2 Kasım 2012 Cuma

“Modernism versus Islam” mı?



Modern olduk olmaya da kitabına nasıl uyduracağız!” başlıklı yazımıza kendisine çok değer verdiğim doktor eski bir talebemizin taliki ve bir sorusu vardı. Hem ona cevap olması hem de bu vesile ile konunun biraz daha irdelenmeye olan ihtiyacının karşılanması amacıyla aşağıdaki yazı vücut buldu. Bu vesile ile kendisine ve diğer okuyucularımıza teşekkür ediyoruz.
Yorum ve soru şöyle:
EldHas Historian: “Benim kafam karıştı hocam. Şimdi her çağa hitap eden İslam modern çağa hitap etmiyor mu? Modernizm İslam dışı (karşıtı) bir şey mi? Yazınızda moderne psikolojik vurguları çok buldum. Modern olmak isterken dinimizden vazgeçmemiz mi gerek? Yoksa eleştirilerinize sebep olan bu yaptıklarımız, modernizmden ziyade "gad hâbe men dessâhâ" ayetinin söylediklerinin ürünü mü? Sanki "Modernism versus Islam" intibaı oluştu. İslam'ı da yaşayacağımız modernizm yok mu?”
Sevgili EldHas: Kafası karışıklara selam olsun demiştim zaten yazımızda. Belli ki bu selamın alıcıları çok olmuş. Sen de demek ki bizim gibi kafası karışıklardansın. İyi ki de öyleyiz. Bizce de her şey yerli yerinde imiş gibi olsaydı, bu bizim zekamıza değil, safiyet, belahet ve belâdetimize burhan olurdu.
Yazılarımızda amaç değerler ve araçlar ayrımına sürekli vurgu yapıyor ve örnekler üzerinden belli bir amaca ulaşmaya çalışıyoruz. Misvak ile ilgili yazımız bunun son örneği oldu.
Teknolojiden yararlanmakla bizim bir sorunumuz yok. Deveye binerdik, arabaya biniyoruz.
Güvercinle mektup gönderirdik, şimdi elimizden düşürmediğimiz ceple her bir şeyi yapmaya başladık; haberleşme ve zaman ölçerlik yanında bizi namaza o uyandırıyor, çocuklarımıza ninniyi o söylüyor, can sıkıntımızı oyunlarla o alıyor…
Hayal âleminde uçan halılarla gezinirdik, şimdi sahici uçaklarla kıtalar arası seferler yapıyoruz.
Keramet gösterir, “Yâ Sâriye! el-Cebel! el-Cebel!” der, cephedeki askerlere  öyle imdat ederdik. Şimdi uydu teknolojileriyle dünyanın öbür ucunu hem görüyor hem de gösteriyoruz.
Parmaklarımızı gösterirdik yetmezdi, dilimizi çıkarırdık. Sonra saymayı öğrendik. Milyonu bilmezdik, bin tane bin derdik. Şimdi milyonu, bilyonu (milyar), trilyonu… öğrendik.
Zikirlerimizi tespihle değil, artık zikirmatikle çekiyoruz (!).
Bu alandaki görünür değişimle bizim elbette ki –bazıları için hâlâ olsa bile- bir sorunumuz ya da sıkıntımız yok.
Bizim sorunumuz modern olmanın dayattığı zihniyet ve yaşam biçimi ile ilgili.
İsterseniz önce modernizm’den maksat ne? Onu tanımlayarak söze başlayalım ki ayaklarımızı basacağımız ortak bir zemin oluşsun:
“Modernizm, Aydınlanma Çağı ile gelen zihinsel dönüşümün ortaya çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimi. Hümanizm, sekülarizm ve demokrasi sacayağı üzerine kurulu; egemenliği insana özgüleştiren, kurtuluşu dinde değil bilimde arayan, insanbiçimci ve insanmerkezci dünya görüşü”. (Ömer Demir, Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü, İstanbul 1992, s. 251)
Tabii bizim yazımızda anlatmaya çalıştığımız şey. Bilimsel olmasa bile karikatürize (yani Garibce) bir dil ve üslupla bu ideoloji, yaşam biçimi ve dünya görüşünü eleştirmekti.
Bu anlamda bir insanın müslüman kalarak modern olması haddi zatında imkansız bile olur.
Söz gelimi siz başbakan oldunuz, en lüks makam arabasına bindiniz, en lüks balolara katıldınız… Ama eşinizi yanınıza almadınız. Üstelik bunu siz sırf onun tercihi olduğu için de yaptınız… Siz asla modern olamıyorsunuz, kesinlikle takiyye yapıyorsunuzdur.
Siz kabul salonlarında, kutlama balolarına katıldınız ama kadeh kaldırmadınız… Bir duble atmadınız. Gene modern olamıyorsunuz. Bizim Şemsi hocanın ifadesiyle meyhanede ve kerhanede görünmedikçe kimseye inandıramıyorsunuz. Zira modern olabilmeniz için günlük yaşantınızda seküler olmanız, dini hayatın dışına itmeniz gerekiyor.
Eğer ben namazımı kılarım ama içkimi de içerim diyorsanız, sizi kısmen de olsa modern sayabiliriz. Çünkü en azından sizin hayatınızda dinin hâlâ bir yeri olsa bile, modernitenin asla tahammül edemeyeceği dinin hayatı tümden kuşatıcılığı gibi bir iddiası yok. Bu kadarcığı, sizin modern sayılabilmeniz için idare eder düzeyinde yeterli sayılabilir.
Siyasette dine ve kutsal olana referansta bulunduysanız, asla modern olamazsınız. Devletin dini olmaz, devlet laik olur; ama devleti yöneten başbakan olarak ben bir insanım ve müslümanım dediyseniz, bununla kimseyi kandıramazsınız ve siz asla modern olamazsınız.
Bir yasa çıkarırken “Zinanın haram olduğu” gerekçesiyle yasal eşitlik doğrultusunda atılmış bir adıma engel olmaya çalışamazsınız; aksi takdirde siz asla modern olamazsınız.
