21 Aralık 2012 Cuma

Diğer din salikleri ile ilişkilerimize dair



“Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. 
Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir”. (Mümtehine  60/8-9)[1]
Bu ayetin nüzul sebebi şöyle bir olaydır:
Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’nın cahiliye inancı üzerinde bulunmaya devam eden bir annesi vardı. Müşrik olan bu kadının adı Kuteyle bt. Abduluzzâ idi. Bir gün beraberinde bir takım hediyeler, çökelek, tereyağı vb. olduğu halde kızını görmeye gelmişti. Kızı Esma ona:
“-Senin hiçbir hediyeni kabul edemem. Hz. Peygamber izin verinceye kadar da yanıma girme!” dedi.
Hz. Aişe, onun bu durumu Hz. Peygamber’e açtı. Bunun üzerine bu ayetler geldi. (Kurtubî, XXIII, 322)
Hz. Safiyye bt. Huyeyy (ki kendisi Hz. Peygamber’in hanımı idi) odasını Muaviye’ye yüz bin (dirhem)e satmıştı. Hz. Safiyye’nin Yahudi olan bir erkek kardeşi vardı. Ona Müslüman olup kendisine mirasçı olmasını önerdi. (Kavmi ona: “Dünyalık için dinini mi satacaksın?!” dediler ve baskı yaptılar. O da Müslüman olmaya yanaşmadı.  Bunun üzerine Hz. Safiyye, mal varlığının üçte birini o kardeşine vasiyet etti[2].
Bilindiği gibi din ayrılığı miras engelleri arasında bulunmaktadır. Hz. Safiyye Müslüman, kardeşi ise Yahudi olduğu için birbirlerine mirasçı olamazlardı. Hz. Safiyye de ona Müslüman olmasını ve böylece miras engelinin ortadan kalkmasını söylemişti. Bununla birlikte o Müslüman olmamıştı. Bu durumda kardeşi, Hz. Safiyye’nin geride bıraktığı mal varlığından hiçbir şekilde miras yoluyla faydalanamayacaktı. Ancak Hz. Safiyye belli ki kardeşini kollamak istiyordu. O hukuken mirasçı değildi. Bu yüzden de ona vasiyette bulunmasının önünde bir engel yoktu. Ölüme bağlı vasiyet gibi tasarruflar, ancak mal varlığının üçte birinden geçerli olur. O da bu durumu göz önünde bulundurmak suretiyle malının üçte birini ona vasiyet etmiştir.
Başka hiçbir malı olmasa bile ev bedeli olarak eline geçen yüz bin dirhemin üçte biri otuz üç bin küsur dirhem eder. Bu, zekatta nisab miktarının iki yüz dirhem olduğu dikkate alındığında yüklü bir meblağ sayılır.  Onun böyle yüksek bir meblağı Müslüman olmayan birine vasiyet yoluyla bağışlaması ashaptan hiç kimsenin tepkisini çekmemiştir. Çünkü onlar, akrabalık bağlarının –arada din farkı bulunsa bile- gözetilmesinin gerekliliğini bilmektedirler. Aynı şekilde onlar yukarıda geçen ayetten de öğrendikleri üzere sırf bizim gibi inanmıyor diye insanlara, özellikle de yakınlarımıza iyilik yapmayı terk etmenin asla bir erdem olmayacağını, asıl erdemin her halükârda yardım elimizi tüm insanlara uzatabilmek için çaba içinde olmamız gerektiğini göstermiş oluyorlar.
Cümlesine selam olsun!
Dua ile!

20.12.2012
GARİBCE


[1] لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (8) إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ  [الممتحنة : 8 ، 9]
[2] سنن سعيد بن منصور (الفرائض) 227 - (1 / 128) 437- حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، أَنَّ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَيٍّ بَاعَتْ حُجْرَتَهَا مِنْ مُعَاوِيَةَ بِمِائَةِ أَلْفٍ ، وَكَانَ لَهَا أَخٌ يَهُودِيٌّ ، فَعَرَضَتْ عَلَيْهِ أَنْ يُسْلِمَ فَيَرِثَ ، فَأَبَى فَأَوْصَتْ لَهُ بِثُلُثِ الْمِائَةِ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...