
hayvan eti yerler ve aralarında, “Bakın, Muhammed ve ashabı kendi elleriyle
kestikleri hayvanların etini yerler de Allah’ın öldürdüğü haramdır, derler” diye
dedikodu yaparlardı. Âyet, müşriklerin durumuna düşmemeleri konusunda mü’minleri
uyarmaktadır.
[6] فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ
اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ (118) وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ
اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ
إِلَيْهِ وَإِنَّ كَثِيرًا لَيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ إِنَّ رَبَّكَ
هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ (119) وَذَرُوا ظَاهِرَ الْإِثْمِ وَبَاطِنَهُ إِنَّ
الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الْإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا يَقْتَرِفُونَ (120) وَلَا
تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ
الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ
إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ (121) أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا
لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ
مِنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (122) وَكَذَلِكَ
جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا وَمَا يَمْكُرُونَ
إِلَّا بِأَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ (123) وَإِذَا جَاءَتْهُمْ آيَةٌ قَالُوا
لَنْ نُؤْمِنَ حَتَّى نُؤْتَى مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ اللَّهُ أَعْلَمُ
حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ
وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ (124) [الأنعام : 119]
[7] . Arap müşriklerinin batıl inançları çoktu. Bunlardan biri
de bir familyadan olan hayvanların bazen erkek bazen dişilerinin eti haram veya helâl
sayılır, birtakım isimler altında uydurma helâl haram listeleri yapılırdı. Hâlbuki
bu hayvanların deve, sığır, koyun, keçi, erkek, dişi olmaları ya da doğmuş bulunup bulunmamaları,
etlerinin haram olmalarının sebebi ve illeti olamazdı. Âyet, bu mantıksızlığı açıklıyor. (Ayrıca bakınız:
Mâide sûresi, âyet,103.)
[8]
وَقَالُوا هَذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لَا يَطْعَمُهَا
إِلَّا مَنْ نَشَاءُ بِزَعْمِهِمْ وَأَنْعَامٌ حُرِّمَتْ ظُهُورُهَا وَأَنْعَامٌ لَا
يَذْكُرُونَ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا افْتِرَاءً عَلَيْهِ سَيَجْزِيهِمْ بِمَا كَانُوا
يَفْتَرُونَ (138)
[9] المنتقى من السنن المسندة
لابن الجارود - (1 / 222) 881 - عن عائشة رضي الله عنه
قالت : أتى قوم النبي صلى الله عليه و سلم فقالوا إنا نؤتي باللحم لا ندري يسمى الله
عليه أو لم يسم فقال اذكروا اسم الله وكلوا
مصنف
ابن أبي شيبة - (8 / 100) 24913- ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، قَالَ : أُتِيَ النَّبِيُّ صلى الله عليه
وسلم فِي غَزْوَةِ تَبُوكَ بِجُبْنَةٍ ، فَقِيلَ : إِنَّ هَذَا طَعَامٌ يَصْنَعُهُ
الْمَجُوسُ ، فَقَالَ : اُذْكُرُوا اسْمَ اللهِ عَلَيْهِ ، وَكُلُوهُ.
[10]
مصنف ابن أبي شيبة - (8 / 99) 24905- حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، عَنْ مُغِيرَةَ ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ
، وَإِبْرَاهِيمَ ، قَالاَ : لَمَّا قَدِمَ الْمُسْلِمُونَ أَصَابُوا مِنْ
أَطْعِمَةِ الْمَجُوسِ ، مِنْ خُبْزِهِمْ وَجُبْنِهِمْ ، فَأَكَلُوا وَلَمْ
يَسْأَلُوا عَنْ ذَلِكَ ، وَوُصِفَ الْجُبْنُ لِعُمَرَ ، فَقَالَ : اُذْكُرُوا
اسْمَ اللهِ عَلَيْهِ ، وَكُلُوهُ.
24907-
حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، عَنْ مُغِيرَةَ ، عَنْ أُمِّ مُوسَى ، عَنْ عَلِيٍّ ، قَالَ
: إِذَا لَمْ تَدْرُوا مَنْ صَنَعَهُ ، فَاذْكُرُوا اسْمَ اللهِ عَلَيْهِ ،
وَكُلُوهُ.
24908-
حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ، عَنِ الأَعْمَشِ ، عَنْ شَقِيقٍ ، عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُرَحْبِيلَ ، قَالَ : ذَكَرْنَا الْجُبْنَ عِنْدَ عُمَرَ ، فَقُلْنَا لَهُ :
إِنَّهُ يُصْنَعُ فِيهِ أَنَافِح الْمَيْتَةِ ، فَقَالَ : سَمُّوا عَلَيْهِ
وَكُلُوهُ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder