Dün,
(16.06.2/13) nice tarihlerin düşüldüğü bir gündü.
Mitingler
vardı. Meydan savaşlarını andırır gösteriler vardı. Türkçe Olimpiyatları Finali
vardı.
Bizim
de mezuniyetimiz.
Büyük
davalar, büyük anlatılar ve onları sahiplenen büyük adamlar her zaman olmuştur.
Mitingler adam sıkıntısı çekmemiştir. İhtiyaç da vardı hani. Bunca tahrike
rağmen sessizliğini sürdüren yığınların, içlerinde biriken öfkeyi, sessice dışa
vurmalarının yolunu açmak ve buna imkan vermek toplumun genel sağlığı için iyi
gelebilirdi.
Ama
öbür taraftan da bir mezuniyetimiz vardı. Önceden programlanmış bir etkinlikti.
Çoğu kız olan öğrencilerimiz kendilerini bu güne hazırlamışlardı. Sanki kına
gecesi gibi özel kıyafetler tedarik edinmişler, aileleri bilmem hangi kentten
ta buraya kadar gelmişlerdi.
Ben
bizim mezuniyetleri kına gecelerine benzetiyorum.
Bu
yavrularımız yuvadan uçacaklar, kendilerine hem bir iş hem bir eş arayışı içine
girecekler. Kısmetleri bahtları açık olsun!
Böylesi
önemli bir başlangıcın arifesinde, beş yıllık bir koşuşturmanın sonunda son kez
hocalarıyla bir araya gelmek ve ailelerinin de hazır bulunduğu bu ortamda
başarılarının tesid ve tebrik edilmesini isterlerdi. Bugün onlar için önemli bir gündü. Bu
itibarla onların böylesi bir günlerinde hocaları olarak bulunmayı kendime hep
bir şiar edinmişimdir ve kendi öz yavrularımın özel günlerinde bilfiil bulunuşum
gibi onlardan ayırt etmediğim bu yavrularımın da bu özel günlerinde bulunmayı
kendime bir vazife bilmişimdir. Bu gün için de mevcut ortamı da dikkate alarak
“Haydi Hanım gidelim. Eğer biz gitmezsek kimse gitmez ve bu çocuklar
kendilerini çok yalnız hissederler!” dedim ve sağ olsun o da bana eşlik etti ve
mezuniyet gününe katılmış olduk.
Bağlarbaşı
Kültür Merkezi salonu, beklediğimin aksine aileler ile tıklım tıklım idi. Tüm
halkın bedenleriyle Kazlı Çeşme’de olduğunun bir yalanıydı bu. Musiki dinletisi
de olan sade bir program ile sonuca varıldı ve ödüller verildi, yavrularımızın
başarıları takdir edildi.
Ben
ikinci gelen bir öğrencimizin takdir belgesini vermiştim. Derslerine girmediğim
bir öğrenciydi. Mustafa Fayda Hoca takdir vesilesiyle konuşurken kızımızın
kulağıma fısıldamasından öğrendim ki benim ödülünü verdiğim bu kızımız evliydi
ve hem de nur topu gibi iki tane çocuğun annesi olmuştu. Belli ki salonda
bulunan kocasına teşekkür etmek istiyordu ve bunu benim yapmamı rica ediyordu.
Ben
de bu damadı anons ettim ve kendisini tebrik ettim, alkışlattım.
Başarı
işte bu!
Öyle
öğrencilerimiz var ki, hoca olarak onların varlığına katlanmak bile çok şey.
İnsanı canından usandıran, talebelikle en ufak bir alakası olmayan, çalışmamak
için her türlü bahaneyi abartarak istismar eden tipler var. Allah’tan bunların
sayısı çok değildir. Ama “Bir toklu bir sürüyü .oklar!” hesabı göze batmada
örnek öğrencilerden daha fazla dikkat çekerler.
Bunun
yanında gerçekten azmi sayesinde her türlü engeli aşan ve başarıyı göğüsleyen
örneklerimiz de vardır. İşte ikinci olan kızımız böyle biri.
İlahiyatı
seçmiş, evlenmiş. Hayatına birisi girmiş. Derken bir çocuk doğurmuş ve onu
büyütmeye çalışırken bir ikincisi daha doğmuş. İkisini birlikte büyütmeye
başlamış. Bu arada okulda hocası yoklama yapmış derste bulunmuş, imtihan
yapmış, imtihanı başarı ile vermiş, günler aylar ve yıllar bu minval üzere
geçmiş ve mezuniyet günü gelmiş. Bir de bakmışız bu kızımız başarı kürsüsünün
ikinci basamağında duruyor.
Bu
başarı, işte azmin zaferidir.
Bu
başarı ailesinin ve özellikle o gösteride ismini anons ettiğimde kucağında
çocuk ille ayağa kalkan babanın yani kızımızın kocasının- verdiği desteğin
başarısıdır.
Orada
da söylediğim gibi bizim böylesi damatlara çok ihtiyacımız var. Kızlarımız
neden evlenmeden korkuyorlar ve bu yüzden mezun olduklarında bir kısmı
evlilikten kaçma yüzünden Yüksek Lisansa sığınıyorlar dersiniz. İşte böylesi
damatların yokluğu ya da nedreti yüzünden. Çünkü çoğu kızımız adı gibi biliyor
ki evlenirse daha okuyamaz, yüksek hiç yapamaz. Haydi diyelim yaptı,
yaptığından bir hayır gelmez. Çünkü evlilik yükü tümüyle kendi üzerine biner
üstelik bir de Yüksek Lisans yükü. Çoğu
bunun altından kalkamaz.
İkinci
olan bu kızımızın azmine diyecek yok! Ona büyük bir alkışımız var. Ama
kucağındaki çocuk ile kıyam eden damat beyimiz de belli ki alkışı hak ediyor.
Ve
sonunda kepler atıldı havaya.
Hatıra
fotoğrafları çektirdik.
Ve
dağıldık.
Tebrikler
sevgili öğrenciler ve onları yetiştiren aileleri!
Ve
tabii ki hocaları!
Hayırlı
olsun.
17.06.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder