“Komşu!
İpinizi verir misin?”
“Olmaz,
ipe un serdim!”
Vermeye
gönlün olmadı mı, un da serersin, her bir bahaneyi de ileri sürersin.
“İbriki
şerifi alıp leğeni şerifede bir abdesti şerif alalım” demiş sofi.
Namaza
yüzü olmayan Bektaşi meşrebe demişler: “Erenler, sen namaz kılmayacak mısın?”
Demiş:
“Benim parmağı şerifim ağrıyor.”
“Parmaktan
da şerif mi olurmuş.” Demişler.
“Sizin
ibrik leğen bil cümle levazım şerif oluyor da neden benim parmağım şerif
olmasın!” diye cevabı yetiştirmiş.
İnsan
bahane bulmada, mazeret üretmede çok mahirdir. Hem başarıyı ister, ama onu
gerçekleştirmenin önündeki engelleri aşmak için gerekli çabayı göstermek yerine
bin bir türlü bahane üretir.
Aslında
kendisi de bilir kaç kırat olduğunu ya da ürettiği mazeretlerin ne denli yersiz
ve bahanelerinin geçersiz olduğunu.
Kıyamet
gününde bile insan mazeretler serdedecekmiş. Ama herkes, kendisinin ne hal
üzere olduğunu da bilecekmiş. Yani üretilen mazeretlerin hilaf-ı hakikat olması
halinde şapka düşecek kel görünecekmiş: “Beli’l-insânu basîre velev elkâ
meâzîreh”[1] Evet
o gün kişi her şeyi görecek, bahanelerin, ileri sürdüğü mazeretlerin hiçbir şeye
yaramadığını anlayacak!
O
gün çok dehşetli olacak.
O
gün kimi yüzler ağaracak kimi yüzler kararacak.
Dünya
hayatı değil ki. Her şey gün gibi ayan beyan olacak.
Dünyada
olsaydınız insanları aldatabilirdiniz. Hatta Allah’ı ve peygamberini bile aldattığınızı ve atlattığınızı
düşünebilirdiniz.
Tebük
seferi için hazırlıklar yapılmaktadır. Çok uzak ve zor olacak bir seferdir. O
yüzden diğer gazvelerde nereye karşı gidileceği taktik gereği gizli tutulurken
Tebük açıkça ilan edilmiş ve ona göre sıkı bir tedarik görülmesi istenmişti.
Sıcak bir yaz mevsimiydi. Bir taraftan hasat mevsimi yakındı.
Çok
zor ve sıkıntılı olduğu için bu gazveye “gazvetü’l-usre” denilmişti.
İslam
artık çevre güçlerle de yüzleşmek durumundaydı. Bizans (Doğu Roma) İslam’ı daha
beşiğinde iken boğmak isterdi. Yaşamak için güçlü olmak gerekiyordu. Güçlü
olmak için çok çalışmak, fedakarlık yapmak, her şeyi sunmak, bu yola baş koymak
lazımdı.
Eften
püften bahanenin yeri ve zamanı değildi. Tek yumruk halinde hareket etmek
lazımdı. İşte böyle bir ortamda hazırlıkların yapıldığı sırada Hz. Peygamber Cedd
b. Kays’a “Ey Cedd! Şu sarışın Romalılara karşı koymaya ne dersin?!” diye sormuştu.
“Sem’an ve taaten!” diyeceği yerde Cedd: “Ben kadınlara düşkün biriyim. Ne zaman bu sarışın Romalı kadınları görsem
kendimi tutamam, onların fettanlığı karşısında kendime hakim olamam, iyisi mi
sen bana izin ver, ben oralara hiç
gitmeyeyim. Beni bu kadınların fitnesinden korumuş ol!!” dedi. Bunun üzerine şu âyet geldi:
“Onlardan
‘Bana izin ver, beni fitneye sevk etme’ diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar
(böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem, kâfirleri
elbette kuşatacaktır.” (et-Tevbe 9/49)[2].
İnsanın
özünde olmayınca, olmuyor. İman, kalpte yer edecek, davranışlar oradan neşet
edecek. İnançlar ve eylemler erdemleri geliştirecek ve olgunlaştıracak.
Özümüzde meknuz ve mündemiç bulunan cevherler işte böylece ortaya çıkacak ve
daha iyi bir insan olmanın bilkuvve (potansiyel) imkanı, bilfiil hale
dönüşecek.
İşte
bu niyet ve azim olmayınca insan Hz. Peygamber asrında da yaşamış olsa, bizzat
onu gören gözlere, onu işiten kulaklara da sahip olsa, kalbi ve gönlü ona yeterince bağlı değilse, böylesine saçma
bahaneler ile bile yanına gidip sureta haktan gözüküp saçmalayabilmektedir.
Hz.
Peygamber’i sözde aldatabileceğini düşünenler, olmadık bahaneler ileri sürenler
acaba gerçekten Allah’ı ve peygamberini aldatabileceklerini mi sanırlar. Hatta
ve hatta kişi kendi özünü bile ikna edebilir mi?
Başarmak
erdemdir.
Başarılı
olmak için çok çalışmak daha büyük bir erdemdir.
Başarının
önüne çıkan bin bir türlü engelleri aşmak için gerekli olan niyet, azim ve
kararlılığı göstermek ve bu uğurda daim bir bezl-i mechûd içinde olmak çok daha
büyük bir erdem olmaktadır.
Kimse
bahane üretmesin! Hele insanlıktan dem vuranlar!
Çünkü
gitmiyor.
İnsanlık
ve İslamlık pazarında bu sahte paralar revaç bulmuyor.
Sudan
bahaneleriniz sadece sizin ayarınızı ortaya koyuyor. Çavdar ekmeğine bahane bulmaya değil, kişi kendi
özüne, niyetine ve azmine bakmalı.
Onları
yenilemeli!
Dua
ile!
22.03.2013
GARİBCE
[2] المعجم الكبير للطبراني - (10 / 269) عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ , قَالَ:لَمَّا أَرَادَ
النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَخْرُجَ إِلَى غَزْوَةِ تَبُوكَ
, قَالَ لِلْجَدِّ ابْنِ قَيْسٍ:يَا جِدُّ ابْنَ قَيْسٍ مَا تَقُولُ فِي مُجَاهَدَةِ
بني الأَصْفَرِ؟قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ , إِنِّي امْرُؤٌ صَاحِبُ نِسَاءٍ , وَمَتَى
أَرَى نِسَاءَ بني الأَصْفَرِ أُفْتَتَنُ فَائْذَنْ لِي فِي الْجُلُوسِ , وَلا تَفْتِنِّي
, فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ: "وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ لِي وَلا
تَفْتِنِّي أَلا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُوا"[التوبة آية 49]
herdogan38@.
YanıtlaSilÜmmetinin özünü ortaya çıkaracak kadar özgürlük ortamı oluşturan Şanlı Nebi'ye salat ve selam olsun..