20 Nisan 2012 Cuma

Martabî’den Bâlihîne

Martabî’den Bâlihîne
Bir gurup doktora öğrencisi ile Cüveynî’nin el-Burhân’ını okuyoruz. Daha çok kelâm doktora öğrencilerinin katıldığı bir etkinlik. Bizim doktor karakız da katılıyor ve doktorası usûlde hüsün kubuh olduğu için ondan istifade de ediyoruz.
Duruma göre bazen öğrenciler okuyor. Gereken açıklamayı ben yapıyorum. Bazen ben okuyorum… onlar soruyor. Öyle götürüyoruz hani. Bu arada kitap bir hayli zor. Ama himmetler eğer âlî olursa zorluk ne ki? Dağ ne kadar yüce olursa olsun yol onun üzerinden aşarmış.
Dünkü dersimizde bir öğrencimiz okuyordu. İyi de okuyordu hani. Bir yere geldi “bâlihîn” diye okudu ama “Hocam ben bunu anlamadım, sözlüklerde de uygun bir karşılık bulamadım” dedi. Ben gülümsedim ve onlara vaktiyle benim başımdan geçen bir hatırayı anlattım.
Hayreddin Karaman hocamdan Vecdi Akyüz ile birlikte ders okuyoruz. Doktora dersi. Elimizde Ali Sayis ile Şeltût’un hazırlamış oldukları Mukâranetü’l-Mezâhib var. (Not: Daha sonra bu kitap İslam Mezhepler Hukuku adıyla çevrildi ki, kitabın içeriğinin bu isimle hiç ilgisi yok. Kitap, bazı konuları mezhepler arası mukayeseli olarak ele alıyor). Her ikimizin de Arapçası iyi. O yüzden hoca tercüme yaptırmıyor, sadece okuyup geçiyoruz. İki kişi olduğumuz için hoca fazla da açılmıyor. Biraz ben, biraz Vecdi okuyoruz, hoca çok az müdahale ediyor, ders böylece bitiyor.
Sıra bende. Okuyorum, hızlıca da gidiyorum. Bir kelime var, anlamını bilmiyorum, pek bir vezine de uymuyor, ama kaptırdım gittim. Tarûniyye diye bir kelime. Hoca nasıl olsa sormuyor ya, ondan da cesaret alıyorum. Ama Hoca: -Dur! dedi ve anlatmaya başladı:
Senin durumuna benzeyen bir medrese hocası varmış vaktiyle, yarınki öğrencilere okutacağı dersi mütalaa ediyormuş. Yorgunluk mu, dalgınlık mı, yoksa imla sebebiyle mi her neyse “li emrin tıbbıyyin) şeklindeki bir kelimeyi “Lâ… “ diye tutturarak okumaya başlamış. Tabiî geriye “martabi” diye bir şey kalmış. Neyin nesi bu martabi, hiç görmediği, duymadığı bir kelime. Üstelik bir kalıba da girmiyor. Neyse sözlüklere bakmış bir karşılık bulamamış, kitapları, şerh ve haşiyeleri karıştırmış, hiçbirinde martabi diye bir kelimeye rastlamamış. Sonra kendi kendine:
-Hocalığını kullan! Bunca yıllık tecrüben var. Niye bu kadar dert ediniyorsun. Okurken hızlıca okuyuverir, manayı da yuvarlarsın olur biter, demiş ve bu düşünceyle rahatlamış.
Ertesi günü olmuş, dersi aynı şekilde tasarladığı üzere vermiş, okurken hızlıca geçiştirivermiş, manasını da yuvarlamış ve içinden bir “Ohh be!” diyecekmiş ki buna fırsat kalmadan mollanın biri:
-Hocam şu martabiyi anlamadık, deyivermiş. Hocanın başından bir kazan kaynar su dökülmüş. Ama işin içinde hocalık var, bozuntuya vermemek gerek. Hoca kendisini şöyle bir toplamış, derin bir nefes almış ve hakîmane bir eda ile:
-Evladım, martabi Kaf dağının ardında bir ottur, ne sen sor, ne ben söyleyeyim! demiş.
Hoca, hikayeyi bitirdi ve bana dönerek:
-Seninki tam martabîlik oldu dedi ve izah etti. Çünkü benim taruniyye diye kaptırıp gitmek istediğim kelime aslında “turuvvu niyye” diye iki kelimeden oluşan bir terkipti. Ama, ben kitabın neşrini yapanların dolduruşuna gelmiştim, çünkü bu iki kelimeyi bitişik yazmışlardı. Gene de hata benim hatamdı. Ben böyle bir hatayı yapmamalıydım. Anlamadığım bir kelimeyi, yuvarlama yoluna gitmemeliydim, hele bir üstadın önünde.
Bizim Burhan okuyucusunun “bâlihîn” diye okumaya çalıştığı kelime de “bi’l-heyyin” idi. Arapça bu, ancak manasını doğru verirsen doğru okunabilen bir dil.
Sevindirici olan nedir biliyor musunuz? Demek hayat devam ediyordu.
Evvelki gün martabî, dün tarûniyye bugün bâlihîne… Bu hatalar devam ediyorsa süreç kesintisiz devam ediyor demektir. Ve sevindirici olan da odur. Biz Burhan’ı okumaya çalışmasak hiç hata yapmazdık. Ama çabaladıkça hata da yapıyoruz ama Allah bizim hatalarımızı espri haline getiriyor ve hatamız neşemiz oluyor. Onların birer sevap olacağından da hiç kuşkum yok.
Allah neşemizi eksik etmesin!
Bilcümle hocalarımıza selam olsun.
Hata edenlerimiz bol , hoş görümüz yol olsun.
Dua ile!

20.04.2012
Garibce

3 yorum:

  1. Amin... Hocam, yazinizi okuyunca ilim meclislerine olan ozlemim doldu tasti -yine-. Kaleminize bereket. Hurmet ve dua ile.

    YanıtlaSil
  2. herdogan38.
    İlim..Ne güzel zinet..Altından da öte..Her zeminde hatası bile ayrı bir halavet içeriyor..Katıksız Cennet yolcuları erbab-ı ilimden seçilecek..Doğrusu anlatım da harika,gıpta etmemek mümkün değil..Bunca birlikteliğimizde ağzını bıçak açmayan üstadı demek satırlarda takip etmek gerekmiş..Berhudar olasız..

    YanıtlaSil
  3. سَألَ رَجُلٌ مِن العَوامّ اﻹمَامَ اﻹشْبِيلي: مَا هوَ الكَمُوج؟

    فقَال: أينَ قَرَأتَها؟

    قَال: أَغَفِلتَ عن قَوْلِ امرِئ القَيس (وَلَيْلٍ كموج البَحْرِ أَرخَى سَدَولَهُ عَلَيّ بِأنْوَاعِ الهُمُومِ لِيبْتَلْي) ؟

    فقَال: "الكَمُوج" دابَّةٌ تَقْرَأ ولا تَفْهَم :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...