27 Nisan 2012 Cuma

Bir pencere de bizden olsun!



Rahmetli Erbakan Hoca Âdil Düzen’i pazarlıyordu. Kendisini kaptırmış canhıraş anlatıyordu. Bir mühendis olarak şekiller, şemalar… tam aradığını bulmuş gibiydi. En yakınları bile pek anlamıyordu, ama anlar gibi ediyorlardı. Lâf aramızda alternatif âdil düzen çalışmaları bile yapanlar vardı.

İşte o günlerde Hoca, biz üniversite hocaları için de Âdil Düzen tanıtım toplantısı düzenlemiş, bilgi veriyordu.

Sadece İlâhiyattan değil, değişik Üniversitelerden hocalar vardı. Çünkü katılanların çoğunu tanımıyordum. Belli ki başka başka yerlerden geliyorlardı. Hoca bize övgüler yağdırıyordu, iltifatlar ediyordu. Malum Hoca kibar ve saygılı bir insandı.

-Sizler dedi, müthiş çalışmalar yapıyorsunuz. Harika işler çıkarıyorsunuz. Çok kıymetli ilmî çalışmalara imzalar atıyorsunuz…. Fakaaat, sizin yaptığınız bu çalışmaların hepsini bir araya getirseniz bundan bir kulübe bile çıkmaz.
-Nedeeen?
-Çünkü hepiniz kapı ve pencere yapıyorsunuz.

İşte ez-zemmü bimâ yüşbihü’l-medh’in (övgü formunda yergi) en güzel örneklerinden biri daha.
Hoca bunu iyi yapardı. Meşhur kadayıfın altının kızarması benzetmesi siyasî literatüre damgasını vurmuştu.

Benim o geceden edindiğim en büyük kazancım Hoca’nın bu tespiti olmuştu. Hoca Üniversitenin içinde bulunduğu durumu o kadar güzel ifade etmişti ki, ancak bu kadar olur.

Evet, her birini tek başına  ele aldığımızda bizim yaptığımız çalışmalar gerçekten güzel, ilmî, düzeyli… sayılabilir. Fakat biz bunları bir araya getirsek, bunlarla büyük bir resmi tamamlayabilir miydik? İşte bunun cevabı Hocaya göre “Hayır!” oluyordu.

Sözgelimi İlahiyat Fakültemiz ve özelde İslam Hukuku Anabilimdalları kendi varlık amaçları doğrultusunda birbiri ile koordineli, hep birlikte yürütülen büyük bir projenin sahibi miydi. Bilemiyorum, benim kendi yaptığım çalışmaları, benden bir öngörü ile değil, Allah’ın lütfü ile bir müdir fikir etrafında toplamam mümkün gibi. Fakat yine de tam bir ahengin olmayacağı belli. Yıllar yılı üç beş kuruş harçlık için kendi halime kalsam yapmayacağım tercüme gibi işler bile yaptım. Benim yaptığım çalışmalar yapılan diğer çalışmalarla bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar, doğrusu bilemiyorum.

Hepimiz alanın tümünü kucaklayan büyük projeler ile uğraşmak yerine büyük bir resmin -fresk örneğinde olduğu gibi- bir boncuğunu hakkını tam verecek şekilde yapabilsek, ortaya koysak, sonra da içimizden büyük bir sanatkâr çıksa ve onları bir araya getirip, adını koysa… işte o zaman bütün yorgunluklar, ortaya konan her türlü çabalar, hedefini bulmanın, amacını gerçekleştirmenin huzuru ile unutulur, tarihe not düşülmüş olur.

Hoca seni bu hikmetin vesilesi ile bir daha hatırlamış olduk. Rahmet ile anıyoruz.

Ufkum ol sen doldur ben dolayım
Projende bir kapın da ben olayım


Cumamız hayır olsun bulsun sizi güzellik
Bahşet bize Allahım dirlik düzenlik

27.04.2012
Garibce

1 yorum:

  1. herdogan38. Müthiş..Hocaya rahmet,yokluğunu hissedene selamet..Ve ayağı yere değme arzusunda akademiya..Okul-sokak kaynaşması ne zaman olacak..? İlahiyat fakültesinde yıllarca hocalık yapanlar Diyanet Kurumunun başına geçip de vakıayı görünce acaba düşünce ve görüşlerinde değişim olmuş mudur? Teorikle pratik uyuşmuş mudur?Hayır.O halde her bir çalışma bir tuğla mesabesinde olup ama diğerleri ile uyumlu olarak bir sanat eserinin doğmasına yardımcı olmalıdır..Halk içinde halkla birlikte....

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...