8 Kasım 2012 Perşembe

Gitti ahlâk, geldi helak!


 
 

İnternet Medya’da dün (06 Kasım 2012) şöyle bir haber yapılmıştı:

Şanlıurfa- Gaziantep otobanı 20'inci kilometresinde yol kenarında fuhuş yapmak amacıyla köprü altında bekleyen kadınlar, otobanı fuhuş meskenine çevirdi.

Yol ortasında kamyon ve otomobillerin önüne geçerek el kol aracılığıyla fuhuş pazarlığı yapan kadınların, 30 ile 100 lira arasında değişen ücretle araç içerisinde ve yol kenarında ilişkiye girdikleri öne sürüldü. Fuhuş yapan kadınları görüp araçlarını yavaşlatıp veya duran sürücüler zaman zaman otobanda uzun kuyruklar oluşturuyor. Sık sık otoban güzergâhında devriye gezen trafik polisleri ve jandarma ekipleri, fuhuş için duran araç sürücülerine Kabahatlar Kanunu kapsamında 169 TL para cezası kesiyor. Fuhuş yapan bazı kadınlar ise polis tarafından gözaltına alınarak cezai işlem uygulanıyor.

Bu habere bazı okuyucular yorumlar yazmışlar:

“2023’de manevi değerleri tamamen ölmüş bir millet olacağız. Maddiyat ne kadar iyi olsa da (ki değil) maneviyatsız en iyi Batı gibi oluruz ki müslümanlar maneviyattan uzaklaşırsa, Avrupalıdan bin beter olur!”

“İstanbul - Ankara otoyolunda bu kadınlardan dolu, yalnız neden Urfa’yı haber yapıyorsunuz şaşırdım doğrusu. Fazla değil İstanbul’dan Sakarya’ya kadar ve ya Sakarya’dan Ankara’ya kadar yolculuk yapmanız yeterli sanki sadece Urfa’da oluyormuş gibi lanse etmeniz düşündürücü…”

“Aydın-İzmir otobanında da aynı manzaraları görmek mümkün. Müşteri/zani erkeklerin çoğunluğu uzun yol şoförlerinden oluştuğu için en uygun iş(!) mekanları otobanlar… Kanuni olarak suç kapsamında olmadığı için kolluk kuvvetleri ve çevre sakinleri seyretmekten başka bir şey yapamıyor… Medeniyet önce ahlak sonra bilgi ve beceri ile inşa olur... Rivayet olunur ki içlerinde üniversite öğrencileri de var. Diyanet görevlisi bir arkadaş bahsetmişti, elinden yüzünden iyi biri olduğuna kanaat getirdiği bir kızı yolda kalmış olma ihtimaline karşı alsam mı -almasam mı ikileminden sonra aracına alır, kızın hıçkırıklı halini görmesi üzerine sebebini sorar… Kız da kendisi ile zina etme düşüncesiyle aracına aldığını zannettiği kişinin niyetini anlayınca içini döker… İlk işe çıktığı gündür ve ilginçtir babası da imam… Harçlığı yetersiz gelmekteymiş!... Daha sonra ekonomik özel bir yurda yerleşmesine vesile olur… Fimlere konu bir hadise!..”

Bu ve benzeri kan dondurucu olayları sadece dinliyor, izliyor ve okuyoruz. Tepki veremiyoruz. Vermek gibi bir gayretimiz de yok zaten.

Körpe yavrular elden kayıyor. Önünü henüz göremeyen yavrularımız bataklığa yuvarlanıyor.

Lüks hayatı ve müreffeh yaşantıyı olabildiğince özendiriyoruz. İhtiraslarımız, ihtiyaçlarımızın üzerinden silindir gibi geçmiş bir vaziyette; dur durak bilmiyor.

Her vesile ile modern yaşantıyı terviç ediyoruz. Korkunç bir imaj girdabı habire bizi içini içine çekiyor.

Dizilerde, fuhuş ile hayatını kazanan kadınların masumiyetlerini ve özendirici iyi karakterlerini öne çıkarıyoruz.

Sonunda tabii olarak bunlar oluyor.

Bizim zenginlerimiz zekâtlarını vermiyor, vergiyi kaçırmayı ise bir erdem biliyor. Bu düzeni ben mi ayakta tutacağım, elimden gelse bir tekme de ben vururum diyor. Zaten elinden geleni de eksik etmiyor. Bir devlet ancak varlık ile ayakta kalır. Varlık ile her türlü hizmete yetişebilir. Aksi takdirde yapması gereken hiçbir hizmeti göremez. Genel güvenliği sağlayamaz, genel ahlakı denetleyemez. Her şeyi salar çayıra, ardında da Mevla’m kayıra.

Bizim Müslümanlar sevabı ikinci üçüncü kez hacca, umreye gitmede arar. Yeterince harçlığı gelmediği için kötü yola düşebilecek olan, bir yarın kenarında her an düşme tehlikesinde bulunan bir çaresize el uzatmak gibi bir davranışın daha çok sevap olabileceğini hesaba katamaz. Çünkü hocalar ya da bizzat Diyanet de dahil olmak üzere hac ve umre organizasyonu yapan kurumlar ve firmalar hac ve umreyi öyle anlatırlar ki hac ve umreden başka öylesine sevap olabilecek başka hiçbir şey yok sanırsın. Ondan sonra da gelsin hac-umre dolarlar. Zengin olsun firmalar. Her türlü lüksün hazzına varsın hacılar.

Şimdi halk ne yapsın.

