2 Mayıs 2013 Perşembe

Değişime ayak uyduramadım, emeklerim boşa gitti.



1992 yılında taşınmış olduğumuz ve halen oturmakta olduğumuz evimizin arka tarafı bizim cephemiz oluyor.
Evimizin önünde şimdi ardıçgillerden iki andız ağacı bulunuyor. Bunlardan biri benim bulunduğum katı geçmeye başladı. Üzerinde iki tane yuva var. Biri boş. Şu anda birinde sahibi kuluçkaya yatıyor. Elbet bülbül olmayacak, bahtımıza düşen karga oldu. Ama olsun, kuş ya sen ona bak. Zaten çoğumuz kargadan başka kuş da tanımayız.
Bu ağacı geçen sene dördüncü katın hizasına kadar budattım. Akıl işi değildi. Ama kadınların temizlik saplantısı ağacın tümden kesilmesi riskini doğurmuştu. Ben de hiç olmazsa iyice budayayım da bari öyle olsun kurtarayım diye sevgili dünürümle birlikte ağacın aşağıya doğru tüm dallarını kestik, kolunu kanadını budadık vesselam. Şimdi tuhaf bir görüntüsü var. Metrelerce ip ince ve uzun bir gövde ve en tepede Frenk şapkası gibi  birkaç metrelik kısımda ağaç görüntüsü. Buna da şükür. Balkona oturduğum zaman ve aşağıya da bakmadığımda tam bir ağaç gibi görünüyor, hafif bir rüzgar esintisiyle ırgalanıyor, bir güzelin salınması gibi beni büyülüyor. Dallar arasına gizlediği yuvasındaki kuluçkada olan karganın siluetini ve harareti düşürmek için daim açık olan ağzını görüyor olmak bana keyif veriyor.
Gelelim ötekine. Öteki ağacımız bu bahsettiğim ağacımızın üçte biri boyunda. Oysa yaşları aynı. Başta üç adet dikmiştim. Sonra ilerisini düşünerek bunlar büyüyecekler ve koca koca ağaç olacaklar, mekana sığmayacaklar diye birini kendi elimle sökmüştüm. İyi de yapmışım.
Bu fidanlar henüz küçük iken ayakta bile duramıyor, küçük çocukların yeni yeni yürümeye başladığı zaman düşmemesi için bir desteğe tutunma ihtiyaçları gibi bunların da böyle bir ihtiyaçları bulunuyordu. Bu ağaçlardan sorumlu olan ben vazifemi bihakkın yerine getiriyordum ve bakımlarını tam olarak yapıyordum. Haliyle yanlarına birer dikeç diktim ve sağlam olsun diye de atılmış çelik çamaşır ipleriyle fidanı bu dikece tutturdum.
Aradan birkaç yıl geçti. Fidanlar büyüyüp gövdesi dikece ihtiyaç duymayacak hale gelince artık onlara gerek kalmadı ve onları söktüm. Aradan yıllar geçti ve ağaçlar artık epey büyümüşlerdi. Evimize bir güzellik katıyorlardı. İnce uzun boylu salınan görünümleriyle, biz çocuk iken Süllü dayımın hanımının çocuklarının entarisine taktığı ceviz büyüklüğündeki zilleri hatırlatan etrafları çizili yuvarlak  kozalaklarıyla –ki bazı yörelerde bundan pekmez de yapıyorlarmış-  büyük bir haz veriyorlardı.
Bir kış günü kar yağmıştı. Ağaç yapraklı olduğu için haliyle yağan karı tutuyor ve üzerlerine büyük miktarda ilave bir ağırlık biniyordu. Sabah baktım ki bizim ağacın biri yerden yarım metre yükseklikte bir yerinden küt diye kırılmış ve yan yatmış.
Aklıma hemen karın ağırlığını taşıyamadı ona sebep kırıldı şeklinde bir izah geldi. Üzüldüm ama yapılacak bir şey yoktu.
Sonra neden ötekisi ayakta kalmıştı da bu böyle kırılmıştı diye kendi kendime düşündüm ve ağacı incelemeye başladım. Acaba biri kesmiş olabilir miydi? Öyle bir duruma mahal ve ihtimal yoktu. Çünkü ağaçlar henüz küçüktü, kimsenin rahatsız olduğuna dair bir emare yoktu ve taze olmaları hasebiyle de görüntüleri çok daha güzeldi.
