Isparta Doçentlik yeterliliği ile ilgili Abdullah Kahraman’ın
konuşmasına ilave mütalaa olarak aklımda kaldığı kadarıyla ben de şunları
eklemiştim.
Vaktiyle Hayrettin Karaman hocam bir imtihandan çıkışında bana şöyle
demişti: “Tam hazır olmadan gelip de bizi zor duruma düşürmeyin!”
Hoca benim danışman hocamdı. Tabii ki hocalarımız bizim başarılı
olmamızı ister. Ama şöyle göğsünü kabartacak bir dosya ile jüri önüne gelmek
var, bir de “yahu ne yapsak şimdi sevdiğimiz bir talebemiz, geçsin desek olmaz,
kalsın desek olmaz!” kabilinden bir ikileme düşürecek bir dosya ile gelmek var.
Adayın kabiliyetli olması yetmiyor. Bir de her şeyin kendisine uygun bir
zamana ihtiyacı oluyor. Mesela çocuk dokuz ayda doğuyor. Erken doğan çocuklar
ya hiç yaşayamıyor ya da tıbbın zoruyla adam olmaya çalışıyor ama bunun etkisi
ömür boyu bir şekilde hissediliyor, olmadı zürriyeti de kendi gibi zayıf
oluyor. Onun için bu gibi işlerde acelecilik hiç hoş değildir. Fikirlerin
olgunlaşması ve belli bir yaş olgunluğuna da gelinmesi, acelecilik
gösterilmemesi gerekiyor.
İkinci değindiğim husus da tedlis ya da intihal meselesi idi. Bu konuda
tedlisin çoğaldığı konusunda genel bir kanaat oluşmaya başladı. Birçok aday
internetten apardığı hazır kopyala yapıştır usulüyle yazılar yazdığını
düşünüyor. Oysa malzeme başka yerlerden toplanmış olsa bile kişi o malzemeleri
kendi zihninde harmanlayıp, imali fikirde bulunup, fikri kendisine mal
edebileceği bir kıvama getirip kendi dil ve üslubu ile ifade etmediği sürece,
yazmış olduğu her bir şey iğreti olacak, alıntıları tırnak içinde de
göstermediği durumda yaptığı şey tam anlamıyla intihal olacaktır. Uzun uzun
alıntıların hoş olmaması bir tarafa kısa da olsa alıntı eğer lafız itibariyle
bir önem arz etmiyorsa gene de onun tırnak içinde de olsa nakli hoş görülmüyor.
Kişinin yazdıklarının tümünü kendisine mal edebilecek bir kıvama getirmiş
olması isteniyor. Arının çiçek toplayıp da onu hazmedip belli bir kıvama
getirdikten sonra peteklere döküp sonra da onun üzerinde uzunca bir süre kanat
çırparak belli bir yoğunluğa ulaşmasını sağlaması gibi. Kişinin kendisine mal
edeceği yazılar da (makale, kitap vb.) böyle olmalıdır, her yönüyle artık onun
eseri olmalıdır. Malzemelerin başkalarına ait olması bu durumda önemli
değildir, hatta zaten öyle olmak zorundadır.
Garibce olarak bu konuda daha önce iki tane yazı yazmışız:
“Alıntı ile çalıntı
arasında bir harflik farkın lafı mı olurmuş!”
“İktibas mı alıntı
mı?”
Okuyucunun bu
yazılarımıza da göz atması dileklerimizle hepinize mutluluklar diliyorum.
Dua ile!
23.05.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder