31 Ekim 2012 Çarşamba

Modern olduk olmaya da kitabına nasıl uyduracağız


 

Modernite, Avrupa'da yaklaşık olarak 17. yüzyıl civarında ortaya çıkan, zamanla tüm dünyaya yayılan, genel anlamda gelenek ile karşıtlık ve ondan kopuşun; bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının tamamındaki dönüşümü ya da değişimi ifade eden toplumsal değerler sistemine ve organizasyonuna verilen isim oluyor.

Aydınlanma felsefesiyle beslenen modernite, aklı ve insanı merkez olarak belirler, toplumsal yaşamı rasyonalize eder, dini toplumsal yaşamda arka plana iter ve laikliği ilke olarak benimser. Öznenin ve özgürlük fikrinin yaygınlaşıp güçlenmesi ve bunların tüm siyasal ve felsefi düşüncenin merkezi durumuna gelmesiyle anlamını bulur.

Biz de modern olmak istiyoruz. Ama müslümanız, Müslüman olarak modern olsak çok şey mi istemiş oluruz.

Eşeğe, ata, katıra ve de deveye biniyorduk, kağnı sürüyorduk; arabaya binmek istiyoruz. Tamponu da altın yaldızlı olsun istiyoruz.

Tarhana çorbası içiyorduk, kahvaltı yapmak istiyoruz. Hafta sonları brunch olsun istiyoruz.

Şalvar giyiyorduk, pantolon olsun istiyoruz. Çarşaf, ehram, burka, şayak… giyiyorduk, pardösü, döpiyes, etek-ceket, tayt… giymek istiyoruz.

Başımızdaki fesi, poşuyu, yağlığı çıkarıp kasket giymek ya da kabak kafa gezmek istiyoruz. Eşarp, fes, tülbent, takıyorduk; turban, şal takınmak istiyoruz…

Hani bu anlamda modern olmak kolay… Ha onu giymişsin ha bunu… Çok da önemi yok.

Ama modern olmak bu değil ki. Modern olmak kafa yapısı ile ilgili, kendi özümüze ve oradan açacağımız yeni pencerelerden hayata bakışımızla ilgili.

Modernite toplumu bu anlamda evirmeyi de başardı. Artık hiçbirimiz kendimizi cesim, asîl, afakı tutmuş görkemli bir ağacın, doğuya batıya, güneye kuzeye uzanan bir kolunda, taze bir sürgün üzerinde açan nadide bir çiçek olmak istemiyor. Çünkü modernite  eğer öyle olursa, kişi kendini öyle hissederse asla özne ve özgür olamayacağını empoze ediyor.

Evet, kişi eğer kendini öyle hissederse, asla özgür bir birey olamayacağını, geleneğin güçlü gövdesi ve uzanan kollarının sarmalında nefes alamayacağını, hiçbir zaman kendi kendinin malik ve sahibi olamayacağını zihinlere kazıyor.

Modern insanın hele hele varlığını, ilahî rahmetle beslenmekte olan, sayısız kökleriyle öteler ötesine bağlanan  bir medeniyet çınarına borçlu olduğunu bilmesi ontolojik bir sorunsala dönüşüyor. Adımını atamıyor, sabiteleri sarsamıyor, tuttuğunu koparamıyor… Bu onu çılgına çeviriyor. Oysa modern olmanın en özgün yönü  Anthony Giddens'a göre  devamsızlık özelliği oluyor. 
Ben vaktiyle evimizdeki su arıtma cihazının suyu nasıl arıttığını merak etmiş ve içini açmış bakmıştım. Ne gördüm biliyor musunuz? Milyonlarca kürecik, başka bir şey yok. Bunları bir arada tutan ve çevreleyen mahfazadan kurtardığımda öyle bir dağılmışlardı ki bir daha onları bir araya toplayıp da yerlerine koyamamıştım ve bizim cihaz da -ellerime sağlık- merakım yüzünden güme gitmişti. Meğer onların tek başlarına değil, birlikte olduklarında bir güçleri varmış ve o güçle o günlerdeki İstanbul’un içilmez haldeki suyunu içilir hale getirirlermiş.

Modernite işte bizi özne ve özgür yapmak isterken bunu yaptı. Koskoca İstanbul’da eskiden Eminönü’ndeydi şimdi her yerinde insanlar omuzları birbirlerine sürtünerek gidip geliyorlar, korkunç kalabalıklar oluşturuyorlar, ancak mahfazasından koparılmış kürecikler gibi hepsi özne hepsi özgür, hepsi birey. Bu kadar kalabalık küçük bir cemaati, basit bir toplumu oluşturmuyor. Milyonlardan oluşan azaların toplamı olarak ortaya bir İstanbul bedeni çıkmıyor. Birinin ayağına diken batınca, tüm İstanbul onun acısını yüreğinde duymuyor. Nasıl duysun ki, yürek yok… Hiç de olmadı ki. On beş milyon hücre bir araya bir beden oluşturmak üzere gelmedi. Sadece fiziki olarak aynı mekana doluştu.

Modernite tam da bunu istiyordu. Kimse kimseye karışmamalıydı. İnsanlar özgür ve özne olmalıydı. Birey olmalıydı. Bana boşuna özendirici masallar anlatma, ben ne kadar muhkem, görkemli ve güzel de olsa, bir ağacın taze dalında açılmış nadide bir çiçek de olsa, ben öylesine  bir  uzantı olmak istemiyorum, ben birey olmak istiyorum. Senin nihayet anlattığın şey benim nazarımda  köklü bir  geleneğin uzantısı olmak, oysa benim bütün derdim bütün bu tutamaklardan kurtulmak.

Ben özneyim.. Ben bireyim. Ben özgürüm…

Beden benim bedenim, ten benim tenim. Köprüden de atarım. İstersem böbreğimi varsa ciğerim onu da satarım.

Bön özneyim, isterim ve istediğimi yaparım. Kimse bana hesap soramaz. Yeterince aydınlanmış biriyim. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Ne bir kutsala, ne arabın yavesine, ne falanca imamın otoritesine, ne de filanca şeyhin ruhaniyetine  ihtiyacım vardır benim. 

Ben özneyim. Ben özgürüm. Ben bireyim. Ve bu halimle çobanın esaretinden kendini  kurtarmış, özgürlükler ülkesinde, zevk ü sefa çayırlıklarında bir o yana bir bu yana oynaşan kuzucukların neşvesiyle hayatın tadını çıkarıyorum.  Sana kalsa ey bunak, ağzından salyalar akıtarak beni izleyen ve artık nefesini ensemde duymakta olduğum eli silahlı muhafız korkularından asude bir halde tam iştah sıramı beklemede olan kurtlar sofrasında meze olacakmışım! Umurumda değil.

Ben özgürüm ve özgür kalacağım. Zihnime ket vuran prangalardan kurtulacağım. Bütün bağlardan azade olacağım. Bana köstek olacak bütün takıntılardan soyunacağım. Ağaların boğazından kolayca geçebilecek kıvamda, zıypık bir bir lokma olacağım. Hazmedilmişliğin gazını çıkaracağım.

Kapalıdır kulaklarım mavallara.

Neymiş:

Sen dalda yalnız bir çiçek

Ben dalda yalnız bir çiçek

Aşılar elbette bizi de

Gün gelir şaşkın bir böcek.

Ne dalda bir çiçek olurum, ne de umarım bir böcekten medet!

Ben özneyim.. Ben bireyim. Ben özgürüm…

Kendi kaderimi kendim yazarım, olmadı bozarım, bir daha bir daha yazarım.

Ben bu dünyanın…

Var mısınız benle böyle bir hayata.

 

Garibce Lâ havle çekti ve “Len oğlum git!” dedi. Sonra ekledi: “Yahu şu moderinlik de ne menem bi şeymiş böyle. Elini gapdıran golunu gurtaramıyor ellalem! Bir ahtapot gibi yakalıyor, bir garadelik gibi içine çekiyor, değirmen gibi öğütüyor, unumuzu yele savuruyor.

Çoook değiştik çok! Baksana ne hallere geldik.

Yoksa hiç mi değişmedi ki! Baksana her şey aynı gibi.

Kafamız iyice karıştı vesselam!

Kafası karışıklara selam olsun!

Dua ile!

31.10.2012

GARİBCE

6 yorum:

