Garibce
ve emsalini bir sıla özlemidir alıyor. Düldüle binip yollara vuruyor. Yoruldukça
ve Düldülün yakıtı bittikçe Modern Kervansaraylarda konaklıyor. Konaklayan her yolcu konak sahibinin yüzünü güldürüyor.
Garibce şenliğe
katılmak ve bunu vesile edinerek çocukluk ve gençlik özlemlerini gidermek için
çabalıyor. Köyde yemiş olduğu iki biskivü arasında yaslayarak özenle koyduğu ve
baldan kaymaktan daha tatlı bulduğu lokumu kendisiyle beraber yarenlerine de
tattırmak istiyor. Ölüsünün canı için!
Hızını alamıyor tâa yayla yoluna
vuruyor. Çıkmaz diyorlar, yollar çamur diyorlar ama o dinlemiyor, gidenlerin
geri döndüğünü görüyor buna rağmen gidebildiği yere kadar gideceğim diye
tutturuyor. Ve hedefe kadar da bata çıka ulaşıyor.
Nazar mı değiyor ne, dönüşte daha hemen
alaycıkların orada çamura saplanıyor. Gençler hemen el atıyorlar, itiyorlar
fakat çamurun içine gömülü olduğu için arabaya pek yanaşamıyorlar. Bagajı boşaltıp
çekme kemeri ve öne takılan aparatı alıyorlar ve takıp takıştırıp asılıyorlar…
Ha gayret ha gayret. Bir iki üç… Şimdi… Ve halatın kancası kopuyor, hepsi yüz
üstü yere kapaklanıyorlar. Çamurdur falan demiyorlar kemeri daha sağlam
bağlayıp bir daha asılıyorlar, bir daha bir daha ve çıkarıyorlar. Size yardım etmiş olmanın ve
başarmanın hazzını yaşıyorlar. Hepsinin ellerine sağlık.
Aşağıya iniyoruz, kimi bizim için kenger topluyor, kimisi toğga çorbası yapabilmemiz için narpız/ yarpız devşiriyor. Aşağı taplakta (düzlük) Kayseri’den gelmiş olan bir grup bizi de sofralarında ağırlamaktan haz duyuyor. Biz ise ikramın lezzetiyle ve bu insanların cömertlikleriyle benzer bir duyguyu yaşıyoruz.
Ziyaretlerimizi yapıyoruz. Babamın ve annemin mezarları başında oturuyorum onlara Yasîn okuyorum. Cümle kabir halkına rahmet ve mağfiret diliyorum. Elimi üzerlerindeki otlara sürüyor, taşlarını okşuyorum. Nicedir yapmak istediğim bir şeydir bu diye mırıldanıyorum.
Ve ayrılıyoruz. Erken saatte yola düşüyoruz. Hız göstergesi 90’ı aştıkça direksiyon titremeye başlıyor, hız artıkça titreme artıyor. Beni bir endişe sarıyor. Kırşehir’e kadar geliyorum ve orada Servise giriyorum. Karşılama görevlisi şikâyetimi dinleyince eğilip arabanın altına bakıyor. "Bunu yapan çamur" diyor, "altını sanayide iyice yıkatmalısın".
Diyorum “İnsanlar dürüst davranıyor, hazır bir kuş konmuş ağımıza şunu şöyle bir yolalım demiyorlar ve bizi doktorumuza gönderiyorlar”.
Ve biz sanayiye gidiyoruz. Sabahın dokuzu gibi erken bir saatte bizi bekleyen esnafı buluyoruz. O işini yapıyor ve biz sabahın bereketiyle beklemekte olduğu rızkını bir emanetmiş gibi kesemizden ayırıp kendisine teslim ediyoruz. Biz ona el sağlığı diliyoruz, o da bize bereket duası yapıyor.
Ve nihayet yorucu ama zevkli bir yolculuğun ardından evimize ve kaldığımız yerden işimize dönüyoruz.
Bize bunca yoğun iş temposu içinde bu güzel duyguları yaşatan Rabbime sonsuz şükürler olsun diyorum.
Bize yardımcı olan, bizi ağırlayan herkese teşekkür borcumuzdur. Allah herkese gönlünce versin. İşleri kolay, kazançları bereketli olsun!
Dua ile!
06.06.2012
Garibce
Iyi macera yasamissiniz:) Yazdiklarin gene hem duygulandirdi hem sevindirdi. Resimler de cok guzel. Tekrar tekrar gitmek nasip olur ins. Sevgiler.
YanıtlaSil