2 Kasım 2012 Cuma

Empati ve îsâr


 
 
Cumamız yeni cumalara!

Bir cuma daha kaldı arkada.

Günü bitmese de beklentiler azaldı. Ne çıkarsa diye bahtımıza, indik bodrum katına, mescidimiz orda da.
Kamil Yaşaroğlu Hoca sundu hutbeyi ve o kıldırdı namazı.

Nasiyesi temiz genç bir arkadaşımız... Hem hutbesini hazırlarken, hem de sunarken hem de namazı kıldırırken kendi özünü de katıyor... Önce sanki kendisi için okuyor, namazı evvelemirde kendisi için kılıyor. Bu haliyle etkili oluyor. Allah emsalini çoğaltsın.

Konusu empati idi.
Empati duygudaşlık demek, birinin yerine kendini koymak demek. Ne kadar büyülü bir kelime! Nice kör düğüm olmuş sorunların tereyağından kıl çeker gibi çözülmesinde etkin olmuş bir usul. Ne yazık ki bize Batı’dan gelmiş. Ama sonra hocadan öğreniyoruz ki bunun en güzel örnekleri esasen bizde imiş. Sevgili peygamberimizin hayatında, irşadında, tevcihatında hep varmış. Hatta o kadar varmış ki, kendin için istediğin bir şeyi kardeşin için de istemedikçe mümin bile olamıyormuşsun.  
Ama bir nüve halinde İslam medeniyet havzasında onu yeterince geliştirip büyütememişiz... Bilimsel temeller ve yaklaşımlar, onu hayata geçirmede yeni yöntemler geliştirememişiz. Her buluş, her icat sonrasında "Bu, asırlar önce Kur'an'ın zaten şu âyetinde işaret ettiği, bu ayetinde imada bulunduğu bir gerçekliktir" deyişimiz gibi onu da sanki mal bulmuş edasıyla  Batı'dan aparıp büyülü bir yöntem olarak edebiyatını yapmışız. Fiiliyata ise gene dökememişiz.

Hoca zina etmek isteyen bir gence Hz. Peygamber’in “Senin annen ile zina etmelerine razı olur musun?” şeklindeki sorularla onu ikna ettiğine dair güzel örneklerle anlatımına açıklık getirdi. Edebî, güzel ifadelerle konusunu işledi.

Benim orada “îsâr” aklıma geldi. Îsâr empatiden çok ileri bir özellik. Îsâr, kendiniz şiddetli fakr ve zaruret içinde olmanıza rağmen, başkalarını kendi özünüze tercih etmek demektir.

Düşünün savaş meydanında yaralanmışsınız, ölümün pençesinde can çekişmektesiniz, ruhunuzun bedeninizi terkine ramak kala duyduğunuz susuzluğun nirengi noktasında bir yakınınızın dudaklarınıza götürmeye çalıştığı suyla kuruyan dudaklarınızı ıslatmak istiyorsunuz, dünyada o anda en büyük hasretle isteyebileceğiniz tek şey o,  tam o sırada duyduğunuz inilti sonucu elinizin tersiyle dudağınıza ulaşmış o su tasını iterek ve kalan canınızın son havliyle yerinden kaldıramadığınız elinizle değil, sadece oynatabildiğiniz bakışınızla o inilti sahibine götürmesini işaret ediyorsunuz ve akabinde o arkasını döner dönmez de boynunuz artık kafanızın yükünü çekemez hale geliyor ve başınız göğsünüzün üstüne yığılıveriyor. Çoktan Hakk’a yürümüş oluyorsunuz. Bu özelliğe, bu eşsiz haslete İslam literatüründe “ÎSÂR” deniyor.

Medineli Ensar’ın bir hayat boyu yaptıkları böyle bir şey; her şeylerini bir iman yolunda, bir dava uğrunda terk etmiş sırf başlarını yanlarında taşımış ve Medine’ye sığınmış Muhâcirîn’i –ki bunlar yüzlerce aileden oluşuyordu, o günkü şartlarda küçük bir kasabadan ibaret olan Yesrib’de bunları iskan etmek, ibate ve iaşelerini karşılamak çok büyük bir sorun idi- işte öyle bir ortamda onları aşınıza, işinize ortak ediyorsunuz ve bu yıllar boyu devam ediyor.

Bizim îsârımız sizin empatinizi döver dövmeye ama, insanların yüreğinde, insan olanın elinde. Kim ne derse desin bugün biz Müslümanlar dünyada mevcut bulunun yedi milyar insanın en iyileri, en ahlaklıları, en diğerkâmları, en iyi îsârcıları değiliz. Bu genel gerçeklik yüzkarası olarak bize yeter. Bu halimizle biz empatinin de belki edebiyatını yaparız, ama özünü ortaya koymada gene yaya kalırız. Çünkü bunlar ancak güzel insanların, iyi insanların yapabileceği davranışlar.

Temsil, temsil ille de temsil.

Müslümanlık lafla olacak bir şey değil.

Örneklikle ancak olur. Ve bizim örneklere ihtiyacımız var.

Cumamız mübarek olsun!

Huzura, esenliğe açılan kapı olsun.

02.11.2012

GARİBCE

1 yorum:

  1. herdogan38@.
    Îsar...Ne kadar güzel bir kelime..Şemsiye gibi...Bir gölgelik gibi..Yermük(te yaşandı,Çanakkale'de tekrar edildi..Ya şimdi..?Bırat kendisinden olanı vermek,sana ait olanın da üstüne yatıyor..
    Kime arkanı dönüyorsan gavur olup vuruyor bir taş..Ayakta duracak halde değiliz kardaş..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...