Bazı insanlar vardır, beyinlerinde
sanki bir kıymık vardır, hep fikir sancısı çekerler. Sohbetleri hep fikir üzeredir,
boş konuşmazlar. Sizi de kendi içinde bulundukları girdaba çekmek isterler.
İşte bu asrın gerçek azizleri bunlar olmalıdır.
Eğer siz de böyle biriyseniz, her
şeyin gittiği bir zamanda müflis tüccar gibi olursunuz, yanınıza yaklaşmak
istemezler. Hasbelkader karşılaşırsanız yollarını değiştirmek isterler.
Konforizm varken, fikrin çilesi mi olurmuş.
Yat aşağı…
Geçenlerde kendisini öyle bildiğim
bir arkadaşımızın odasına varmıştım. Eskiden insanları övmek için “Gece namaz
kılanın gündüzleyin yüzü nur saçarmış” derlerdi. Bu zatın da gece boyu çektiği
fikir çilesi belli ki yüzüne başına vurmuş oluyor, dilinden dökülüyordu.
Önüme İslam Ansiklopedisinin iki
tane cildini koydu: “Abi! Şuna bir bak!” dedi: Birinde “Adalet” maddesinin
olduğu sayfalar, diğerinde de “Na’l-i şerîf” maddesinin bulunduğu sayfalar
vardı.
Türkçe’de malum tesniye (ikil) kipi
yok, tekilden hemen çoğula atlanır. Arapça da ise tekil, ikil çoğul diye üçlü
taksim vardır. Çoğulun en az sayısı üçtür. Eğer Arapça söyleseydim yukarıdaki
ifadelerim doğru olmayacaktı. Çünkü “adalet” için ayrılan sayfaların sayısı
gerçekten cemi (çoğul) kipi için doğruydu. Ama “Na’l-i Şerîf” maddesi için
çoğul kipini kullanmam imkansızdı. Çünkü ancak tesniye kipi ile ifade edilirse
doğru olurdu.
Arkadaş belli ki çok doluydu ve
alabildiğine dertliydi. “Abi!” diyordu “Allah rızası için şuna bir bak: “Bizim
anlı şanlı İslam Ansiklopedisi’nin bir “Adalet”e ayırdığı sayfaya bak, bir de “Na’l-i
Şerîf”e ayırdığı sayfaya bak!”.
Sonra oradan hemen İngilizce tek
ciltlik bir Kavramlar Ansiklopedisi çıkardı. Tek ciltlik bu ansiklopedide
adalete elli sayfa yer ayrılmıştı.
Gerçekten ben de şaşırdım ve diyecek
bir şey bulamadım. “Ama hocam, şöyle böyle…!” dediysem de söylediklerime kendim
de inanmadım.
Medar-ı iftiharımız (bunu inanarak
söylüyorum) İslam Ansiklopedi’miz “Adalet” için
çoğul sigası ile ifade edilebilecek bir hacim ayrılmıştı ama çoğul
denebilmek için asgari yeterlilik sayısını esas almıştı. Ne eksik ne fazla. “Na’l-i
Şerîf” için ise tesniye sayısı yani iki
sayfa. Sonuçta peygamberimize ait de olsa nihayetinde o bir pabuçtu, adalet
kadar önemli olamazdı.
Gerçekten ben arkadaşın bu tespiti
karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Ben
de hayıflandım.
Burada maddenin kimin yazdığı ya
da içeriği tamamen değerlendirme dışıdır.
Sadece bu iki maddeye ayrılan
hacim ile ilgilidir.
Garibce, Allah’tan bu sohbetten
önce Adalet üzerine beş tane yazı yayınlamıştı.
Adalet, bir şeye hakkını vermek
demekti.
“Nal-i Şerîf”e iki sayfa ayıran
bir ansiklopedi “Adalet”e sadece üç sayfa mı ayırmalıydı?
“Haklısın!”, dedim. Sonra beraber
dertleştik.
Daha uzun yazılmak istenseydi
yazılabilir miydi? Bence bunun cevabı hayırdı. Çünkü bizde adalet fıkhın
ufkunda bir ide olarak ele alınıp, tüm sistemin kendisini dikkate alarak hizaya
girdiği bir üst değer şeklinde işlenmiş ve bunun nazariyesi geliştirilmiş
değildi ki.
Gerçekten de arkadaşın yanından
ayrıldıktan sonra literatürü taradım adaletin ne olduğuna dair bir başlık
bulamadım. Evet, adaletten çokça söz ediliyordu ama hep kişinin adaletinden
yani dininin bütün oluşundan dem vuruluyordu. Hem hadis rivayetinde, hem
şahitlikte, hem vilayette (kamu görevlerinde) ve daha pek çok yerde adalet şart
olarak aranıyordu. Yani kişinin dini bütün olması, sahip olduğu bir meleke ile
günahlardan uzak duruyor, emirleri ise yerine getiriyor olması bir koşul olarak
her yerde aranıyordu. Ama o kadar.
Öyle olunca da “adalet” maddesi
aslında olması gereken vüsatta ve kıymette bir yer ihraz edemiyordu.
Hem kıyamete daha çok vardı. Nasıl
olsa yazılırdı.
Sahi yazılır mıydı?
Diyelim ki kıyamet koptu ve
yazılmadı. Allah bize “Hani adalet! Nerede adalet!” diye sorar mıydı?
Adamın kafasında kıymık var dedik
ya.
Bak halimize. Hazır huzurumuzu
kaçırdı, kendi içinde bulunduğu girdaba bizi de çekti.
Onun bana yaptığını Garibce de size
yapmaya çalışıyor.
Sakın dinleyip de rahatınızı
bozmayın.
Huzurla kalın!
14.03.2013
GARİBCE
herdogan38@.
YanıtlaSilHocaların 'gıdıklama' diyebileceğimiz türden yazışmaları hem öğretici ve hem de dinlendirici oluyor..Ve ayrıca, okuyucuya ufuk açıyor,kaynaklara kendilerinin de gitmesini teşvik ediyor...Sağ olun, hocalar, iyi ki varsınız...