Öyle Toros deyip de geçmeyin.
Nice işlenmemiş cevheri özünde taşır.
İlkokul daha dün açıldı vadiler arasına sıkışmış
köylerinde.
Çoğu ergenlik yaşına ulaşmış çocuklar ilk mektebe
başladı. Şanslıydılar. Çünkü ağabeyleri, babaları böyle bir imkandan da yoksundular.
Hele İmam-Hatip okuları yok mu? Adeta bir yeni soluk
olmuş idi kırsal kesim halkları için.
Keza devlet yatılı imkânları, nice imkansız halk
çocuklarını imkan alanına taşımıştı ve onlar için okul olmuştu, giydikleri ilk takım
elbise olmuştu, karalastik yerine hayatlarında giydikleri ilk iskarpin olmuştu.
Beykoz Ayakkabı fabrikasının ucu sivri orta kısmı kirtişli ayakkabıları belki
beri benzer şehirli bebelerinin giymeyeceği türden bir ayakkabıydı. Ama bu
gariban çocuklar için giyilmeye kıyılamayacak kadar, tozu pantolonun paçasıyla
alınacak kadar mübarek ayakkabılardı.
Halkalar birbirine bağlanıyor ve sonunda açılan
yollardan kimi İslam Enstitülerine kimi de bencileyin İslamî İlimler
Fakültesine ve kimi de Ankara’daki İlahiyat Fakültesine yürüyordu.
Sonra ilme adanmış hayatlar ve çekilen çileler sırada
bekliyordu.
İşte bu adanmışlıklar ve çekilen çileler şimdi meyveye
durmuş, insanlarımızın istifadesine sunulmuş nadide eserler vermeye başlamıştı.
Bunlardan biri de benim aziz hemşehrim yakın köylüm
Ferhat Hoca’ydı. Ferhat hocanın dedesi de hocaydı. Etrafta bilinen bir kimseydi. Benim
dedem tümden ümmi idi. Babam keza öyle
idi. Ama müthiş bir feraseti vardı. Zekası ile beni nice kez zor durumda
bırakmış ve bu işlerin sadece ilimle olmayacağını, bu yolda ince bir anlayışın
da mevcut olması gerektiğini ilk evvela ben ondan öğrenmiştim.
Ferhat hoca uzun zaman İmam Hatip okullarında
yöneticilik yaptıktan sonra ilgisini kesmediği ilim yolculuğuna yeniden
bismillah diyerek İSAM’a intisap etmişti. Doktora tezi olarak ortaya koyduğu Tahsîs
adlı eseri, onun ne denli büyük bir azim ve dirayet sahibi olduğunu ortaya
koymuştu. Beraber Yeni Arayışlar platformunu oluşturmuştuk bir zamanlar.
Doğrusu o proje üretimi ve gerçekleştirme şevki konusunda motor vazifesi gören
bir arkadaşımızdı. İyi bir ilim adamıydı ve disiplinli bir kafa yapısına
sahipti.
Sonra idareci oldu.
Ben idarecilikten anlamam. O yüzden de
değerlendirmesini bilmem.
Ama sonunda ayrıldı. Bir sessizlik vardı. Bu sessizlik
hayra alametti. Belli ki kuluçka dönemiydi. Birde baktık önümüze konulmuş bir
eser:
İslam İbadet Esasları
Her yönüyle ibadet konuları ele alınmış ve büyük bir
emek mahsulü olarak, temel kaynaklardan başlayarak bu konuda yapılan çalışmalar
imbikten geçirilmiş ve Ferhat Hoca’nın kaleminden kitaplaşmış, kisve-yi tab’a
da bürünerek bizlere kadar ulaşmıştı.
Buna azim denirdi.
Ve benim Toroslu Künye’li hemşehrim’de hem yeterlik,
hem azim, hem de ilim adamlığı özeni eksiksiz bihakkın vardı.
Hem o kadar vardı ki, ilim adamlığı namusu eleştiriyi
hak eden hocası da olsa inandığı gerçekliği dile getirmeden hiçbir şeyin
alıkoyamayacağı ölçüde onda mevcuttu.
