23 Mart 2013 Cumartesi

Canlı bombalar canımızı alıyor yüreğimiz yanıyor:




İntihar komandosu ya da canlı bomba ve hatta istişhad adı her ne olursa olsun, böyle bir fiili tasvip etmemizin imkanı yoktur.
Yapılan ne adına ve kime karşı olursa olsun.
Eğer sonuçta hedefte masum insanlar varsa, çocuklar, kadınlar ve silahsız siviller varsa… hiçbir akıl, hiçbir vicdan onların içine dalıp da bombayı patlatarak onlarca masum insanın –kendi de dahil olmak üzere- öldürülmesini, etlerinin lime lime her bir tarafa uçuşmasını, cesetlerin param parça tanınmaz hale gelmesini onaylayamaz, tasvip edemez.
Masum oldukça bir insan, ona kimse dokunamaz. Herkesin yaratılış itibariyle insan olmasının bir gereği olarak dokunulmazlığı vardır. Bu hakkın sahibi olmak için kişinin insan olmasının dışında başka bir özelliğe sahip olması gerekmemektedir.
Bunun tek istisnası saldırganlık ve nefs-i müdafaa halidir. Bu takdirde saldırıyı def etmek için taayyün etmesi halinde öldürülebilir. İslam fetih hareketlerinin özünde de esasen ilk başlangıç itibariyle İslam’ı mehdinde boğma çabasına, bu saldırgan tavıra karşı koyma refleksi vardır.
İmanımıza kimse dokunmasaydı, inançlarımız yüzünden can derdine düşüp de denizler aşarak sığınabileceğimiz bir emin yer bulma derdimiz olmasaydı, neden candan aziz bildiğimiz yurdumuzu, evimizi, barkımızı terk edeydik ve gurbet ellere göçeydik ki! Ama bu saldırgan eller bizi Medine’mizde de rahat bırakmadı. Her an onların baskın yapacağı, içimizdeki düşmanlarla (münafıklar ve Yahudiler) anlaşıp bizi vuracakları korkumuz olmasaydı bizim işimiz hep en büyük cihadı bihakkın yerine getirmek ve din olarak islamımızı iman, eylem (amel-i sâlih) ve erdem üzerinden tüm dünya insanlarına ulaştırmaya çalışmak olacaktı. Hâlâ da asıl olan budur. Savaş hali arızî bir durumdur. En büyük cihad, Kitab ile yapılan ve öze dönülerek gerçekleştirilen ve bu yolla başka özlere ulaştırılan cihaddır.
Asıl olmamakla birlikte haklı bir gerekçeye dayalı (sürekli baskı altında ve takibatta olmak gibi) meşru savaş hali olabilir ve savaş esnasında savaşan insanlar birbirlerini öldürebilirler. Ama aynı insanlar savaşa karışmayan, bilfiil ya da bilkuvve tehlike oluşturmayan masum kimseleri asla öldüremezler.
Suçlular, toplum tarafından linç edilemez. Varsa suçu ve ispat edilmişse hukuk sistemi cezasını verir. Bunların hepsi hukuk içerisinde olursa meşru olur.
Kimse hem suçu kendi belirleyip, hem kendi yargılayıp hem de kendi infaz etmek gibi bir yola teşebbüs edemez.
Bunu kişiler yapamadığı gibi kamu velayetini haiz olmayan gruplar, taifeler de yapamaz.
Masum insanları Allah adına öldürüp, oluk oluk kan akıtıp ondan sonra da Allah için büyük bir başarı göstermiş edasıyla tekbirler getirip ihraz edilen şehitlik payesi ile doğruca cennete gitmek tam bir paradokstur.
Terör her kesimce lanetlenmelidir.
Bizimkiler yapınca iyi olamaz. İyinin mutlak ölçütleri vardır. Halklar arasında çoğu iktidar mücadelelerinin sonucu nice masum insan öldürülmekte, şiddete ve terör eylemlerine kurban edilmektedir.
Hangi kıstaslar doğrultusunda bunların şehitliğinden kim ve nasıl bahsedebilir?
Ulusal çıkarlar uğruna ölenler ve öldürülenler, iktidar mücadelesi sonucunda ölenler ve öldürülenler tamamen dinî bir statü ve mertebe olan şahadetlik derecesine nasıl çıkabilirler?
Varsa kendi cennetiniz oraya koyarsınız. Ama Allah’ın cenneti ise söz konusu olan oraya ancak Allah yolunda olunduğu zaman girilebilir. Allah yolunda olmak ile, çeşitli iktidar yahut çıkar odakları yolunda olmanın da doğru kıstasları olması lazımdır elbet.
Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş iken üstelik bir de şehadet mertebesine  bunları kim ve hangi hakla yüceltir.
