Bir başka güzel bahar. Bunu görmemek
için hem kör hem sağır hem de koklama duyusundan yoksun olmak lâzım. Her tarafı
saran yeşillik, rengârenk açan çiçekler, kuşların cıvıltısı, suların şırıltısı,
hafif esen yellerin uğultusu, etrafa yayılan ve içinde papatyaların,
menekşelerin, nanelerin, yarpızlarn, hele hele kekiklerin… bir armoni şeklinde
sunduğu kır kokusu… bütün bunlar sizin baharla kuşatılmış olduğunuzu ve
ruhunuzun çoktan tutsak edildiğini gösterir.
Ben bu yazıda bir lütuf olarak baharla
gelen ağız tatlarından bahsedeceğim.
Soğanın cücüğünü bilmeyeniniz yoktur.
Lezzetine gelince onu aslında Kürde sormak lâzım. Malum birine demişler ki:
“-Şimdi zengin olsan ne yemek
isterdin?” Cevap:
“-Soğanın cücüğü” olmuş. Öbürüne
sormuşlar:
“-Ya sen?”
“-Ahanda bu yiyecek bir şey mi bıraktı
ki!” demiş.
Soğanın cücüğünü de seven ve tadan biri
olarak ben derim ki: Onun ikisi de eğer kengeri bilselerdi eminim ki aynı
ağızdan “-Elbette kenger!” diyeceklerdi.
Yahu ne büyük bir lezzet! Özellikle
tarla ve kösnü (köstebek) yığıntıları gibi yumuşak topraklarda biten
kengerlerin toprak altında kalan kök kısımları öyle hoş bir özsuyuna sahip ki,
ancak o tadı tatmış olanlar bilebilir. Yufka ekmeğine sarılıp hafif tuz
ekilerek yenilirse damak tadı daha da bir güzel oluyor.
Bunun bulgur ile birlikte pişirilerek
yemeği de yapılıyor.
Bu gidişimizde bu işlerde mahir olan
kardeşimi de yanımıza aldık, yayla dönüşünde hemen yol kenarında bize yetecek
kadar toplayıverdi. İstanbul’daki komşulardan da dönüşümüzde bizden kenger
getirmemizi isteyenler olmuş. Çam sakızı çoban armağanı kabilinden. Toplayanın
ellerine sağlık, yiyenlere şifa olsun.
Kenger karttığı zaman hüurtmeğinin özü de
yeniyor.
(Not:1) Bizim kengerlerin sakızını kanatmayı
denememe rağmen ben başarılı olamadım. Galibe sakızı elde edilen kengerler
biraz farklı olmalı. Kenger sakızı çiğnemeyen varsa bir denemeli. İplikte
dizili olarak ve tane tane satılır. Yumuşatıncaya kadar çene biraz yorulur. Ama
sonunda çok hoş bir sakız ortaya çıkar. Ayrıca da uzun ömürlüdür.)
(Not: 2) Nusaybin'de seyyar tezgahlarda kenger satıldığını görmüştüm.)
Bu gidişimizde tırşık içmek de nasip
oldu. Tırşık kalkan karların altından toplanan taze yılan pancarından
yapılıyor. İçine yarma katılıyor, yoğurtla kuruluyor, iyice ekşitiliyor ve koca
kazanlarda pişiriliyor ve ikram ediliyor. İyi pişmemişse boğazı sokuyor. O
yüzden de yılan pancarı diye anılıyor. Çok lezzetli bir içimi oluyor.
Çiriş, hele yokluk zamanlarında
insanların özel olarak toplamaya gittikleri ve seklem seklem yüklenerek
getirdikleri bir tür yabani sebze oluyor. İçine tahıl ya da un katılarak yemeği
yapılıyor.
Ekşimen ve yemlik zaten her yörede
oluyor ve herkes tarafından biliniyor. Bizim ekşimen dediğimize çoğu yerde
kuzukulağı diyorlar.
Menter (mantar) toplama işi bana hep
riskli gelmiştir. Ama bilenler doğanın en büyük lezzetlerinden birini tatmış
oluyorlar.
Garibce duygular, garibce hazlar ve
tatlar.
Dedik ya çamsakızı çoban armağanı.
Bütün bu güzellikleri sunan Rabbimize
hamd olsun.
Sevgiyle!
07.06.2012
Garibce
Kenger
Yılanpancarı
Tırşık
Kenger tezgahı
Kenger sakızı
Ablam, topladığı kengerlerin dikenlerini ayıklıyor.
Hocam, şu güzel türküden anladığımıza göre kenger kahve gibi içilir imiş bir zamanlar:
YanıtlaSilGülüm seni alır dağa kaçarım
Yüce dağ başında çadır açarım
Kahve bulamazsam kenger içerim
Nasıl olsa gülüm seni beslerim
Haydi nazlı yarim kölen olayım
Anadolu'nun bazı yörelerinde "eşek dikeni" de deniyor kengere. Şifa olduğuna da inanılır. Yokluk zamanlarında bulmuşuz ne bulmuşsak... Şimdi kimsenin bir şey aradığı yok, her şey ayağımıza geliyor; ama hormonuyla, pisliğiyle, derdiyle...