Garibce zaman
zaman hatırladıkça anılarını sizlerle paylaşmak istiyor.
Hatun bana
bazen kızıyor, “Sen her şeyini olur olmaz biçimde herkesle paylaşıyorsun”
diyor. Ben kendime neden Garibce dedim ki! Demek ki var bende bir gariblik.
Fazla da değil o yüzden Garibce! Tadında, kararınca olunca her şey iyidir,
gariblik bile!
Bir defasında
yaz tatilinde memleketteydik. Çocuklar henüz büyümemişlerdi, büyükleri onlu
yaşlarda idiler. Hanımın köyü Avlağ’ı ziyaret etmiştik. Avlâ diye teleffuz
ediliyor ama belki doğrusu Avlak’tır. Yaylamaktan “yaylak”, avlamaktan “avlak”
gibi. Belli ki fiilden türetilen bir yer ismi. Gerçekten güzel bir köy, çanak
şeklinde içinden eşli bir su akıyor ama açılan bir ufuk olmadığı için gözün
ildiği yerlere kadar bakıp, özgürce hayallere dalma imkânı pek vermiyor.
Oradan akşam üzeri
Çataloluk köyüne geçtik. Püsküllü Ali dayıyı ziyaret ettik. Niyetimiz Sarıkaya
köyümüze geçmekti. Israra rağmen biz yola koyulduk. Akşam ezanı okunmuş ve hava
karmaya yüz tutmuştu.
Sözü geçen bu
köyler Orta Toroslarda vadiler içindedir. Etrafları oldukça dağlık ve ormanlıktır.
Yer yer alaz olsa da genelde ormanlık alan daha fazla. Belli bir irtifadan
sonra herhangi bir ağaç bitmediğinden dağların zirveye yakın kısımları alaz
olur, hiçbir ağaç türünden bitki olmaz.
Derin vadiler var, yer yer inler, mağaralar bulunur. Su ise bol, her
yerde suya ulaşmak imkânı mevcuttur.
Biz küçük iken
bir asker kaçağı vardı ve bizim bu dağlarda eğleştiği söylenirdi. Yanına da
kendisi gibi kanun kaçaklarını taktığı ve buralara uğradıkları, azık tedarik
ettikleri falan söylenirdi. Biz odun etmeye giderken gördüğümüz her karartıyı eşkıya
zanneder ve çiğsir (tırsar) ve korkardık.
O sene terör
şayiası vardı. “Falancalar, falan yerde elinde silah olan birilerini görmüş…”
Bu kabilden söylentiler konuşuluyor, aslı var yok, duyan duyduğunun yanına birkaç
ayrıntı daha katarak aktarıyor ve sanki başka bir haber yokmuş gibi herkes bunu
anlatıyor, anlatırken korkuyor gibi de ediyor ve güya sizi uyarıyor.
İşte bu
kabilden söylentileri çokça işitmiş birileri olarak bizler o akşam Çataloluk’ta
kalmadık ve onların teklifine rağmen yola koyulduk. Vadi boyunca Dereşimli’den
geçecek, rampa tırmanacak ve Saraycık’tan aşıp hemen köyümüze ulaşacaktık. On
kilometre var yok, yol yakın, ama dar, çok virajlı ve rampa çıkılacak, birkaç iri
taşı yola koyuverseler yol kesilebilecek gibi ve böyle bir iş için de yer ve
zaman çok müsait. Yoldan geçenler dışında sizi orada gören Allah’tan başka
kimse olmaz.
Neyse bir kere
çıktık yola. Belki biraz daha ısrar etselerdi kalırdık da! Aslında olacak
hiçbir şey yok. Bir şeyin olmuşluğu da yok. Fakat gel gör ki şüyu bulan korku atmosferi
gürültü ile yokuşa ağan arabanın içindekileri çoktan sarmıştı bile! Ak mezardan
Saraycık’ın tepesine çıkıp da köyün ışıkları görününceye kadar arabada bulunan
irili ufaklı altı candan tek bir kelime çıkmadı. Duyulan sadece korku ile
alınan nefeslerdi, görülen kaygıdan büyüyen gözlerdi.
Ne zaman ki
ışıklar göründü, diller nasıl çözüldü, yüzler aydınlandı, gözler ışıdı, birbirleriyle takışmaya başladılar
görülmeye değerdi.
Meğer ne sârî
bir şeymiş korku.
Ve insan vehim
dedikleri asılsız şeyin etkisiyle ne kadar acı ve ıstırap çekerlermiş. Bu
türden vehimler, korkular nasıl da insanların zevzeklikleri ile beslenir ve
büyür, sonra onları çıkaranları da esaretine alır, böylece büyümeğe ve
yayılmaya devam edermiş.
Bazı şeylerin
şüyuu vukuundan betermiş. Fuhuş böyledir.
Korku da
bunlardanmış.
Bittecrübe
sabit oldu ve onaylandı.
Güven içinde
olmak ne kadar önemliymiş. Kendi öz yurdunda bile üretilen hayali korkular ile
yaşamak, korku seline kapılmak gerçekten çok kötü bir şey.
Terör bu silahı
çok iyi keşfetmiş. Her vesile ile kullanmaya devam ediyor.
Tek ilacı ise
asılsız olan bu türden yaygaralara kapılmamak, inanmamak, yapılması gerekeni
yapmaktan bu türden vehimler yüzünden kaçınmamak.
Allah
huzurumuzu bozmasın!
Güvenle kalın!
20.06.2012
Garibce
Avlağ Köyü
Çataloluk
Amin... Hocam keşke bir roman yazsanız. Tasvirleriniz, anlatımınızın akıcılığı çok güzel. Sizin yazacağınız roman kanımca biraz felsefik, epey duygu yüklü biraz da espirili olur. Tadından okunmaz:))
YanıtlaSil(bir de hocam, bence bu yazıların altı beyaz olmasa daha güzel olur.Karar sizin tabi)