Bugün (22.03.2013) öğrencilerimizin
Bilgi ve Değerler Kulübü
olarak düzenlediği bir sohbet toplantısı vardı. İlan Fatma
Barbarosoğlu ile Rüzgar Avı başlığı taşıyordu. Yazarın yeni çıkan bu kitabının tanıtımı münasebetiyle tertiplenmiş
bir toplantı idi.
Bu edebiyat sofrasından
belki bize de bir şeyler düşer diye katılmak istedim. Mahmut Kaya hocaya hoş
beş derken biraz gecikmiştim. Konuşmacı da gecikmiş olmalı ki biraz daha bekleme
durumumuz oldu.
Belli ki kendi alanında
şöhretli biri idi. Biz kendi kozamız içinde derin bir akademik rehavete
çekilmiş iken ya da kim bilir belki değirmende saçlarımızı ağartırken hemen her
vadide neler oluyor, fazla farkında olamıyoruz.
“Bir eliyle meleğin bir
eliyle şeytanın elini tutan insan”mışız. Bu nitelemeyi ondan duydum.
Öyle ya iyiliklere de
kötülüklere de yatkınlığımız var. İçimizde meknuz ve mündemiç bulunan
cevherleri ortaya çıkarmaya ve onları en nadide birer sanat eseri gibi işlemeye
de yatkınız, onları iğdiş edip köreltmeye de.
Edebiyat hayatında başarılı
olabilmek için iki şey şartmış. Bu aynısıyla demokrasi için de geçerliymiş.
Birincisi mesafe ikincisi de empati.
Kendiniz ve yakınlarınız
söz konusu olduğu zaman, kendi tecrübelerinizi aktaracağınız zaman araya bir
mesafe koymalı imişsiniz. Aksi takdirde yazdıklarınız edebî bir metin olmazmış.
Başkaları söz konusu ve
onlara ait öyküleri anlatacaksanız o zaman da empati yapmalıymışsınız. Aksi takdirde
yazdıklarınız yine edebî olmazmış.
Demokrasi için dahi bu
böyle imiş: Kendiniz söz konusu olduğunda mesafe, başkaları söz konusu olunca
da empati.
Doğru anladım mı
bilmiyorum. Ama benim anladığım ve alabildiğim bu idi. Ve bu haliyle de olsa bana
bu şey yerinde bir tespit ve değerlendirme gibi geldi.
Mola da çıkmam gerekti. Hem
imtihan eder gibi sorular da soruyordu. Neme lazım hazır çıkmış iken, doktora
öğrencilerimin beklemekte olduğunu
öğrenmem de bahanem oldu ve ayrıldım. Sonunu bekleyemedim.
Bu kısa sohbetten benim
kârım da bu oldu:
Mesafe ve empati.
Hayatı akışına bırakmadan
yaşamak zor. Hepimiz az çok tecrübî olarak bunu öğrenmişizdir.
Ama yaşanmış hayatları
okumak sanırım biraz daha zor.
Empati becerebilirsek güzel
bir şey.
Bu arada hayata da mesafe
koymalı mı? Bilemiyorum. Bazen içine fazla giriyor muyuz ne?
Sahi hayat uzaktan
seyredilerek de yaşanabilen bir şey mi?
Yoksa anlatılan edebiyat
için miydi?
Sevgiyle!
23.03.2013
GARİBCE
herdogan38@.
YanıtlaSilSevgili Garibce, bu 'mesafe' ve 'empati' cidden deşilmesi gereken iki kavram galiba..