  1. herdogan38@.
    Evvela,geçen ama izi hala devam eden bayramınızı kalbî duygularla kutladıktan sonra Sevgili Garibce'm, doğrusu ne menem şeyse şu modernite dedikleri kavram ve hayat tarzı hakkında okuduklarımızdan çok farklı ve anlaşılır bir ifade ile günümüzü aydınlattın.Şükran borçluyuz sana..Aslında kimse o kavramı tarif edemese de,sokaklarda görülen manzara şekil A'da görüldüğü gibidir.Yani yaşanılan hayat ve söylem dedikleri kavram tarife gerek kalmaksızın,'çıkan ne ise yakışan odur' berdevam gitmektedir. Modernlik kullanılan araç gereçler midir,yoksa mayadaki bozulma mıdır?Tsunamilere,kasırgalara göğüs gererek,dimdik ayakta durabilmenin direncini korumak mıdır,yoksa sele,yele kapılan çer çöp olmak mıdır..? Yeni bir dünyanız yoksa kabul edilebir bir evsafta,hakim kültür içinde tavuz kuşu misali bir yer bulmaya mahkum olunur..Vesselam..Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Elerinize sağlık Hocam, güzel bir yazı olmuş. Özellikle metnin ortasında yer alan 'Sen dalda yalnız bir çiçek..' diye başlayan şiiriniz, bana her nasılsa Nazım Hikmet'İn 'ben makinalaşmak istiyorum...' şiirini hatırlattı. Garibce'nin fikir ve yazılarının etkisi ondan aşağı değil tabii ki... Selamlar. İsmail Taşpınar

    YanıtlaSil
  3. Ve aleykumusselam degerli hocam.M.Uzunyolcu

    YanıtlaSil

  4. Feys de uçuşup buharlaşmasın diye yorumlarınızı buraya aktarıyorum.

    EldHas Historian: Benim kafam karıştı hocam. Şimdi her çağa hitap eden İslam modern çağa hitap etmiyor mu? Modernizm İslam dışı (karşıtı) bir şey mi? Yazınızda moderne psikolojik vurguları çok buldum. Modern olmak isterken dinimizden vaz geçmemiz mi gerek? Yoksa eleştirilerinize sebep olan bu yaptıklarımız, modernizmden ziyade "gad hâbe men dessâhâ" ayetinin söylediklerinin ürünü mü? Sanki "Modernism versus Islam" intibaı oluştu. İslam'ı da yaşayacağımız modernizm yok mu?

    Şahin Ozyurek: Aslında tam olarak öyle değil gibi geliyor bana hocam, modernliğin bizi özgürleştirdiği doğrudur ama özgürlük zaten dinin de istediği değil midir? Özgür olmadan yapılan bir ibadetten Allah rızasının beklenemeyeceğini sanırım kabul edersiniz. Özgür olmak bizatihi iyidir, insanlara sorumluluk yükler. Var olan durum özgürlüğün kötüye kullanılmasından ibarettir. Farketmemiz gereken bize verilen özgürlüğün iyiye yönelik olması gerektiğidir ki bu da sizin buyurduğunuz gibi irfan boyutuyla ilgilidir. Nüfusu on beş milyon olan bir şehirde zaten özgür köleler olunabilir, ya da bu normal olmayan yapay şehir veya şehirlerde özgür zaten olunamaz. Dünyada bu kadar çok nüfusa sahip şehirleri alt alta bir incelemekte de fayda var hocam, esasen konunun öncelikle kendimize yabancılaşmak tarafından incelenmesi gerekir gibi geliyor acizane bana. Saygılar.


    Şahin Ozyurek: Dünyanın en kalabalık şehirlerinin listesini araştırdım hocam ilk 64te 4 tane batı ülkelerine ait şehir bulabildim, biz moderniteyi de anlamamışız tıpkı bazı başka şeyleri de anlamadığımız gibi, biz kolaycılığı seven bir milletiz, prensiplerle yol almayı bilmeyen bir milletiz, biz aklını kullanmayı bilmeyen ortak akıl denen şeyi henüz keşfedememiş ya da nasıl çalıştırılacağını çözememiş bir milletiz, böyle milletlerin zaten herhangi bir rol icra etme hakkının olması sünnetullaha aykırı bir durumdur. Biyolojik olarak insan olma boyutunda, yerinde say uygun adım marş dersek özetlemiş oluruz herhalde, ancak dünyanın diğer modern yerlerinde insanlar kendilerini daha da geliştirmek adına neler neler yapıyorlar ve bunun için fedakarlık yapmak zorundalar üstelik. Pratik uygulama kitabını yazamamışız biz modernliğin teori, felsefe boyutunda kalıyoruz, oysa felsefeden pratik de çıkarmak gerekir, birilerinin bir takım felsefeyi hayata tatbik etmek gibi bir vazife yüklenmesi beklenir, bizim ülkemiz hariç demek gerekiyor herhalde, başarının kutsandığı yerlerde insanlık zaten biraz güdük olmak zorundadır. En derin saygılarımla hocam.

    YanıtlaSil
  5. EldHas'ın sorusu ayrı bir yazı konusu oldu.
    Başlığı "Modernism versus Islam" mı?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...