11 Nisan 2012 Çarşamba

Fırıştak

Fırıştak da neyin nesi, der gibisiniz.
Fırıldak gibi fırıştakta da dönerlik özelliği öne çıkıyor.
Bazı yerlerde topaca fırıştak derlermiş, uyar hani.
Ama bizim orada fırıştak diye ayran çırpacağına derler. İki el arasına alınır ve parmak kalınlığındaki sapı bir ileri bir geri çevrilir ve böylece bu aygıt mikser vazifesi görür.
Buraya kadar olan kısmı güzel. İnsan, âlet yapan hayvan (!)dır, demişler.

Neresi kötüdür derseniz bu alet taze çam ya da ladin  ağacının kılavuz sürgününden yapılır. Yani ağacın tam tepesi kesilir ve gerekli yontum işlemlerinden sonra kılavuz sürgünün etrafından alt uca yakın bir boğumdan dağılan  ve aynı hizada bulunan beş altı yan sürgüne kılavuz sürgün istikametinde bir kavis verilir ve iple bağlanarak kurumaya terkedilir. Kuruması ve kabuğunun da soyulması ile artık aletimiz hazırdır. Fırıştakladıkça artık ayran köpürür de köpürür... ve üzerinde kalınca bir tabaka oluşturur. Tereyağı da aslında o köpüklerden elde edilir. O yüzden köpük yağ hammaddesi olduğu için dudağa ve varsa bıyıklara yapışır... güzel bir zevk verir. Elinin tersiyle de silersin ve bir "Ohhh!" çekersin. Kazananların, yapanların, çırpanların, sunanların eline sağlık!

Bir de şimdi kılavuz sürgünü kesilen ağaca bakalım. Bir fırıştak uğruna tam tepesi kesilmiş olan ağacımız eğer çok güçlü ise, yanlardan yeni sürgünler çıkararak yamuk yumuk, eğri büğrü de olsa yaşamaya devam eder. Ama bir çoğu kafasının kesilmesine  dayanamaz ve ölür. Fırıştakçının amacı da belki budur. Yaş kesmek yasaktır ya, şimdi tepesini keselim, nasıl olsa kurur. Biz de kurumuş diye artık onu keser, odun ederiz.

Ormanlarımızı sadece keçiler mi bitirdi dersiniz.
Yoksa Fırıştakla çırpılarak yapılmış ayran zevkimizin de bunda bir payı var mıdır!
Afiyet olsun!
Cümle geçmişlerimize rahmet olsun!

11.04.2012
Garibce


                                         
                                          Amma da fırıştak olurmuş bee!

1 yorum:

  1. herdogan38.
    1.Dur hele..Hemen bir sürgün başı ile bitse iyi..O olmadı,bir başkası...Ve derken bir kaç ve özellikle de çam veya ladin ağacı..bu katilam da kasıt olsun zannetmiyorum..Çünkü genç fidanlar kurusa da fazlaca bir odun veya kereste olacak değeri yoktu..Sadece eğitimsizlik ve düşüncesizlik..
    2.Alayçık yapmak için doğranan ardıç dalları/kaburgaları..İşte katliam orada başladı..Fidesi de yoktu çünkü ardıç'ın..Onun da bir gaflet eseri olduğunu söylemek mümkün..
    3.Özellikle yetişkin ardıç gövdelerinin düz bir tahta gibi baltayla yontulup yazı tahtası gibi kullanıldığı gerçeği..Mürekkep silinmez boyalı kalemle 'sayın-baylı' başlıklı yazılar..Ama bir çok insanın okuma-yazmayı bu yolla öğrendiğini sayın hocamız belki bilmezler..
    4.Eli balta tutacak yaşa gelen çocukların-gençler demiyorum- Tomarza'nın ova köylerine gece yarılarında eşeklerle konvoylar halinde -ormancıların haberi olur muydu bilemem- bu gün varlığına hasret kaldığımız ardıç merteklerini taşımalını ve böylece o güzelim ormanları yoluk tavuğa dönüştürmelerini hala hazmetmiş değilim..Çünkü o katliama katılanların hala benim vasıtamla aileme sucuk borçları var..Güya kamuya ait o ağaçları satıp da benim sorumlulumdaki dükkandan zıkkımlandıkları borçları ödeyeceklerdi...Bunun da bir eğitimsizlik olduğunu düşünüyorum..Yunus gibi her canlının yerinde yaşaması gerektiğine inanmak için nasıl bir eğitim almalı insan..?
    Bir itirafta bulunayım üsdat! Bu gün için ben şehir veya şehir hayatında sıkılan biriyim.Bir şehir yerine beni ormanlık bir alana götür,ağaçlar arasında dışlık alırım..Sıkılmam..Çalışma odamdan baktığımda biri ön,diğeri de yan pencerede gördüğüm iki sedir ağacı beni alır götürür özgürlek alanlarına..Selam olsun'Kıyamet kopsa,elinde bir fidan olan onu hemen diksin..' diyen Kutlu Nebi'ye..!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...