Kadın erkek ilişkilerinde mutlak bir eşitlikçi anlayışı benimsemediyseniz sizin modern olmanız mümkün değildir. Ben eşitliği değil, adalet ilkesini esas alırım ve adaleti gerçekleştirdiği ölçüde eşitlik esasını benimserim dediyseniz çağdışı olmanız için başka hiçbir şeye gerek yok.
Genç kızsınız, feminen söylemleriniz bile var, ama evlenmek üzere ilk adımınızı attığınızda tuttunuz mehir talebinde bulundunuz. Mehir olarak sizi hacca götürmesini istemenize gerek yok, mücerred mehir talebiniz sizi çağdışı bir yere konuşlandırmak için fazlasıyla yeterlidir. Keza aileye reis arama çabanız da öylesine eşitlik ilkesine aykırıdır ki, bu şekilde  girmiş olduğunuz zaman tünelinde bir anda kendinizi ortaçağın karanlıkları  içinde bulursunuz. Halbuki biz aydınlanalı ne kadar da çok olmuştu. Hatta gözlerimiz kamaşmıştı. O yüzden her bir şeyi göremez ve sezemez olmuştuk. Yoksa imanımıza halel getirebileceğini düşündüğümüz hiçbir şeye hayatta asla geçit vermezdik.
Eğer lügatinizde hâlâ ayıp ve günah gibi kavramlar varsa siz modern olamazsınız. Hele bir de kendinizi bütün insanlığın gidişatından sorumlu hissediyor ve eskilerin emri bilmaruf ve nehyi anilmünker dediği ve bizim henüz tam bir karşılık bulamadığımız, bir tür aydın sorumluluğu diyebileceğimiz bir anlayışla müdahale etmeye kalkıştıysanız, yaşam alanlarında insanların “mahalle baskısı” dedikleri türden bir duyguya kapılmalarına neden olduysanız siz asla modern olamazsınız. Çünkü bu halinizle siz insanların birey ve özgür olduklarını henüz içselleştirememişsiniz.
Siz yaratılış safsatasına inanıyor ve bilgi kaynaklarınız arasında hâlâ haber-i sâdık (vahiy) yer alıyorsa vay anam vay… Siz daha iflah olmazsınız.
Modernite, asırlar boyu geleneksel tutamakları birer birer koparmaya çalışarak bu günlere geldi. Sonuç itibariyle dinî değerlere dayandırma türünden yerleşik olan bütün algıları kökünden sarstı ve hayattan bunların izlerini birer birer söküp atmayı kendisine amaç bildi.
Bu söylenilenleri örneğin kürtaj konusunda uygulayabilirsiniz. Kürtaj, bütün dinlerde ve orta çağ boyunca Avrupa’da en büyük suçlardan biri idi. Yerine göre ölümle cezalandırılmaktaydı. Çünkü dinler cenine müstakil bir varlık, nüve halinde bir insan nazarıyla bakıyorlardı. Dinin etkinliği azaldıkça, bu bakış da değişmeye başladı… En nihayetinde bir suç olmaktan çıkarıldı ve üstelik de kadın hakları bağlamında ele alınmaya başlandı. Sonunda çocuğu doğurmak ya da aldırmak kadının en temel hakkı olduğunun kabulü noktasına gelindi. Bu sonuç dine dayalı geleneksel anlayışlarla asla uzlaşamayacak olan  kadınların cinsel özgürlüklerini güvence altına almak gerektiği;  kadın haklarının, kadının kendi bedeni üzerinde de tasarruf etme hakkının kemaliyle kabulünü gerektirdiği” şeklindeki modern anlayışın üzerinde ancak kendisine yer buldu ve mevzuatlar yeniden bu anlayışa göre düzenlenmeye başladı ve kürtaj çoğu ülkede mutlak olarak suç olmaktan çıkarıldı. O bağlardan tam anlamıyla henüz kopamayan ülkeler ise bazı şartlara bağladı, en azından suçu hafifletti…
Ey modern olmak isteyen Müslümanlar!
Bunu geleneğe bağlı kalarak, elinizdeki Kur’an’a modernliği dayatarak, zoraki de olsa ona istediklerinizi söyletmeye kalkarak yapamazsınız. Kur’an, insanlar arası ilişkilerde her şeyi adalet esası üzerine oturtuyor. Onun en temel bu esasını çekip, onun yerine mutlak eşitlik esasını koyamazsınız. Adalet bazen eşitlik ilkesiyle gerçekleşir, bazen de herkese hak ettiğini (kıst) vermekle. Bazen de sonsuz ilahî rahmetin tecellisiyle.
Kedi yavrusunu yiyeceği zaman küle beler ve fareye benzetir de öyle yermiş. Biz, Kur’an Kur’an kalarak bunu yapamayız. Medeniyetimizin esasını oluşturan Kitab’ımızı tahrif edemeyiz. Buna istesek de zaten gücümüz yetmez.
Kur’an’ın inanç alanında en temel esası Tevhid’dir. Tevhid, hem yaratmayı hem de yarattıkları ile ilgili buyruk sahibi olmayı O’na özgülemektir. Tüm âlemler O’nunsa, hangi âlemi O’nun irade ve kudretinin dışında tutacaksınız. Özelinizi mi, kamusalınızı mı? Siz bu iman ve inançla mı modern olacaksınız?
Olmaz, hiç uğraşmayın ve de boşuna takiyye yapmayın! Yemezler.
Neyseniz o olun!
Allah size “Müslüman” adını koydu. Halil İbrahim’in milleti üzere kıldı. Sizi Peygamberler geleneğinin son toka halkasının arkasına düşürdü. Onu size şahit kıldı, sizi bütün insanlığa. Sizin O’na evet sadece O’na kul olmanızı, böylece başka her bir şeye kul olmaktan kurtularak gerçek anlamda özgür olmanızı istedi.
Yetmez mi?
Dua ile!

