7 Haziran 2012 Perşembe

Baharda garibce hazlar ve tatlar!



Kenger Güzellemesi!
Bir başka güzel bahar. Bunu görmemek için hem kör hem sağır hem de koklama duyusundan yoksun olmak lâzım. Her tarafı saran yeşillik, rengârenk açan çiçekler, kuşların cıvıltısı, suların şırıltısı, hafif esen yellerin uğultusu, etrafa yayılan ve içinde papatyaların, menekşelerin, nanelerin, yarpızlarn, hele hele kekiklerin… bir armoni şeklinde sunduğu kır kokusu… bütün bunlar sizin baharla kuşatılmış olduğunuzu ve ruhunuzun çoktan tutsak edildiğini gösterir.

Ben bu yazıda bir lütuf olarak baharla gelen ağız tatlarından bahsedeceğim.

Soğanın cücüğünü bilmeyeniniz yoktur. Lezzetine gelince onu aslında Kürde sormak lâzım. Malum birine demişler ki:

“-Şimdi zengin olsan ne yemek isterdin?” Cevap:

“-Soğanın cücüğü” olmuş. Öbürüne sormuşlar:

“-Ya sen?”

“-Ahanda bu yiyecek bir şey mi bıraktı ki!” demiş.

Soğanın cücüğünü de seven ve tadan biri olarak ben derim ki: Onun ikisi de eğer kengeri bilselerdi eminim ki aynı ağızdan “-Elbette kenger!” diyeceklerdi.

Yahu ne büyük bir lezzet! Özellikle tarla ve kösnü (köstebek) yığıntıları gibi yumuşak topraklarda biten kengerlerin toprak altında kalan kök kısımları öyle hoş bir özsuyuna sahip ki, ancak o tadı tatmış olanlar bilebilir. Yufka ekmeğine sarılıp hafif tuz ekilerek yenilirse damak tadı daha da bir güzel oluyor.

Bunun bulgur ile birlikte pişirilerek yemeği de yapılıyor.

Bu gidişimizde bu işlerde mahir olan kardeşimi de yanımıza aldık, yayla dönüşünde hemen yol kenarında bize yetecek kadar toplayıverdi. İstanbul’daki komşulardan da dönüşümüzde bizden kenger getirmemizi isteyenler olmuş. Çam sakızı çoban armağanı kabilinden. Toplayanın ellerine sağlık, yiyenlere şifa olsun.

Kenger karttığı zaman hüurtmeğinin özü de yeniyor.

(Not:1) Bizim kengerlerin sakızını kanatmayı denememe rağmen ben başarılı olamadım. Galibe sakızı elde edilen kengerler biraz farklı olmalı. Kenger sakızı çiğnemeyen varsa bir denemeli. İplikte dizili olarak ve tane tane satılır. Yumuşatıncaya kadar çene biraz yorulur. Ama sonunda çok hoş bir sakız ortaya çıkar. Ayrıca da uzun ömürlüdür.)

(Not: 2) Nusaybin'de seyyar tezgahlarda kenger satıldığını görmüştüm.)
Bu gidişimizde tırşık içmek de nasip oldu. Tırşık kalkan karların altından toplanan taze yılan pancarından yapılıyor. İçine yarma katılıyor, yoğurtla kuruluyor, iyice ekşitiliyor ve koca kazanlarda pişiriliyor ve ikram ediliyor. İyi pişmemişse boğazı sokuyor. O yüzden de yılan pancarı diye anılıyor. Çok lezzetli bir içimi oluyor.

Çiriş, hele yokluk zamanlarında insanların özel olarak toplamaya gittikleri ve seklem seklem yüklenerek getirdikleri bir tür yabani sebze oluyor. İçine tahıl ya da un katılarak yemeği yapılıyor.

Ekşimen ve yemlik zaten her yörede oluyor ve herkes tarafından biliniyor. Bizim ekşimen dediğimize çoğu yerde kuzukulağı diyorlar.

Menter (mantar) toplama işi bana hep riskli gelmiştir. Ama bilenler doğanın en büyük lezzetlerinden birini tatmış oluyorlar.

Garibce duygular, garibce hazlar ve tatlar.

Dedik ya çamsakızı çoban armağanı.

Bütün bu güzellikleri sunan Rabbimize hamd olsun.

Sevgiyle!

07.06.2012

Garibce


Kenger



Yılanpancarı

 Tırşık




Kenger tezgahı 


Kenger sakızı


Ablam, topladığı kengerlerin dikenlerini ayıklıyor.

1 yorum:

  1. Hocam, şu güzel türküden anladığımıza göre kenger kahve gibi içilir imiş bir zamanlar:
    Gülüm seni alır dağa kaçarım
    Yüce dağ başında çadır açarım
    Kahve bulamazsam kenger içerim
    Nasıl olsa gülüm seni beslerim
    Haydi nazlı yarim kölen olayım
    Anadolu'nun bazı yörelerinde "eşek dikeni" de deniyor kengere. Şifa olduğuna da inanılır. Yokluk zamanlarında bulmuşuz ne bulmuşsak... Şimdi kimsenin bir şey aradığı yok, her şey ayağımıza geliyor; ama hormonuyla, pisliğiyle, derdiyle...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...