25 Kasım 2012 Pazar

Hey gidi günler hey! Bir bit güzellemesi


Hey gidi bitli günler hey!


Daha dün annemizin kollarında,
Başımız dizlerinin üstünde,
Saçlarımızın arasında müşfik elleri
Çok daha mutluyduk ararken bitleri
Ah diye geçirirdi annemiz içinden
Benim oğlum kalır geri hangi yiğitten
Ki olsun cümle gibi bitten arı,
Hem de toklu gibi aha işte biri
Nasıl da semirtmiş, olmuş kocaman
Beslemiş de yiğidim amanın da aman
Görecekmiydim ben de Allah’ım bu günleri
Aslanımın yiğitliğine şahit onlarca bitleri

A a o da ne, itleri nerde, salmışlar çayıra
Olur mu sahipsiz öyle mevlam kayıra
Gelin bakalım toklucuklar aha yeriniz
Olmaz öyle orası burası
Çıt çıt iki tırnak arası.


Özlemlerimiz var hep geriye doğru,
Şimdi işte ben hayıflandım diyorum:
“Hey gidi günler hey!”
Belli ki bu eksik oldu: Doğrusu şöyle olmalıydı:
“Hey gidi bitli günler hey!”
Birimizde değildi nerdeyse hepimizde vardı. Varlığı yiğitliğimize itibardı.
Saçım uzamıştı ve bir türlü kestiremiyordum korkumdan. Çünkü içinde uçuşan bitlerim vardı. Allah korusun ya makas yürürse üstlerine, ya makinanın dişlisine kaptırırlarsa kollarını, kanatlarını. Belli ki kıyamıyordum onlara. Kuzucuklar benimdi ve bana sığınmışlardı. Ben de bu aziz varlıklarımı başımda taşayırdum.
Sonunda İbrahim’in İsmail’i gibi can içinde bu canları kurban etmeye karar verdim, ince dişli bir tarak aldım. Başladım taramaya, önüme çift dalga beyaz bir kâğıt sermiştim. Şehametimize, yiğitliğimize  ne delil çıkacak diye. Başladı dökülmeye can kuzular: Bir, iki, üç… on sekiz, on dokuz…  yirmi dokuz otuz, otuz dört, otuz beş ve otuz altı. Uğraşsaydım belki biraz daha artardı hasat bereketi. Aslında yürekler dayanası değildi manzara! Belli ki kimi kuzusundan ayrılmıştı, kimisi anasından. Ama belli ki hepsi ayrı düşmüştü öz yurdundan. Onu kulaklar değil, ancak yürekler duyardı. Ama bir kerre karar verilmişti. Dönmek, döneklik olurdu.
Dedim artık gidebilirim berbere, sakata gelecek fazla bir şey kalmamıştır herhalde diye.
Hey gidi bitli günler hey! Şimdi o günler nerede!
Bu yiğitlik nişanları sadece bende de değildi elbet. Birinde sınıfta derste oturuyorken önümdeki arkadaşın boynundan iki koç çıktı ki gören maşallah demeden kendini alamazdı. Demek artık kendini göstermenin zamanı gelmişti. Ne kadar döş varsa yayıldı yayıldı ve sonra ağılına döndü. Belki sindirmek için yürüyüşe çıkmıştı, belki temiz havaya ihtiyacı doğmuştu. Elbette ki onun da kendine göre haklı gerekçeleri vardı. Belki de bana bir ders içindi, sakın ha sade kendini yiğit sanma, ne yiğitler var dünyada der gibiydi.
Hey gidi günler hey!
Hey gidi bitli günler hey!
Ne kadar özledik o günleri. O kadar isar sahibiydik ki o günlerde, kansızlığımız yüzümüzün renginden okunsa bile onlarca biti taşırdık ıh demeden başımızda, yüzlercesi de koynumuzda… Yeter ki onlar aç ve açıkta kalmasınlardı. Biz kansız da edebilirdik. Yiğitlik işte böyle bir şeydi.
Hey gidi bitli günler hey!
1980 senesinde Almanya’ya gitmiştim. Sivaslı Hasan diye biri anlatıyordu. “Hocam!” diyordu “Biz Almanya’ya geldik. Yemeğimizi domuzu pişirmiş oldukları kazanlarda pişirmiş olabilirler, domuzu kestikleri bıçakla eti kesmiş olabilirler vb. gibi hayranlık uyandırıcı dinî saiklerle çıkan yemekleri yemedik, hepimiz arık düştük ve inanın bize bit düştü. Hem de nasıl bitler. Vücudumuzdan bitiyordu. Mesela dizimizin aha şurası kaşınırdı. Biz orayı kaşırdık, kaşırdık derinin altından bit çıkardı”. Eh Anadolu insanı! Ne de olsa yiğitlik var serde. O misillü bitler bizim yiğitlerde çıkmayacaktı da kanı kana benzemez kimselerde mi olacaktı. Onların kanlarına bu bitler dönüp bakmazdı bile.
Öyle anlaşılıyor ki büyük baş, anaç bitler larvalarını deri altlarına bırakırlarmış ve oradaki bu sirkeler zamanla bit olunca orası kaşınmaya başlarmış, kaşıma ile de gün yüzüne doğarmış. İşte anlı şanlı bir bit daha:
İyi ki doğdun biiit! Seninle aramıza katıldı yeni bir yiğit.
Hey gidi bitli günler hey!
Evlerin önünde sundurmalarda nice anne görürdüm yavrusunun başını dizine alır ve maymunların birbirlerine yaptıklarını yaparlardı.
Bu bir ayıp değildi, yiğitlik nişanesiydi.
Sen hiç piresini saklamayan birini gördün mü?
Elbette ki hayır.  Çünkü… Çünkü…
Atalar versin istersen bunun cevabını:
Kulak ver kadim hikmete:

