5 Mart 2013 Salı

Toroslardan indim, kitabını yazdım.


 

Öyle Toros deyip de geçmeyin.

Nice işlenmemiş cevheri özünde taşır.

İlkokul daha dün açıldı vadiler arasına sıkışmış köylerinde.

Çoğu ergenlik yaşına ulaşmış çocuklar ilk mektebe başladı. Şanslıydılar. Çünkü ağabeyleri, babaları böyle bir imkandan da yoksundular.

Hele İmam-Hatip okuları yok mu? Adeta bir yeni soluk olmuş idi kırsal kesim halkları için.

Keza devlet yatılı imkânları, nice imkansız halk çocuklarını imkan alanına taşımıştı ve onlar için okul olmuştu, giydikleri ilk takım elbise olmuştu, karalastik yerine hayatlarında giydikleri ilk iskarpin olmuştu. Beykoz Ayakkabı fabrikasının ucu sivri orta kısmı kirtişli ayakkabıları belki beri benzer şehirli bebelerinin giymeyeceği türden bir ayakkabıydı. Ama bu gariban çocuklar için giyilmeye kıyılamayacak kadar, tozu pantolonun paçasıyla alınacak kadar mübarek ayakkabılardı.

Halkalar birbirine bağlanıyor ve sonunda açılan yollardan kimi İslam Enstitülerine kimi de bencileyin İslamî İlimler Fakültesine ve kimi de Ankara’daki İlahiyat Fakültesine yürüyordu.

Sonra ilme adanmış hayatlar ve çekilen çileler sırada bekliyordu.

İşte bu adanmışlıklar ve çekilen çileler şimdi meyveye durmuş, insanlarımızın istifadesine sunulmuş nadide eserler vermeye başlamıştı.

Bunlardan biri de benim aziz hemşehrim yakın köylüm Ferhat Hoca’ydı. Ferhat hocanın dedesi de hocaydı. Etrafta bilinen bir kimseydi.  Benim dedem tümden ümmi idi.  Babam keza öyle idi. Ama müthiş bir feraseti vardı. Zekası ile beni nice kez zor durumda bırakmış ve bu işlerin sadece ilimle olmayacağını, bu yolda ince bir anlayışın da mevcut olması gerektiğini ilk evvela ben ondan öğrenmiştim.

Ferhat hoca uzun zaman İmam Hatip okullarında yöneticilik yaptıktan sonra ilgisini kesmediği ilim yolculuğuna yeniden bismillah diyerek İSAM’a intisap etmişti. Doktora tezi olarak ortaya koyduğu Tahsîs adlı eseri, onun ne denli büyük bir azim ve dirayet sahibi olduğunu ortaya koymuştu. Beraber Yeni Arayışlar platformunu oluşturmuştuk bir zamanlar. Doğrusu o proje üretimi ve gerçekleştirme şevki konusunda motor vazifesi gören bir arkadaşımızdı. İyi bir ilim adamıydı ve disiplinli bir kafa yapısına sahipti.

Sonra idareci oldu.

Ben idarecilikten anlamam. O yüzden de değerlendirmesini bilmem.

Ama sonunda ayrıldı. Bir sessizlik vardı. Bu sessizlik hayra alametti. Belli ki kuluçka dönemiydi. Birde baktık önümüze konulmuş bir eser:

İslam İbadet Esasları

Her yönüyle ibadet konuları ele alınmış ve büyük bir emek mahsulü olarak, temel kaynaklardan başlayarak bu konuda yapılan çalışmalar imbikten geçirilmiş ve Ferhat Hoca’nın kaleminden kitaplaşmış, kisve-yi tab’a da bürünerek bizlere kadar ulaşmıştı.

Buna azim denirdi.

Ve benim Toroslu Künye’li hemşehrim’de hem yeterlik, hem azim, hem de ilim adamlığı özeni eksiksiz bihakkın vardı.

Hem o kadar vardı ki, ilim adamlığı namusu eleştiriyi hak eden hocası da olsa inandığı gerçekliği dile getirmeden hiçbir şeyin alıkoyamayacağı ölçüde onda mevcuttu.

