13 Aralık 2012 Perşembe

Sahi Dünya Sürgün Yeri Mi?!




Ağzını açan dünyaya demediğini bırakmıyor; sövüp sayıyor.
Birçokları burasını bir “menfâ” yani sürgün yeri olarak görüyor.
Kadir bilmedik, cennetten indirildik ve bu doğrudur[1].


Üstelik birbirimiz ile de zorunlu dostane ilişkiler içinde kılınmadık. İnsan insanın kurdu oldu. Allah’tan zorunlu ihtiyaçlar ve karşılıklı çıkar ilişkileri bizi bir araya getirdi de; dayanışma ve yardımlaşmaya bir anlamda mecbur etti.
Farklıydık ve müteaddid idik, birbirimizin aynısı ve kopyası değildik. Dillerimiz ve renklerimiz gibi[2] yeteneklerimiz, zevklerimiz, tercihlerimiz, beklentilerimiz, umut ve korkularımız da hep farklıydı. Belki buna sebep aramızda  bir tür iş bölümü gerçekleşti. Birbirimize muhtaç oluşumuz, birlikteliğimizi perçinledi.

İyi güzel de bir türlü bu yurdumuzu kendimize yurt olarak benimsemedik. Evini evsinmeyen heriflerin huzuru meyhane ve benzeri başka yerlerde aramaları gibi kayıp olan özümüzü bulup da huzur ve sükuna eremedik.
Bir yolcunun mola yerinde bir ağaç gölgesinde konaklaması gibi nitelemeleri mutlak olarak anladık. Oysa bu durum ebedî bir hayata karşılık öyle idi, buranın anlamsızlığını ifade için değil, ucunda ahret olan bir hayat anlayışını öne çıkarmak içindi.

İstanbul’da on beş milyon insan yaşıyor, sorsanız hiçbiri “Ben İstanbulluyum, benim memleketim burası!” demiyor. Demediği için de burayı bir türlü benimsemiyor, sahip çıkmıyor ve vergi de dahil olmak üzere ona karşı olan hiçbir vazifesini ve sorumluluğunu yerine getirmiyor. Hatta içine tükürmeyi nerede ise bir erdem sayıyor. O yüzden caddeler bir gün kendi haline bırakılsa köy yerlerindeki küllüklere dönecek.
Oysa Allah belli bir süreliğine de olsa burasının bizim için bir “karar kılma ve yararlanma yeri” olduğunu söylüyor.

Belli bir süreden maksat insan için ömrü, insanlık için de kıyamete kadar olan zaman oluyor. Yani dünya yerinde durdukça bu hayat devam edeceğe benziyor. Hal böyle iken böylesine önemli bir yurdu, sürgün yeri olarak görmek ne kadar doğru olabilir, bilemiyorum.

Bu mantık ve düşünce biçimi o kadar şuur altında yer etmiş ki, insanımız bir ömür boyu hayatını kazanmak için gittiği mektep hayatını zindan gibi görüyor, aldığı dersleri işkence seansları gibi algılıyor. Okula giderken beli bükük, omzu düşük, ama okul dönüşü tozu dumana katar biçimde oluyor ve bu hep böyle sürüyor.

Oysa mektep, hayatını kazanacağı yerdi. Ne kadar çok benimser ve ne kadar çok hakkını verirse kazanacağı hayat da o kadar güzel olacaktı.
Ahrete nispetle dünya da öyle.
Ver hakkını al diplomanı bir ömür huzur ikliminde hayat bul! Ne güzel değil mi?
Başımıza at gözlüğü mü takmışlar ne? Bir türlü resmin tamamını göremiyoruz.
Dünyası olmayan bir cennet düşlüyoruz.
Öyle bir cennet yok. Olsa bile koskoca baban bile bilemedi kıymetini ki sen bilesin. Alaşağı ediverirler adamı, parasını ödeyip, bilet almadan girmeye yeltendiysen.

At gözlüğümüzü atalım, dünyamıza karşı ahiretimize gebe bir eş gibi davranalım; onu sahiplenelim, koruyalım ve hukukuna riayet edelim. O da rahminde taşıyacağı cennetimizi bize vade dolduğunda en güzel şekilde versin.

Biz gülelim. Dünyamız da gök kubbede yankılanan hoş sadamıza baksın ve şu insanlar ne güzeller, kendileri gitti, namları kaldı, onların yerlerini şimdi daha iyileri aldı… desin, o da sevinsin.

“İt dermiş ki ben çöplük üstünde yatıyorum. Çöplük de dermiş ki benim üstümde it yatıyor!” kabilinden bir muhabbet olmasın.

Dünyanız abad olsun, duası ile!

13.12.2012
GARİBCE


[1] وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ (35) فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ [البقرة : 35 ، 36]
 [2] وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ [الروم : 22]
“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (er-Rûm 30/22)

1 yorum:

  1. Ah dünya ah! İlle de oğlan çocuğu isteyen herife kız doğuran kadın gibisin, bir türlü yaranamadın. Oğlan yüklediler de doğurmadın mı, bir türlü anlatamadın.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...