12 Kasım 2012 Pazartesi

Cezaların Adaleti Ve Linç Girişimleri


 

Galiba melekler de biliyordu insanların cinayet işleyip kan dökebileceklerini. O yüzden bir insan yaratılacağını duydukları zaman hemen akıllarına onun kan dökücü ve yeryüzünde bozguncu olacağı özellikleri gelmiş ve Allah’a itiraz  (hâşâ) görünümünde bir istisfarları  olmuştu[1].

Oysa elbette Allah’ın bir bildiği vardı. İnsanı halife olarak yaratmıştı. Elbette suç işleyebilirdi ama yeryüzünü adaletle de doldurabilir; burasını huzur ve sükunun hüküm sürdüğü bir cennet hayatına da çevirebilirdi.

Adalet varsa, huzur ve sükun da vardı. Ama adalet yoksa işte o zaman melekler galiba insanlarla ilgili nitelemelerinde haklı çıkıyorlardı.

Biz bu yazımızda cezaların adaletini ve aksi takdirde görülen linç hareketlerini kısaca irdelemek istiyoruz:

Kanaatimiz odur ki bir cinayet işlendiği zaman şu üç şeyin birlikte dikkate alınması adalet gereğidir:

1.             Ateşin düştüğü yerin evvel emirde dikkate alınıp onun bir an evvel söndürülmesi öncelik olarak bilinmeli ve ele alınmalıdır. Aksi takdirde düşmana karşı duyulan kin ve öfke ateşi giderek büyür ve bir noktadan sonra yangına döner ve kontrol edilemez hale gelir. Bitip tükenmeden devam eden kan davalarının sebebi çoğu kez böylesi ihmalkâr tutumlardır. Caninin biran evvel hakettiği cezaya çarptırılmaması, ateşin düştüğü yerin yangına çevrilmesine sebep olmaktadır.

Adalet mekanizmasına güvensizlik yüzünden, cezanın, hukukun devreye sokulmadan bizzat mağdur ve yakınları tarafından verilmesi yoluna gidilmesi halinde, özlerine ateş düşmüş bu insanların can havliyle, kin ve öfke dolu bir ruh haleti ile caniyi ve hatta masum yakınlarını hak ettiğinden fazla bir ceza ile cezalandırmaya gidebilecekleri unutulmamalıdır. Bu gibi olumsuz durumlar dikkate alınarak sistemin derhal harekete geçmesi ve caninin hak ettiği cezaya çarptırılması bir gereklilik ve aciliyet arzetmektedir.

 

2.             İşlenen cinayet yüzünden toplumun can ve mal emniyeti haleldar olmuş ve bu saldırının beklenti halinde kendilerine de yapılabilecek bir saldırı şeklinde algılanmasına sebebiyet vermiş, bunun sonucu toplumun vicdanı yaralanmış ve kanamaya başlamıştır. Bir an evvel bu kanı dindirmek ve yarayı sarmak gerekmektedir. Aksi halde linç hareketleri gibi ölçünün dikkate alınamayacağı ihkakı hak arayışlarının önü açılacaktır. Çünkü toplum sağduyusunu makul bir süre göstermekte ve caninin hak ettiği cezayı gecikme olmaksızın almasını beklemektedir. İşlenilen cinayete denk bir ceza almadığına yahut gecikeceğine ya da hiç ceza almayacağına dair toplum inancı, kısa zamanda toplumun kendi kendisini savunma güdüsüyle harekete geçmesine zemin hazırlayacak ve bunun sonucunda çoğu kez linç ile biten ve ölçüyü aşan toplumsal kalkışmalara sebebiyet verecektir.

3.             Suçu işleyen caninin de sistem tarafından korunması gerekir. Suçlu çoğu kez işlediği suçun cezasını bilmekte, onu çekmeyi göze almış olmaktadır. Şeriatın kestiği parmağın acımayacağı onun da kabulüdür. Ancak sistemin onu hak etmediği bir ceza ile cezalandırmaya kalkışması halinde normalda olması gereken cezasından fazla olan kısmı caniyi ve çevresini rahatsız edecek, sisteme karşı koymalarına sebebiyet verecektir. Bazı durumlarda da sisteme karşı güven duygusunun zedelenmesine yol açabilecektir.

Şu halde ancak ve ancak her üç noktanın da birlikte gözönünde bulundurularak gerekli tavrın gösterilmesi halinde adalet yerini bulacaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

 “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”[2] (Maide 5/8)

Allah bizi adaletten ayırmasın!

Zâlim ve zâlimlere yoldaş etmesin!

 

13.11.2012

GARİBCE



[1] وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ  [البقرة : 30]
[2] يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8) [المائدة]
 

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...