“Pire itte olur, bit yiğitte!”
İşte böyle.
Kalın yiğitlikle!

25.11.2012
GARİBCE



Görmeyenler için: BİT
Kadim birlikteliğin bir anısı olarak!

5 yorum:

  1. Arkadaş! Bit deyip de geçme tanı
    Canı canımdandır kanımdandır kanı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamı şöyel:

      Arkadaş! Bit diye geçme, tanı
      Canımdandı canı kanımdandı kanı
      An gelir tutar ise her yanı
      İşte budur yiğitliğin şanı

      Sil
  2. ilahi hocam nereden aklınıza geldi bitle ilgili yazı yazmak :) siz çok yaşayın

    YanıtlaSil
  3. herdogan38@.
    1960'lı yılların yarılarında,ilk okulda öğretmen tarafından bit kontrolü yapılırdı da,çıkan bitleri bir zarf içine koyan öğretmen öğrenci ile birlikte eve,ebeveynine gönderirdi..Bu durum öğretmene saygıda kusur teşkil etmezdi ve aile utancını yaşardı çıkan bitin..Şimdi yapabilir mi, çıkan bitleri yedirirler öğretmene değil mi?
    Bir de yine 60'lı yılların sonlarında Diyarbekir'de,yatılı okulda iken,bir hafta sonu asker hemşehrisini görmek için kışlaya giden Konyalı bir arkadaşın getirdiği bitler tüm koğuşları istila etmiş,hatta sabah giyinmek için çelik dolapları açtığımızda siyahlı-beyazlı köç görünümlü bitlerin dolabın kapısına sıvandığını görürdük.Hatta sınıfta,herkes önünde oturan arkadaşların ensesine dökülen bitleri elinin tersiyle silerdi..İdare aciz kaldı da okulu tatil edip ciddi bir ilaçlamaya gitmişti..Bunlar da resmi bitler olsa gerekti..
    İlahi Garibce, nereden bulup çıkarıyorsun da tescil ediyorsun bu tarihi anları.. Ve bir şey daha biraz daha ileri gidersem sanki kaşınacak gibiyim..Vesselam..

    YanıtlaSil
  4. Hocam, sizin 'Bit Güzellemesi' dediğiniz konuda, ilginçtir aynı adla yani 'Bite Övgü' adıyla Batı'da bir literatür olduğunu öğrendim.. :-9 Şaka gibi geliyor ama gerçek: Bu literatürün en meşhur eseri 1639'de Daniel Heinsius tarafından Latince yazılmış ve başlığı 'Laus Pediculi' yani 'Bite Övgü'. Bu literatüre dair bir de meşhur resim yapmışlar:
    http://f.hypotheses.org/wp-content/blogs.dir/164/files/2012/11/Murillo_-_Toilette_domestique1.jpg

    selamlar. İsmail Taşpınar

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...