İman elbette bir teslimiyettir. Ama bu teslimiyet Allah’a ve peygamberinedir. Mutlak iyiye ve doğruyadır. Partilerin, ulusların, hiziplerin, etnik grupların çıkarları ne zamandır Allah ve Rasûlünün yerine ikame edilir ve mutlak doğru ve iyinin adresi kılınır oldu.
Bu tür faaliyetleri meşru görmek ve destek vermek rus ruleti gibi ne zaman beynimizi parçalayacak belli değildir. Bugün kin güttüğümüz kimselere yapılır , hislerimize ve heyecanlarımıza yenik düşeriz, belki oh deriz ama bu bir yol olur, bu sakim davranış bir alışkanlık halini alır, o takdirde  yarın kendi öz ciğer parelerimizi de alır, bir ders halkasında bütün Müslümanların tebcil ettiği gerçek anlamda allâme, yeri asla kolay kolay doldurulamayacak bir alimimizi de yanında torunu ve onlarca masum talebesi ile birlikte alır.
Ama efendim, o şöyleydi böyleydi.
Kimin günahı, hatası yok ki. Büyük âlimler de hata edebilirler, yanılabilirler…
Velev ki Allame Ramazan el-Bûtî de diyelim ki hatalıydı. Bunu kim belirledi, hangi ölçütlerle belirledi, gaybı bilen Allah’tan mı “suçlu ve infazı gerekli” hükmü geldi, infaz etme emrini yanılmaz ve hata etmez (ederse Allah tarafından düzeltilecek olan) Hz. Peygamber mi verdi?!.
Bu eylemi rejim yanlısı derin güçler, karanlık emellere sahip farklı odaklar da yapabilir. Ama  tutulan yol aynı.
Bu yol yol değildir. Terör sadece kin ve intikam duygularını besler, öfke ateşini besler, kaos oluşturur, her yanı toz duman kaplar ve bu bulanık ortamda aç kurtlar nice masum kuzuların kanına girer ve nice gene masum safdiller de bu kurtların maşası olur.
Ölen sizin adamınız, öldürülen sizin adamınız. Kime ve nasıl ağlayacağınızı bilemez olursunuz.
Terör ateşin odunu yediği gibi  sürekli beslenmek ister.
Ve öyle bir hal alır ki artık sunduğunuz kurbanlar onu doyurmaz olur.
O yüzden basiret sahibi, sağduyu sahibi her müslümanın bu türden eylemlere pirim vermemesi, desteklememesi, aksine kınaması ve tavır alması gerekir. Bu maşa gibi ateşe sürülen insanlar yaptıklarına imanî bir saik bulamasalar bu türden vicdansız, insafsız, adaletsiz, haksız, idraksiz, eylemlere giremezler.
Kendisini cennet karşılığı Allah’a satmış erler, Allah’a adanmış hayatlar her zaman vardır, olacaktır ve olmalıdır. Onların bu aşk ve heyecanla, bu sadakat ve imanla kendilerine havale eden işleri canları pahasına, -intiharın haram olduğu inancına rağmen- bir taşeron edasıyla yerine getirmeleri mazur görülebilir. Çünkü onlar saftırlar, kandırılmışlardır.
Asıl mazur görülemeyecek olan onları böylesi bir fecaate sürüklemek, akan masum kanlarla beslenmek ve dünyevî çıkarlara bu saf dimağları kurban etmektir ve asıl önlenmesi, tavır alınması, kınanması gereken de bu tür tarzı siyasetler olmalıdır.
Bu tür siyasetlerin din adına, Allah ve Peygamber adına yapılıyor olması bizi yanıltmamalıdır.
Bu yol yol değildir.
Bu yol topyekûn Müslümanları istihdaf eder. Tüm Müslümanlar bundan zarar görür. Canlar telef olur, yürekler erir, yanar kül olur. Kin ve intikam ateşi sağduyuları bürür. Akıllılarımız bile kendini gerçek anlamda bir “fitne” içinde bulur.
Yazıktır. Günahtır.
Allah aklımızı başımızdan almasın!
İzanla, irfanla, hikmetle kalın!
24.03.2013
GARİBCE



1 yorum:

  1. herdogan38@.
    Garibce'yi hiç bir zaman bu kadar çiğeri yanmış görmemiştim. İfadeleri yürek yakan cinsten ve ta çiğerlere işleyecek kadar acılı...Şahsen tanımış olmalı El-Buti merhumu..Dün gatelerde bombalanarak vefatını okumuş ve irkilmiştim..Desene Garibce ilim dünyasında kıyamet koptu.. Ne ilk ve ne de son bu gidiş...Allha rahmet etsin ve bitsin bu çile...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...