Sonra başka ne gibi bir sebep olabilir diye baktım. Bir de ne göreyim. Ağacın kırılarak devrilmesinin sebebi bizzat benim vaktiyle ağacın hayrına yapmış olduğum bir fiil idi.
Hani küçükken dikeci tutturmak için çelik çamaşır ipiyle bağlamıştım ya. Zamanla dikece ihtiyaç kalmamıştı ve yerinden sökülmüştü. Çelik ip ise muhtemelen çözülemediği için o hal üzere bırakılmıştı. Nasıl olsa bir zararı yoktu. Çünkü ağacın kalınlığına göre oldukça gevşekti.
Ancak aradan geçen seneler ağacın boyu ile birlikte gövde kalınlığını da artırmış, vaktiyle bol gelen çelik ip ağacın etrafını bir bilezik gibi  sarmaya başlamış, ağaç kalınlaştıkça da sıkmaya başlamış, ağaç büyümesini buna rağmen sürdürünce de halat ağacın gövdesine gömülmeye başlamış ve ağaç büyümesine engel olan bu sorunu çelik halatın oturduğu yerin her iki tarafına da taşarak aşmaya çalışmış ama sonuç itibariyle orası boğuk olduğu ve bir türlü kalınlaşamadığı için  zayıf kalmış, normal günlerde bir şekilde  durumu idare ederken, karlı günde üzerine fazladan bir yük binince taşıyamamış ve çelik ipin boğduğu yerden çat diye kırılmış.
Ya işte böyle!
Yılların emeği boşa gitti. Ne yüzünden? Vaktiyle yapılan fidanın yararına olan bir durumun ağacın boy atıp büyümesi ve çapının gelişmesi  halinde yeni durumuna uygun yapılması gereken işin yapılmaması, ihmal edilmesi yüzünden.
Canlı ve bitki bünyeleri böyle olduğu gibi sosyal kurumlar vb. de böyle. Bir küçüğü korumak üzere koyduğunuz velayet yetkisi, çocuklar büyüyünce de aynı şekilde devam ettirilmek istenirse o çocuklar hiçbir zaman büyüyüp de adam olamazlar.
Kurumlar da öyle.
Sistemlerde öyle.
Şeriatlar bile öyle.
İlk geldiği gibi kalmıyor, hayata muvazi olarak değişiyor. Değişmesi gerekiyor.
Bu değişimi başarıyorsa ayakta kalıyor ve daha güçlü bir vaziyette varlığını sürdürüyor.
Aksi takdirde bizim ağaç gibi küt diye kendisine bağlanan bütün umutlarla birlikte yıkılıp gidiyor. Emekler boşa çıkıyor.
Allah’tan bizim ağacın kökü sağlamdı. O yüzden kırıldığı yerin etrafından sürgünler verdi. Ben de onlardan sadece birini bıraktım ve diğerlerini budadım. Kılavuz sürgün o bıraktığım dal oldu. Şimdi o dal üzerinden büyümesini sürdürüyor. Yamuk bir biçimde.
İbret alacak ne çok şey var etrafta.
Bakabilsek, görebilsek ve elbette ki okuyabilsek.
Değişimi dikkate almayan bir istikrar arayışı, bizim ağacın küt diye gitmesi gibi boşa çıkmaya mahkumdur.
Bizim ağaç öyle diyor. İnanmazsanız gidin sorun.
Dua ile!
02.05.2013
GARİBCE

2 yorum:

  1. Murat Kaya: Ne güzel bir tespit ve ne güzel bir yazı ve üslup.. kaleminize gönlünüze sağlık hocam

    Sacit Türker: Güzel yazı...ibretalınası işler...zevkle okudum...teşekkür ve hürmetlerimle.

    YanıtlaSil
  2. Hangi değişimi dikkate almak ! Neyin değişimini dikkate almak? Doğanın kanunları değişmez. Kanunlara riayet etmekte yanlışlık olabilir.
    Ha beşeri değişimden mi söz ediyorsanız onu dayatan küresel amca belli..
    Yine de bilmeyene güzel hikaye...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...