24 Nisan 2012 Salı

Uyanmak yetmiyor, bilincin de güncellenmesi gerekiyor!


Tarih 17 Ağustos 1999.  Deprem gecesi idi. Allahın sevdiği bir kulmuşuz ki –inşallah öyledir- depremin korkunç yüzünü bana göstermedi. O şiddetli zelzele ben uykuda iken olup bitmiş. Fakat ben evin içini kaplayan çığlıklara sebep uyandım. Kalktığımda oğlum, kızlar ve eşim bir oraya bir buraya koşuşturuyorlardı. Özellikle on dokuz yaşlarındaki oğlum aklını kaybetmiş gibi idi, yerinde duramıyor, bir ileri bir geri hareket ediyor, ağlıyor mu, hıçkırıyor mu, çığlık mı atıyor… belli değildi.


Ben ise uyanmıştım ama, kendimi bir gün önce evlerinde misafir olduğumuz Konya’daki bir akrabamızın yanında sanıyordum. Aslında biz tatil dönüşü o gece eve gelmiştik. Geç vakitte yükümüzü yıkmış ve yorgun argın yatmıştık. Ve ben uyuyakalmışım. Depremin sarsıntısı bile beni uyandırmaya yetmemişti. Hoş şimdi uyanıktım ama, Konya’da misafirlikte olduğumu sanıyordum ve ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum.

Uyanıktım, ama bilincim düne ait idi. Bu halimle kendi kaderime hâkim değildim ki, çocuklara yardım edeydim. Sonra aklım da başıma geldi, şükür, anladık olup bitenleri ve almaya çalıştık gereken tedbirleri.

Şimdi gelelim kıssadan hisseye: Günümüzde İslam dünyasının uyandığından söz ederler. Devasa problemlerle boğuşmakta olan ve her biri ile hesaplaşması gereken İslam dünyası uyanmış, gerçekten bu sevindirici bir şey. Fakat uyanan İslam dünyasının bilinci ne zamana ait, güncel mi, yoksa tarihin belli bir dönemine mi ait. İşte asıl üzerinde durulması gereken soru bu. Yani Müslüman uyanık ama, bundan şu kadar öncesine ait bilinçle hayatı kotarmaya çalışıyor.

Ashab-ı kehf’i hatırlayalım. Onlar üç yüz senenin ardından uyandılar ve kaldıkları yerden hayatlarına devam etmeye çalıştılar. Bilinçleri ise uyandıklarında uykuya yattıkları güne aitti. İçlerinden birini yiyecek almak üzere çarşıya gönderdiler. Yiyeceğe karşılık elindeki parayı uzatmıştı. Satıcı parayı aldı, evirdi çevirdi, bir paraya bir de parayı uzatan adama baktı. Bakışları anlamlıydı. Fakat bizimkisi bu anlamlı bakışlara hiçbir mana veremiyordu. Çünkü elindeki akçanın dünkü akça olarak geçerli olduğunu düşünüyordu. Oysa o geçer akçanın üzerinden üç yüz sene geçmiş ve geçerliğini artık kaybetmişti. Fakat o, bunu bilmiyordu ve halâ o paranın geçerli olduğunu düşünüyordu. Hayatını onlarla idame edebileceklerine inanıyordu. Ama hayatta geçerli olan artık başka değerlerdi. Geçmez akçaların geçerleriyle değiştirilmesi gerekiyordu. Üç yüz yıl öncesi günde kalarak hayatlarını götüremeyeceklerini bu acı tecrübe ile anladılar ve  bu işin böyle gitmeyeceğini gördüler. Sonunda ya bilinci de yenileyeceklerdi ya da  çarenin, tekrar götüremeyecekleri bir hayatın zilletini çekmektense uykuya kaldıkları yerden devam etmek olduğunu düşüneceklerdi. Ve öyle de yaptılar. Yeniden ve bir daha uyanmamak üzere uyudular.

Allahım! Bizi gaflet uykusundan uyandır. Bilincimizi içinde yaşadığımız güne ait kıl.

Dua ile!

24.04.2012
Garibce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...