Vaktiyle
bir aklı evvel kadınların erkeklerden üstünlüğüne Kur’an’da en-Nisâ (Kadınlar)
isimli bir surenin bulunuşunu, buna mukabil ricâl (erkekler) diye bir surenin bulunmayışını
delil getirmiş. Bu mantığa göre Birleşmiş Milletlerin 8 Mart’ı Dünya Kadınlar
Günü olarak ilan etmesi, kadınların erkeklerden üstünlüğüne işaret sayılmalıymış.
Gel
gör ki bu mantıkla Kur’an’da kadın suresinin mevcudiyetinin üstünlük olduğu
ölçütü esas alındığında İneklerin kadınlardan daha üstün ve de önde olması gibi
bir sonuç lazım geliyor. Çünkü İnek (el-Bakara) suresi en-Nisâ suresinden hem önce geliyor hem de
çok daha uzun oluyor.
Akl-ı
evvellik başa bela oluyor.
Şöyle
bir mantık yürütmeye de şahit olduk:
Bizim
eski kurucu dekan Salih Hoca, odaları gezerken hocanın masasını karışık
buluyorsa, “Bu masada çalışılıyor” diyordu.
Buradan
hareketle mantıksal çıkarsamalar devam etti:
Masanın
düzgünlüğü (bizim İhsan hocanın masası gibi), o masanın sahibinin de
kafasındaki fikirlerin düzgünlüğü anlamına geliyordu.
Eğer
masa karma karışık ise (benim masa gibi) o masanın sahibinin kafasının da
karışık olduğu sonucu çıkıyordu.
Buna
göre bir kimsenin masası da boşsa o kişinin kafasında da hiçbir şey olmadığı
sonucu lazım geliyordu.
Bu
itibarla Kadınlar Gününün olmasından kadınların erkeklerden üstünlüğü sonucunu
çıkarmak için hakikaten bir hayli akl-ı evvel olmak gerekiyor.
Hele
Nisâ suresinin bulunuşunu kadınların erkeklere üstünlüğüne delalet gören Hazret,
bu surede “er-Ricâlu kavvâmûne ale’n-nisâ…”[1]
diye bir ayet olduğunu da biliyor muydu acaba?
Şaka
bir tarafa bu günlerin içinin doldurulması asıl önemli olan.
Bugün
cumaydı ve ben Kazdal camimizde vaaz etmiştim. Kadın Hakları diyerek başladım
ve kadın hakları diye de bitirdim. Ama içini tümüyle ahlakiyat ile doldurdum.
Ahlak olmadan ne kadına huzur ve rahat var, ne erkeğe, ne de çocuklara.
İllâ
ki ahlak.
İllâ
ki hak bilirlik, adalet ve insaf.
Bizim
bunlara ihtiyacımız var. Herkese hakkını verebilirsek, kimsenin kimseye ne
üstünlüğü ne de rüçhaniyeti kalır. Ne de bilmem ne yarışına dönen rekabetçi
telakkiler hayat bulur.
Yer
ve gök ve her şey hassas bir denge üzerinde duruyor. Sadece insanoğludur ki
yeryüzünde bozgunculuk yapabiliyor ve dengeleri bozabiliyor.
Zulüm
edip, eziyor.
İstismar
edip, sömürüyor.
Bunlardan
da en çok zayıf olanlar zarar görüyor.
Dünyada
açlıktan ölenlerin yüzde altmışını kadınlar oluşturuyor.
Her
yerde çocuklar ve kadınlar istismar ediliyor.
İnsanlığın
mücadelesi bu haksızlıklarla, sömürü düzenleriyle olmalıdır. Ama bunu yaparken
mutlaka elinde aşkın değerler ve ölçütler olmalıdır.
Güçlünün
ideolojisinin, dünya görüşünün hukuk sistemi halini alabildiği bir dünya sadece
kadınlar için değil, tüm dünya sakinleri için, tüm dünya halkaları için acı ve
ıstırap üretmeye devam edecek, böylesi bir hukukun üstünlüğü ilkesi de zulüm ve
haksızlıkların sürdürülmesine çanak tutacaktır.
“Unsur
ehâke zâlimen ev mazlûmen.”
“Kardeşine
yardım et. Zulme uğramışsa yanında dur. Zalimlik yapıyorsa elini tut!” Ama
hiçbir şekilde bigane kalma.
Bu
yardım, şefkat ve merhametlerine hep
muhtaç olduğumuz annelerimize, huzur ve sükuneti kendileriyle bulduğumuz
eşlerimize ve göz aydınlığımız kızlarımıza evvel emirde olmayacaksa, kime ve ne
zaman olacak?!
Bilcümlesine
selam olsun!
08.03.2013
GARİBCE
[1] الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى
النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ
أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللَّهُ
وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ
وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ اللَّهَ
كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا [النساء : 34]
herdogan38@.
YanıtlaSilDön Yaratana, ver kulağını Kur'an'a, göster herkese gösterdiğin saygıyı anana....