02.11.2012
GARİBCE

2 yorum:

  1. A. İ. Begoviç'in bu bağlama doğru seyir yapan bir çıkarımı var esasen... Gökten inen yerden; yerde olan gökten bir şeyler alır ve ikisi de artık aynı şey olmazlar... Kavramların çizdiği dünya; sanıyorum yaşadığımız mucizeyi kavramakta aciz kalıyor ve dahası kavramlar arasında bir sınır da yok zannımca... Birinden diğerine hızlı ve akla gelmedik geçişler meydana geliyor... gariptir bu şeyler vesselam...

    YanıtlaSil
  2. Şahin Ozyurek: Biz kapalı bir şekilde ve mümkün olduğunca tek tip olarak yetiştirilmişiz, insana saygının yüceltilmesinden ibarettir hümanizm dediğimiz ve gelmiş geçmiş en büyük hümanisttir Mevlana; modernilğin söylediği hiç bir şey yok edebe mugayir olan hocam. Sizi sadece özgür bırakıyor ne tarafa gideceğinize yalnız ve yalnız siz karar veriyorsunuz, çünkü sorumluluğunu almanız gerekiyor, özgürlüğün yüceltilmesindeki hedef sorumluluğun altının çizilmesinden ibarettir. Bizdeki yanlış uygulama ya da kanaatler pozitivizmden yanlışından erken dönememekten ibarettir. Şurda ya da burda görülmeyene değer verilmemesi bana sadece önyargılı insanların var olduğunu gösterir ki böyle kimseler dünyanın her yerinde hatta müslümanlar arasında da vardır. Çapsız, ufuksuz yani irfansız her yerde vardır. Biz aynı zamanda cahil ve cahil kalmakta direnen bir toplumuz. Zaten modern olamayız bu anlamda, cahillerin modern olmaları mümkün değildir zaten. Saygılar.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...