1913 Marsilya’da doğumlu Türkiye’de ve bütün dünyada tanınan ünlü
Fransız, Müslüman düşünür Roger Garaudy (Roje Garodi), Paris’te 99 yaşında vefat
etti. Allah rahmet etsin!
Eserleri kırkı aşkın dile çevrilen Roger Garaudy (Roje Garodi), geride 60
kadar eser ve sayısız makale bıraktı.
Roger Garaudy (Roje Garodi), Fransız Komünist Partisi’nde en yüksek düzeyde görev yapan ve dış dünyaya Fransa’nın yüz akı olarak takdim edilen bir düşünürdü.
Roger Garaudy (Roje Garodi), Fransız Komünist Partisi’nde en yüksek düzeyde görev yapan ve dış dünyaya Fransa’nın yüz akı olarak takdim edilen bir düşünürdü.
1982 yılında Müslüman olan Roger Garaudy (Roje Garodi), İslâm’la ilgili
olarak da önemli eserler verdi.
Roger Garaudy (Roje Garodi)’nin “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ve “İnsanlığın Medeniyet Destanı” başta olmak üzere dilimize 30 kadar eseri çevrilmiş bulunuyor (Haber7)
Roger Garaudy (Roje Garodi)’nin “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ve “İnsanlığın Medeniyet Destanı” başta olmak üzere dilimize 30 kadar eseri çevrilmiş bulunuyor (Haber7)
Bizzat bir konferansında da hazır bulunmuş olduğum Garaudy İslâm algımızda benim
için bir kıyaslama imkânı da veren önemli bir örnekti. Garaudy entelektüel
kimliği ile Müslüman olmuş ve bir Fransız olarak kalmış ve yaşamaya o minval
üzere devam etmiştir. Müslüman bir Fransız
olarak da ölmüştür.
Bir başka örnek de Cat
Stevens örneğidir. O hem Müslüman olmuş hem de bir anlamda İngilizlikten çıkmış,
bir tür Arap olmuş bir örnektir. Onun Müslümanlığı, Müslüman olabilmek için yerel
ve kültürel kimlikten de tamamen soyunmak gereğini ifade ederken, Garaudy’nin Müslümanlığı aksine
bir Fransız olarak kalarak da Müslüman
olunabileceğini ve o hal üzere yaşanabileceğini ifade etmektedir.
İslam’ın evrenselliğini giyim kuşam gibi esasen Araba ait olan kültür imgeleri
üzerinden vermeye çalışanlar, İslam’ı
bütün iklimlere ve kültür havzalarına sunmak yerine, bütün farklı iklim ve
kültürleri Araba ait kalıpların içine çekmek, onları merkeze doğru massetmek ve
bütün insanları Araba ait kalıplar üzerinden tektipleştirmek gibi aslında bir ademi
imkânı zorlama çabası içine girmiş
olmaktadırlar.
Benim şahsen tercihim bu iki örnekten Garaudy’den yanadır. İslamlaşma yolunda Müslüman bir İngiliz Cat Stevens örneği Yusuf İslâm’dan sanırım çok daha etkili olurdu.
Benim şahsen tercihim bu iki örnekten Garaudy’den yanadır. İslamlaşma yolunda Müslüman bir İngiliz Cat Stevens örneği Yusuf İslâm’dan sanırım çok daha etkili olurdu.
Allah Garaudy’e rahmet eylesin! Merhameti ve lütfu ile hepimizikuşatsın.
Dua ile!
15.05.2012
Garibce
Yürüyüşün Hakk'a Olsun!
Yusuf İslâm
Değerli hocam yazınız, bugün İslam Hukuku dergisinde okuduğum Dr. Ömer Yılmaz'ın bir makalesi (http://www.islamhukuku.com/Uploads/Sayilar/islam%20hukuku%20dergisi%2017701.pdf)üzerine denk gelince İslam ve Arabilik konusunda farklı bir bakış açısı üzerinde düşünmeme yardımcı oldu. Mezkur makalenin yazarı özetle Kaffal Şaşi'nin (v. 290) İslam'ın ilk muhatapları olmaları hasebiyle Arap toplumunun dil, kültür ve geleneklerinin de Kur'an yorumunda bağlayıcı bir biçimde dikkate alınması yönündeki kanaatini -ki Şafii'ye de benzer bir eğilim atfedilir- tahlil ediyor. Bunun Islam'ın bizatihi Arabi karakterde olduğu anlamına geldiği açık. Siz ise yazınızda bunun karşısında bir noktada duruyorsunuz. Ben bu iki yaklaşımın da kültür ve geleneğe hak ettiğinden fazla değer atfettiğini düşünüyorum. Birincisi ne kadar Arabi kültür yayılmacılığına yakınsa ikincisi de 'belli belirsiz bir kültür' korumacılığına yakın. Nihai tahlilde dil, kültürün önemli -belki en önemli- unsuruysa İslamlaşmanın belli nispette bir Araplaşmayı beraberinde zorunlu olarak getireceği müsellem bir hakikattir. (Ezan, dualar, namaz vs. yahut zıhar, haram aylar vs.) Giyim kuşam konusunda da gerek Türkiye'de gerekse diğer bazı İslam ülkelerinde hakim hale gelen anti-Arap söylemin aşırı olduğu ve dahası tutarsız olduğu kanaatindeyim. Eğer giyim kuşam hakkında Arabiliğe karşı bu reaksiyoner tutum bu kadar anlamlıysa, neden aynı tutumu yadırgamadan üzerimizde taşıdığımız batı orjinli kıyafetlere karşı da göstermiyoruz? Bu kıyafetleri ve dahası pek çok batı kaynaklı gündelik alışkanlıkları adeta kendi kültürümüzün bir parçası haline getirip benimserken -üstüne üstlük onları koruma refleksiyle-, bir başkasının Arap kültüründen mülhem kıyafetleri yahut alışkanlıkları benimsemesini yadırgıyoruz? Bunun altında batı kaynaklı kültürü yeni ve gelişmişliğin, Arap kültürünü ise eski ve geri kalmışlığın sembolleri olarak algılama şeklinde zihinsel kodlar yatıyor olabilir mi? Hasıl-ı kelam, değişken ve etkileşen bir şey olan kültüre fazla vurgudan kaçınılması gerektiği kanaatindeyim.
YanıtlaSilherdgan38@.
YanıtlaSilÜsdat merhum,yanılmıyorsam 'Büyük İdeolocya Örgüsü, adlı eserinde,dünya ölçeğinde müslümanın kıyafeti için iklim,estetik ve temsil ... gibi hususları yansıtıcak özellikte olması için desinetörleri,modacıları,terzileri...göreve çağırır..
Bunu 'Başyücelik Emirleri'nden telakki eder..
Gerçi bu günün şartlarında,kıyafette müslümanlığın simgesi olarak bir yansımanın getirileri ile götürüleri hesaba dahil edilmeli mi?
Yoksa iman ve salih amel ile ahlakî davranışlar mı esas alınmalı..? 'Allah'ın,kılık-kıyafetimiz,şekil-şemailimeze değil de,kalbimiz ve amellerimize bakacğı' gerçeğinden hareket edersek,maksat anlaşılıyor demektir...