16 Mayıs 2013 Perşembe

Şirk ve zulüm ilişkisi



“İman edip, imanlarına hiçbir şekilde zulüm bulaştırmayanlar var ya işte onlar için güven vardır ve onlar hidayet üzeredirler.”[1] (Enâm 6/82) şeklinde bir ayet vardır.
Bu ayet inince sahabeyi bir telaş alır ve Hz. Peygamber’e “Hangimiz zulme bulaşmamıştır ki?” diye sorarlar.
Öyle ya zulüm haksızlık demektir. Her şeyin bir hakkı vardır. Eğer o şeyin hakkı verilmezse bu bir zulüm olur. Sahabe de olsa hangi insan böyle bir  durumdan uzak kalabilir ki?
Yaşantımız boyunca hemen her gün ve her saat haksızlık yapabiliriz. Hak ve hakikatin gereği doğrultusunda yanlışlar yapabiliriz.  Bazen arzularımıza yahut hırslarımıza yenik düşebilir ve haktan sapabiliriz.  Bir kimseye ya da şeye hak etmediği bir muameleyi yapabiliriz. Hak etmediği halde birine kızar, yüzüne bağırır, ters ters bakabiliriz. Hak etmişin hakkını tam vermeyebiliriz. Ölçüde ve tartıda eksiklik yapabiliriz. Bunlar hep olası şeyler ve bunlardan hiçbir kimsenin kaçınma garantisi yoktur. Oysa  güven ve  doğru yol üzere olma zulme bir tür de olsa bulaşmama şartına bağlanmış bulunuyor. Haliyle bu durum sahabeyi tedirgin ediyor ve gelip Hz. Peygamber’e böyle bir şartı yerine getirmelerinin kendileri için mümkün olamayacağını çünkü herkesin şöyle ya da böyle zulme bulaşmış olabileceklerini dile getiriyorlar.
İşte bunun üzerine “Şüphesiz ki şirk büyük bir zulümdür” ayeti iniyor[2].
Evet, şirk gerçekten büyük bir zulümdür. Çünkü şirk asla hak etmediği halde uyduruktan tanrıları Yüce Allah’a ortak koşmaktır. Halk ve emr sadece ve sadece kendisine ait olan Allah’a  hem yaratıcılık alanında hem de  yarattığı alemlere ilişkin buyruk alanında şerikler koşmaktır. Bunlar esas itibariyle  Kur’an’ın dediği gibi  “sizin ve atalarınızın uydurdukları  içi kof isimlerden başka bir şey değildir”[3]. Onlar, kendilerine konan bir sineği bile kovamaz, üzerlerine siğen bir köpeği bile kış kışlayamazlar. Hal böyle iken sadece Allah’a ait olan özellikler, başka başka nesnelere  ya da tamamen muhayyel olan varlıklara nasıl nispet edilebilir.
Ey akıl sahipleri! İbret alın! Bu tür zırvalıklar tarih boyunca hep oldu, şimdi de oluyor. İnsan eşek olunca üzerine binen eksik olmuyor. Oysa  Allah insanı  kendine kul olmak üzere yarattı. Kendine kul olsun ki başka bütün kulluklardan kurtulsun irade etti. Akıl ile donattı, vahiy ile yolunu aydınlattı. Önüne kendinden örnekler koydu. Ama insanlarımız bütün bu özel imdat ve inayetlere rağmen, koyun sürüsü gibi başını arkasına düştüğü kimselerin kıçı arasına soktu ve o nereye gittiyse kendi de oraya gitti. Vaktiyle Ağrıda bir koyun sürüsü tümüyle intihar etmiş hepsi uçurumdan atlayarak telef olmuştu. Sebep ne? Sürü oluşu. Öndeki atlamıştı ve arkadakilerin hepsi de onu takip etmişlerdi. Koca bir sürü telef olmuştu. Sahibi hüngür hüngür ağlıyordu.
Eğer böyle bir sürü psikolojisi ile kendimizi uçurumda bulursak acep bizim ağıtımızı kim ağlayacak?
İnsaniyetliğimize yazık değil mi? İnsan yürürken dik duruyor, gözleri de  başta ve en üst kısımda yer alıyor. Koyunun başının önündekinin kıçı arasında olduğu gibi değil. Hem de iki tane göz var! Haydi biri kör diyelim ikisi de mi görmez bu gözlerin. Atacağı adımın kendisini nereye götüreceğini kestirecek kadar mantık diye bir şey yok mudur bu insanların?
Akıl ve havsala almıyor. Koca koca adamlar, hem de yüksek tahsilli kimseler bir üfürükçüye, bir tükürükçüye tav olup, yalan yanlış vaatler uğruna her şeylerini ipotek edebiliyorlar. Bugün televizyonda anlatıyorlardı; genç körpe kızlar, bir gelecek inşası için gitmiş oldukları okullarını terk ediyor, ailelerinden kaçıyorlar. Yalancı cennetlerde akşamlayıp, esrar içinde bayılıp bataklıklarda sabahlıyorlar, boyunca batmış oldukları pislikler içinde ayılıyorlar.
Ne diyelim. Allah bize izan versin, akıl versin, basiret versin.
Sen de diyecek sin ki yok mu? Var, var olmasına da marifet kullanmakta.
Bilgi de öyle değil mi? Amele dönüşmezse o da bir yük olmuyor mu?
Eşeğin sırtındaki koca koca kitapların  kendisine ne faydası oluyor ki?
Allahım bize hidayet eyle! Hidayette daim eyle!
Biz kullarına acı ve bizi kendi halimize terk etme.
Bizi bize koma! Lütuf ve kereminle kolla!
Dua ile!
16.05.2013
GARİBCE


[1] الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ أُولَئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ [الأنعام : 82]
[2] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (1 / 15) 24- باب ظُلْمٌ دُونَ ظُلْمٍ. 32- عَنْ عَبْدِ اللهِ ، قَالَ : لَمَّا نَزَلَتِ : {الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ} قَالَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم أَيُّنَا لَمْ يَظْلِمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ : {إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ}.
[3] إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَى  [النجم : 23]

2 yorum:

  1. Böyle bir yazıya ihtiyacım vardı toparlanmak için.şifa gibi geldi sağolun

    YanıtlaSil
  2. Resul Olcay: Evvelen duânıza bütün kalbimle âmin... Hocam bloğunuzdaki bir çok yazıyı okudum. Kimi yazınızda duygulandım ağladım; kimi ve hatta çoğu yazınızda sesli güldüm. Ancak bu yazınız biraz sert ve gergin geldi. Bunun sebebi tevhîdî hassasiyet mi hocam? Selam ve hürmetle ellerinden öpüyorum...

    Mehmet Erdoğan: Bilmukabele selam ve sevgiler. Garibce'yi tanır gibisiniz. Tespitleriniz isabetli gibi. Bilgi, duygu ve mizah alt başlığı ile yazıyor, biliyorsunuz. Ben ise daha tam tanıyamadım. Garibce oluşundan belki. Yazının sertliğine gelince sanırım o günlerde konu ile ilgili özüme düşen bir kor ateşin göğüntüsü sonucu olmalı. Dua ile.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...