Toros Cevheri belli ki işlenmişti. Bir güzelin
gerdanında arz-ı endam etmeye hazırdı.
Çilesi çekilmiş nice eser gibi Ferhat Hoca’nın İslam
İbadet Esasları da öğrencinin çantasında, çalışanın masasında, evimizin
kütüphanesinde mutena bir yer edinmeye hazır
hale gelmişti.
Kutluyor, tebrik ediyorum.
Hayırlı olsun!
05.03.2013
GARİBCE
Prof. Dr. Ferhat Koca, İslam İbadet Esasları, Ankara 2013
herdogan38@.
YanıtlaSilGaribce'm, akşamları bilgisayardan uzağım.Gündüzleri hem resmi işleri ve hem de seni takip kolay olmuyor...
Ferhat Hoca'ya benim de şükran borcum var..Sağ olsunlar başta bahsettiğiniz iki eser olmak üzere, diğer terceme ve derleme eserlerinden bir koli göndermişler,din görevlisi ve Kur'an Kursu öğreticilerine tavsiye ediyorum..
Ferhat hocamız hakkını helal etsin ki, belki o nerelerde idi bilmiyorum ama köylerini ziyaretimde, Osmalı'nın bakiyesi alimlerden merhum dedesine ait 'Ahteri Kebir' adlı lügatını vermişlerdi bana, kim bilir torun Ferhat'ın, bir gün 'dişli' bir alim olacağını bilselerdi, o ve benzeri kitapları dağıtırlar mıydı? Amil bir millet harf değişimi ile bir gecede cahil oluvermişti, onun için de o kitapları okuyacak kimse kalmamıştı..Bundan dolayı da okuyabileceğini umut ettikleri kimselerin almasına ses çıkarmıyorlardı..
Üstad Garibce, bu bir ihbar olup da Ferhat Hoca,dedesinin mirasına sahip çıkmaya kalkarsa, o da bilsen ki, şimdi o kitap bir başka ilim aşığı İsmail'imin istifadesindedir.
Dedesine rahmet dilediğimiz Ferhat Hoca'ya da selam olsun...
Sevgili agam, bahsetiğiniz kitap Ahter-i Kebir'i torunu için geri almaya bile uğraşmış merhum ama belli ki yolunu bulamamış. Hem ha Ferhat hoca, ha Hüseyin Hoca, ha da İsmail Hoca... Ya da Garibce. Ne farkı vardı ki. Ulemanın varisleri ilim talipleridir; gerçek evatları torunları değil. Ne varki Ferhat Hocanın burada iki yönden de merhuma bağı var. Bakarsın döner dolaşır, emanet yerini bulur. Garibce de buna vesile olur. İnsanın babadan dededen kalma kendisinde bir hatırasının olması gibi güzel bir duygu yok.
YanıtlaSilDeğerli üstadım,
YanıtlaSilBendenize ve hazırlamış olduğum esere gösterdiğiniz ilgi ve alakadan, hüsnü niyet ve teveccühten dolayı şükranlarımı sunarım.
Cenabı Hak sizlere sağlık ve sıhhat versin; nice hayırlı hizmetler yapmayı ve nice muhalled eserler yazmayı nasip eylesin.
Yüce Mevlam sizi yetiştiren anadan, babadan, yakın akrabadan ve bütün hocalardan razı ve hoşnut olsun.
Sevgili dostum, ayrıca Hüseyin Ağbeye de saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Selam ve muhabbetlerimle efendim.
Ferhat Koca
Osman Yalnız: Yuksek lisans tezimi lutfettigi danismanliginda yazdigim ve ilmi hassasiyetini yakinen bildigim hocamin kitabini duyunca hemen internetten siparis ettim. Elime ulasinca okuldaki ogretmen arkadaslarima tanittim ve hemen hepsi temin etmek icin sabirsizlandilar.
YanıtlaSilbizde bu ilmin isigindan faydalanan ogrenciler olarak,hitit ilahiyat olarak hocamiza sukranlarimizi sunuyoruz.Allah sizden razi olsun....
YanıtlaSil