31 Aralık 2012 Pazartesi

Ödünç teke!


İnternet Milliyet’te bugün şöyle bir haber vardı:
“Uzun süren evlilikleri boyunca çocuk sahibi olamayan çiftin sıradışı bir yöntemle çocuk sahibi olmak istemesi evliliklerinin sonunu getirdi. Güvendiği bir arkadaşını sperm donörü olması için eşiyle birlikte Kıbrıs'a gönderen H.M., gebeliğin “embriyo transferi” yöntemiyle değil zina yoluyla gerçekleştiği iddiasıyla 26 yıllık eşi S.M. (51) boşanma davası açtı.
İstanbul’da yaşayan M. çifti uzun süredir çocuk sahibi olmak istiyordu. Ancak yapılan tedaviler sonuç vermedi. Çifte doktorlar 12 yıl önce H.M.’den kaynaklı sağlık problemi nedeniyle çocuk sahibi olamayacakları bilgisini verdi. Umudunu sağlık teknolojisindeki ilerlemeye bağlayan çift, aradan geçen süreye rağmen durumlarında bir değişme olmayınca 2009 yılında başka bir erkekten alınacak spermle çocuk sahibi olmaya karar verdi. Donörü de koca H.M. buldu. İkna ettiği bir arkadaşını eşiyle birlikte embriyo transferi için Kıbrıs’a gönderen H.M., çocuk dünyaya geldikten sonra eşinin donör Y.B. ile ilişkisinin olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. H.M., 26 yıllık eşinin zina yoluyla gebe kaldığını iddia ederek 2010 yılında boşanma davası açtı.”
Haramlar sınır çizgileridir. Sınır aşıldıktan sonra şöyle ya da böyle olmasının arasında aslında fazla önem yoktur.
Bu çizgiler nihâî anlamda, uzak durulması halinde faydası bize dokunacak olan yasak alanların belirleyicileri olan çizgilerdir.
Yüce Allah "Zina etmeyin" değil "Zinaya yaklaşmayın" buyuruyor. Bunun için de bir birine yabancı olan kimselerin kapalı kapılar arkasında bir arada kalmalarını da (halvet) yasaklıyor, çünkü deniyor "Üçüncüleri şeytan olur".
Amacın meşruiyeti yetmiyor. Oraya ulaştıracak yolların, tutulacak yol, yordam ve  yöntemlerin de meşru olması gerekiyor.
Tedavi olmak gerekli olabilir. Çocuk sahibi olmak için tedavi görmek arzu edilebilir. Yollar aramak da kabul edilebilir. Ancak bütün bunların meşru olması gerekir.
İlle de çocuk sahibi olacağız diye insanların gayrimeşru yollara başvurmaları kabul edilemez.
Bir tarlaya tohum ekilmesi halinde, elde edilen ürün o tohuma ait oluyor. Genetik olarak da tamamen onun özelliklerini taşıyor.
İslam evlat  edinmeyi yasaklamış. Yani başkasının nesebine ait olan bir çocuğu kendi nesebinize katmak ve onu kendi sulbünüzdenmiş gibi görmek, hilafı hakikat bir durumdur. Buna kimsenin hakkı yoktur. Çocuk kimden ise nesep de ondandır. Başkasına değil, ona nispet edilmelidir. Nispet ile oynanmamalıdır. Ama bu yapılmaksızın başkasına ait özelliklede kimsesiz bir çocuğa bakmak, onun kendisini değil de ihtiyaçlarını sahiplenmek ve bu yolda çaba harcamak çok sevaplı bir iştir.
Adam kalkıyor ve ancak kendi tohumunu saçmaya yetkili olduğu tarlaya, başkasının tohumunun ekilmesine rıza gösteriyor ve üstelik bizzat kendi eliyle “ödünç teke” buluyor. Malum “et-Teysü’l-müsteâr” tabiri bizzat Hz. Peygamber tarafından Hullecilik rezaletinde devreye sokulan erkek için kullanılmıştı.  Ödünç teke de tekeliğini gösteriyor, tüpe ne hacet deyip bu işi doğrudan halletmeye mübaderette kusur göstermiyor. Karşı tarafın gözünü bürüyen çocuk hırsı ise, zaten başka bir şeyi görmesine imkan vermiyor. Olsun da ha kocadan, ha hocadan. Olsun da ha tüpten ha dipten… Yeter ki çocuk olsun, bunun yolu fark etmiyor. Sonunda da bu türden haberler hiç eksik olmuyor.
Hırslarımıza mağlup olmayalım.
Sınır çizgilerini aşmayalım.
Aksi takdirde önü alınamaz bir sürüklenme içinde kendimizi bulur ve ne yapacağımızı bilemez hallere düşer, huzuru ödünç tekelerde arar, şaşkın ördek misali tersine tersine yüzeriz.
Eskiden insan tarifleri arasında “yüzü kızaran hayvan” da vardı. Öyle haller var ki onu yapanların bu tarife uygunlukları ancak niteliğin yokluğu halinde söz konusu oluyor.
Esfel-i sâfilin denilen güruh, herhalde bu gibi niteliksizlerden oluşuyor olmalı.
Hayvanlara da hakaret olmasın. Onlar içerisinde haremini koruma uğruna ölümüne kavgaları göze alanlar, bu uğurda yaralanıp, ölenler var.
Allah cümlemize acısın ve bizi korusun!
Dua ile!
31.12.2012
GARİBCE

1 yorum:

  1. hocam bu konuya farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak bir kitap: claude levi-strauss, modern dünyanın sorunları karşısında antropoloji, çev. akın terzi, metis yay., istanbul 2012, 101 s. bu eserin ikinci bölümü çağdaş dünyanın üç büyük sorunu: cinsellik, ekonomik gelişme ve mitik düşünce.
    bundan önceki bir yazınızda bahsettiğiniz havle bnt. sa'lebe konusu bunun güzel bir örneği. zıhar yapılarak haksızlığa uğradığını düşünen kadınla peygamberimiz arasında geçen diyalog cinsel sınırlamalarla ilgili daha esnek bir yöntem geliştirebileceğimize örnek gösterilebilir. çünkü ortada bir adaletsizlik var ve bu adaletsizlik kaldırılmıyor. bir müddet sonra kalması vicdanlarda bunun haksızlık olduğuna dair bir kanaat oluşmasıyla oluyor. nesep konusudaki kararlara dinsel değerler mi yoksa kültürel değerler mi etki etmeli. evlatlık konusuna bakarken kültürlerin evlatlık tarzları hiç mi dikkate alınmayacak?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...