Hayırlı
cumalar!
Bugün
Garibce, Kazdal camiinde idi. Sohbet konusu birlik, beraberlik ve kardeşlik idi.
Kürsüde Hucurât
49/6-13 ayetleri tilavetle başladı.
Hamdü
senadan sonra “Topyekun silm'e girme” (Bakara 2/208) emrini içeren ayeti
okuyarak sohbeti başlattı. Silm ve İslam'ın aynı kökten geldiğini ve
dolayısıyla müslümanlığın huzur ve barış ile özdeş olduğunu belirti. Gerçek
huzur ve barışın ancak İslam'a girmek ve onun emir ve yasaklarına riayet ile
olabileceğini söyledi.
“Şeytanın
adımlarına uymayın" diyen ayetten maksadı açıklamaya çalıştı. Özetle
şunları söyledi: Şeytan çoğu kez içimizde kaprislerimizdir, ihtiraslarımızdır.
Bazen dışarıda en yakın arkadaşımızdır, işimizdir, eşimizdir. Dolayısıyla bizi
Hak ve hakikatten alıkoyan her şey bizim şeytanımız olabilir ve bizim onlardan
uzak durmamız gerekir. Bize sigarayı, alkol kullanmayı, kumar oynamayı öğreten
bizim arkadaşımız olamaz, o gerçek anlamda şeytanımızdır. Boynuzlu, kuyruklu,
tırnaklı, eli dirgenli şeytan aramak beyhudedir. Öyle bir şeytan yoktur.
İnsanız,
insanlıktan sıyrılma şansımız da yoktur. İyi insan ya da kötü insan olma bizim
seçimimizdedir.
İnsan
olarak aramızdaki ilişkileri sevgi, şefkat ve merhamet üzere oturtmalıyız. Kin
ve nefret üzere ilişkilerimizi sürdüremeyiz.
Hak
ve hakikat her zaman ortak değerlerimiz ve paydamız olmalıdır.
Bütün
dünya olarak birlikte üretiyorsak, aynı şekilde birlikte de tüketmeliyiz.
Üretirken herkesin ortak olduğu ama tüketirken güçlülerin egemen olduğu ve bu
yüzden sömürülen milyonların açlıktan ölüme mahkum olduğu bir dünyaya karşı
hepimizin itirazı olmalıdır. Böylesi bir haksızlığa ve sömürü düzenine dur
denmesi insan olarak sorumluluğumuzun gereğidir.
İhtiyaçlarımızı
ihtiraslarımıza kurban etmemeliyiz.
Aynı
gemide yaşıyoruz. Üst kattakiler (yöneticiler, zenginler, aydınlar vb.) alt
kattakileri gözetmeli ve kollamalıdır. Onları kendi hallerine bırakmaları
halinde iyi niyetli de olsalar yaptıkları hatalar, tüm geminin batmasına
ve tüm toplumun birlikte helak olmasına yol açacaktır.
Herkes
bulunduğu yer ve konum itibariyle, toplumun genel refahı ve huzuru için bir
sorumluluk almalıdır.
Garibce,
genelde bu ve benzeri konular üzerinde durdu.
Tabii
vaaz, öğretici olmaktan çok hatırlatıcı bir etkinliktir. Akla olduğu kadar
belki ondan daha çok duyguları da hesaba katan bir söylem tarzıdır. Bunun
sonucunda hem konuşanın hem de dinleyicilerin etkilenmesi söz konusu olur.
Garibce'nin
konuşmasından şahsen ben etkileniyorum. Bunda da öyle oldu. Umarım benzer
etkiler, diğer dinleyiciler için de söz konusu olmuştur.
Allah
cümlemize huzur versin.
Cumamız
mübarek olsun!
07.06.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder