18 Nisan 2012 Çarşamba

TÜKETİN EFENDİLER TÜKETİN!

TÜKETİN EFENDİLER TÜKETİN!
TÜKETİN Kİ MUTLULUĞUNUZUN DEBİSİ ARTSIN!
 
Biz eskiden insanlarımıza neler anlatırdık… Birisi Hz. Ömer’i rüyasında görmüş, kan ter içinde, yorgun ve bitkin halde… “Hayırdır Halife bu ne halin!? demiş. “Sorma!” demiş halife Ömer: “Her bir şeyin hesabını istediler, hepsini verdim de artık işe yaramaz diye atmış olduğum bir deve yularına gelince iş, onun hesabını bir türlü veremedim…!”
Evet biz yıllarca insanlara bunları anlattık, tüyü bitmemiş yetimin hakkından dem vurduk… Kul hakkı edebiyatı yaptık.
Meğer hepsi yalanmış. Mutluluk tüketmekte imiş.
Tüketin efendiler tüketin! Tüketin ki mutluluğunuzun debisi artsın. Ne kadar çöpünüz varsa, ne kadar atığınız olursa o kadar mutlu olursunuz. Yiyin… Yoo yemeyin kemirin atın, yok o da olmadı ucundan ısırın atın, tadın atın hatta içine tükürün atın… yeter ki tüketin… yeter ki çöpünüz artsın. Mutlulukölçerler akşam evinizden alınan çöpe endeksli artık.
Yıllar önce bir yazı yazmıştım ve çok duyarlı bir gazetemize de göndermiştim. Tabii yayınlanmadı. Çünkü aykırı bir yazıydı. Mutluluğu başka yerlerde arayan yazılardan biriydi. Çağın değerlerine uymuyordu. “Bu ne seref (İsraf) bre Sa’d!” diyordu ve abdestte de olsa israfı sorguluyordu.
Şu anda elimde iki davetiye var. Biri diyanet merkezden geliyor, diğeri taşra teşkilatı bir ilçemiz müftülüğünden. İkisi de peygamberimizi tanıtmayı ve sevdirmeyi amaçlayan Kutlu Doğum programlarıyla ilgili. Özellikle belediyelerimizden gelen davetiyeler de hep aynı.
Bu davetiyelerin sahipleri bana yaptıkları etkinlikleri duyurmak istiyorlardı iseler bir pusula buna yeterdi… Elektronik postalar artık bu işi daha da iyi yapıyordu.  
Ama belli ki amaç o değil, amaç imaj oluşturmak, amaç beni daha çok mutlu etmek… Çünkü sonunda çöpe atacağım bu davetiyelerin maliyeti ile ve gramaj olarak kâğıdıyla küçük bir risale rahatlıkla neşredilebilirdi. Ben bir risale yazılabilecek okkada bir davetiye aldım…  Düşünebiliyor musunuz? Ne saadet bana! Ve ben mutluyum, tabii sen de mutlusun, çünkü beni mutlu ettin. Eminim ki organizatörler ve hizmet veren firmalar çoook daha mutlu.
Agam, beni duyuyor musun? Çok mutluyum, çoook!
Artık buna bir dur diyen olsa. Kim bilir Ömer’e eski bir yuların hesabını soranlar sizden de hesap isteyebilirler.
Ama şöyle diyebiliriz. Bir kere o rivayetin sıhhati ne malum. Olsa bile haber-i vahid. En fazla zan ifade eder. Oysa günümüzün gerçekliği (c.c.) (hâşâ)  mutlaktır; her şeyi belirler. Mutlak gerçeklikle zan teâruz ettiğinde elbette ki gerçeklik ağır basar. Zaten esasında böyle bir durumda  gerçek anlamda bir teâruzdan da söz edilemez. Çünkü aynı düzlemde ve ayarda değillerdir.
İkincisi bilcümle alemce  mücerrebtir ki ekonominin motoru tüketimdir. Tüketeceksin ki üretim artsın, talep arzı kamçılasın… sonunda her şey bol ve ucuz olsun…
Öyle diye diye gezegenimizi bellediler. En hayati rezervlerimiz tükendi, kalanları tükenmeye yüz tuttu ve daha da kötüsü elimizdekiler  kirlendi. Oyulmadık, soyulmadık, delinmedik yerimiz kalmadı. Dünyamızın üstündeki yorganı götürdüler. Ya yanıyoruz ya donuyoruz…

Diyanet bizim değerler dünyamızın başköşesinde, bize yön veren, davranışlarımızı model olarak belirleyen gözbebeği makamlarımız. Sizi çok seviyoruz çünkü bizi mutlu ettiniz. Neye ve nasıl inanacağımızı siz belirliyorsunuz. Bu sizin anayasal hakkınız.
Sahi imajın bizi gerçekten mutlu edeceğine inanalım mı?
Dua ile!

18.04.2012
Garibce

1 yorum:

  1. çok güzel hocam... ağzınıza sağlık mı diyelim klevyenize mi bilemedim ama günümüzde geçer akçe oldu imaj derdi... ama çok az kişi kaldı buna gerilen... herkes yelkenleri indirdi veya tüketim çarkının dümen suyuna kapıldı...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...