Bir Cuma hutbesini hiç unutmuyorum: Hatip umrenin faziletinden, emsalsiz sevaplarından bahsetti. Merkezî bir hutbe olduğu belliydi. Anlattı anlattı. Sonunda da “Değerli cemaat Diyanet İşleri Başkanlığımız Umre kayıtlarına başlamıştır” dedi. Bu cümle hutbe sonunda alelade bir duyuru değildi, hutbenin bir parçasıydı. Anlaşıldı ki daha önceki bütün anlattıkları bu son cümleye hazırlık olsun içindi. Kendi adıma çok üzülmüştüm. Egeli Çakır Efe’nin “İşte bunu demeyecektin!” tepkisini vermiştim. Bana çok sırıtık gelmişti.

Bizim Müslüman yerine göre tuvalet yaptırmanın cami yaptırmadan daha sevap olabileceğini asla kafasına sığdıramaz. Çünkü der tuvalet yaptırırsam gelen de içine edecek giden de. Ama cami yaptırırsam içinde namaz kılınacak, Kur’an okunacak, zikir edilecek… Sevap üstüne sevap olacak.

Adam ne yapsın? Öyle telkinlerle büyüdü ki sevap ve salih amel deyince namaz, oruç, hac, umre, cami yaptırma gibi şeylerden başkası aklına gelmiyor. Oysa sevabı Allah belirliyor ve veriyor. Allah’ın kullarının yararına olabilecek her bir şey sevap oluyor. Mescidin yanına bir mescit yaptırmanın ne sevabı olabilir. Ama tuvaleti olmayan bir yere tuvalet yaptırmak –eğer maksat insanlara hizmetse- daha sevaplı olur.

Ey zengin insanlar! Allah varlığınızla tahakküm kurasınız, etrafa caka satasınız diye o serveti size vermedi. Kimi yoklukla sınanıyor, kimi varlıkla.

Benim kızım harçlığı yeterli değil diye kendisini hemencecik aç kurtların sofrasına atıyor. Bir taraftan da masumiyet edasıyla hıçkırıklara boğuluyor. Keşki biraz daha sabredebilseydi. Yokluklar karşısında dayanma gücünü artırsaydı, varlıklı arkadaşlarının yanında eziklik hissetmenin kendisine vereceği yükün altından kalkmanın çaresini, kendisine bir emanet olarak verilen iffetini ağzı salyalı, kudurmuş bir köpeğin üç beş kuruşuna feda etme karşılığında görmeseydi. Onun vazifesi buydu.

Fakat ey zengin, ey varlıklı insan senin vazifen de bu tür uçurumun kenarına itilmiş bu körpecik kuzulara sahip çıkmandı. Onlara yurt yapmandı. Onlara burs vermendi. Ahlaksızlıklara açılan kapıların kapatılması için tüm toplum olarak mücadeleye öncülük etmendi, destek vermendi.

Ey siyasetçiler hem de muhafazakârından olanlar: Zina büyük günahtı. Sayenizde suç olmaktan da çıktı. Nasıl olsa artık kimse dokunamıyor. Giderek emeksiz, zahmetsiz geçim yolu olma yolunda. Üstelik bunlar artık fahişe de sayılmıyor. Toplum da artık bunların “namusuyla para kazandıkları”na inanmaya başlamış ve yaptıklarını kanıksamış gözüküyor.

Allah buyuruyordu ki “toplum fesada giderse oraya azabın inmesi hak olur”.

Azap gelirse, iyi kötü ayırmıyor. Kötüler, beraberindeki iyilerle birlikte helak oluyorlar. Tarih, bu işler hep böyle oldu diyor. Kur’an’daki onlarca öykü, kavimlerin helaklerinden bahsediyor. Sebep olarak da hep ahlakî bozulmayı gösteriyor.

Ey insanlar! Sabredin, mütehammil olun.

İhtiraslarınızı gemleyin. Hırsınızın gözünüzü bürümesine ve sizi esir almasına izin vermeyin. Aksi takdirde ona feda etmedik ne namusunuz kalır ne de haysiyetiniz.

Öylesi bir hayat ise yaşamaya değer mi? Ya da ona yaşama denir mi?

Allah cümlemizi korusun!

Cümlemize izan ve basiret versin!

 

08.11.2012

GARİBCE

 

 

2 yorum:

  1. Şahin Ozyurek: Biz maalesef Nur suresi 30 ve 31. ayetleri alt alta okuyup anlamaktan ve gereğince amel etmekten uzak bir toplumuz. Eğer birşey yasaktıysa ve toplum da bu fiili kanunen yasak olduğu için yapmıyorsa, hayr bunun neresindedir? Yasak değil ama ahlaki nedenlerden dolayı yaklaşılmayan bir eylem varsa, orda hayr var demektir. Öyleyse vurgulanması gereken, kötü bir fiilin evvelemirde sahibini kötü yaptığı, bahsi geçen kötülüğün esas sebebinin erkekler olduğunun bu toplumun kafasına iyice yerleştirilmesidir. Ama erkek egemen bir toplumda kadınların tecavüze uğraması sırf başı açık diye mazur görülmeye meyyalse zaten doğru bir çıkış noktası yok demektir. Doğru çıkış noktası yoksa hakikate de ulaşılamıyor. Saygılarımla hocam.
    Töre diye erkek egemenliğinin yüceltildiği bir toplumun felaha ulaşması sünnetullaha aykırı gözüküyor, eğer yanlış görmüyorsam.

    YanıtlaSil
  2. Ahlakın hukuk ile desteklenmesi, ahlaksızlar için gereklidir. Ahlaklıların hukuka zaten ihtiyaçları yoktur.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...