Toros Cevheri belli ki işlenmişti. Bir güzelin gerdanında arz-ı endam etmeye hazırdı.

Çilesi çekilmiş nice eser gibi Ferhat Hoca’nın İslam İbadet Esasları da öğrencinin çantasında, çalışanın masasında, evimizin kütüphanesinde  mutena bir yer edinmeye hazır hale gelmişti.

Kutluyor, tebrik ediyorum.

Hayırlı olsun!

05.03.2013

GARİBCE
 
  
Prof. Dr. Ferhat Koca, İslam İbadet Esasları, Ankara 2013
0312 354 91 31
 

 

5 yorum:

  1. herdogan38@.
    Garibce'm, akşamları bilgisayardan uzağım.Gündüzleri hem resmi işleri ve hem de seni takip kolay olmuyor...
    Ferhat Hoca'ya benim de şükran borcum var..Sağ olsunlar başta bahsettiğiniz iki eser olmak üzere, diğer terceme ve derleme eserlerinden bir koli göndermişler,din görevlisi ve Kur'an Kursu öğreticilerine tavsiye ediyorum..
    Ferhat hocamız hakkını helal etsin ki, belki o nerelerde idi bilmiyorum ama köylerini ziyaretimde, Osmalı'nın bakiyesi alimlerden merhum dedesine ait 'Ahteri Kebir' adlı lügatını vermişlerdi bana, kim bilir torun Ferhat'ın, bir gün 'dişli' bir alim olacağını bilselerdi, o ve benzeri kitapları dağıtırlar mıydı? Amil bir millet harf değişimi ile bir gecede cahil oluvermişti, onun için de o kitapları okuyacak kimse kalmamıştı..Bundan dolayı da okuyabileceğini umut ettikleri kimselerin almasına ses çıkarmıyorlardı..
    Üstad Garibce, bu bir ihbar olup da Ferhat Hoca,dedesinin mirasına sahip çıkmaya kalkarsa, o da bilsen ki, şimdi o kitap bir başka ilim aşığı İsmail'imin istifadesindedir.
    Dedesine rahmet dilediğimiz Ferhat Hoca'ya da selam olsun...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili agam, bahsetiğiniz kitap Ahter-i Kebir'i torunu için geri almaya bile uğraşmış merhum ama belli ki yolunu bulamamış. Hem ha Ferhat hoca, ha Hüseyin Hoca, ha da İsmail Hoca... Ya da Garibce. Ne farkı vardı ki. Ulemanın varisleri ilim talipleridir; gerçek evatları torunları değil. Ne varki Ferhat Hocanın burada iki yönden de merhuma bağı var. Bakarsın döner dolaşır, emanet yerini bulur. Garibce de buna vesile olur. İnsanın babadan dededen kalma kendisinde bir hatırasının olması gibi güzel bir duygu yok.

    YanıtlaSil
  3. Değerli üstadım,
    Bendenize ve hazırlamış olduğum esere gösterdiğiniz ilgi ve alakadan, hüsnü niyet ve teveccühten dolayı şükranlarımı sunarım.
    Cenabı Hak sizlere sağlık ve sıhhat versin; nice hayırlı hizmetler yapmayı ve nice muhalled eserler yazmayı nasip eylesin.
    Yüce Mevlam sizi yetiştiren anadan, babadan, yakın akrabadan ve bütün hocalardan razı ve hoşnut olsun.
    Sevgili dostum, ayrıca Hüseyin Ağbeye de saygı ve hürmetlerimi sunarım.
    Selam ve muhabbetlerimle efendim.
    Ferhat Koca

    YanıtlaSil
  4. Osman Yalnız: Yuksek lisans tezimi lutfettigi danismanliginda yazdigim ve ilmi hassasiyetini yakinen bildigim hocamin kitabini duyunca hemen internetten siparis ettim. Elime ulasinca okuldaki ogretmen arkadaslarima tanittim ve hemen hepsi temin etmek icin sabirsizlandilar.

    YanıtlaSil
  5. bizde bu ilmin isigindan faydalanan ogrenciler olarak,hitit ilahiyat olarak hocamiza sukranlarimizi sunuyoruz.Allah sizden razi olsun....

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...