12 Mart 2013 Salı

Bekir Topaloğlu, Bilgilenme Yanında Duygulanma için Siyer okunmasını istedi.



Bekir Topaloğlu Hocanın İlahiyat Talebelerine yaptığı üç tavsiyeden üçüncüsü bilgilenme yanında duygulanma için de siyer okumalarını istemesiydi.

Siyer, Rasul-i Ekrem’in hayatı demektir.

Biz ilk kez siyeri İmam Hatip Okullarında okuduk.

Biz medresede siyer diye bir şey bilmezdik.  Siyer diye bir dersimiz ve bilgimiz yoktu.

Siyretü’n-Nebi  Peygamber efendimizin  maddî ve manevî hayatı ve şahsiyeti demektir. İmam Hatip okuluna bunu bir ilim olarak, ders olarak koymuşlar. Zekai Konrapa diye biri vardı. Osmanlı döneminde Şam’da lise öğretmenliği yapmış biriydi. Bize o zat gelirdi. Titiz bir kimseydi. Kitap yoktu. Hayatımız not tutmakla geçerdi. O da yazdırırdı. Asrı Saadet diye bir kitap vardı. Muhtemelen ondan istifade ederdi. Daha sonra hoca o notlarını kitaplaştırdı.

İşte o hocanın tesiriyle daha sonra hayatımda siyer okumaya başladım.  Siyerin temel kitabı İbn İshak’ın kitabıdır. O zamanlar ha deyince kitap da bulunmazdı. Sonra İbn Hişâm’ın siyretini buldum. İbn İshak’ın siyretini de büyük ölçüde içine alıyordu.  Çok güzel bir tahkiki vardı. İki cilt halinde basılmış, içindeki şiirler, özel isimler vb. harekelenmiş, emek mahsulü bir tahkikti. Ben onu en lezzetli baklavayı yer zevkiyle okudum. Allah ne zevkli! Ne zevkli! Okudum ve hep fiş tuttum.  Baştan sona yüzlerce fiş tuttum.  Kronolojikti.  İslam öncesinden başlıyor ve Rasul-i Ekrem’in doğumundan, Mekke döneminden, Medine döneminden bu şekilde tarihi sırasıyla olayları anlatıyordu.  Ben daha sonra on beş kadar kaynaktan da istifade ile  İslam Tarihinden Yapraklar  diye bir kitap yazdım (Ensâr Neşriyat, 2007. Hoca, daha sonra en çok sevdiği kitabının bu olduğunu söylemişti ve ben de kendisine vaaz ederken o kitaptan çok yararlandığımı söylemiştim.) Otuz kadar önemli tarihi olayı o kitapta hikâye ettim, anlattım. Hz. Peygamber’in doğumunu, hicret, veda haccı gibi önemli olayları yazıya döktüm. Hz. Peygamber’in ölümü için “Güneş Batarken” başlığını koydum.

Siyer okumayan bir din adamı, Müslüman psikolojisini, toplum psikolojisini anlayamaz.

Benim kanaatime göre Müslüman toplumların Rasul-i Ekrem’in hayatına denk gelen dönemleri vardır. Onun hayatının bir Mekke dönemi vardır, bir de Medine dönemi vardır. Mekke dönemi müslümanların horlandığı, ezildiği, işkenceye maruz kaldığı, bir kısmının hicrete macbur bırakıldığı bir dönemdir.

Bu dönem Müslüman kişinin manevi hayatını inşa, deposunu doldurma dönemidir.  Böyle bir çile dönemi olmadan, ha deyince ferahlık dönemi olmuyor.  Ben bunu öyle görüyorum.

Mekke dönemi olmasaydı Medine dönemindeki zaferler olmazdı.  Mekke döneminde çekilen haksızlıklar, açlıklar, zulüm ve işkenceler, perişanlıklar olmasaydı Medine  dönemi ve zaferleri olmazdı.  Kur’an ayetlerinin bir kısmı Mekkîdir bir kısmı da Medenîdir. Böyle bir ayrım vardır.  İçki haramdır. Ama içkinin haram olması hükmü  Medine dönemine aittir.  Tesettür hükmü de Medine’de geldi.  Daha sonra mükellef için  bir takım haramlar, kısıntılar getiren  hükümler oldu.  Bunlar Mekke’de yoktu. Mekke döneminde Kureyş’in zalimlerinin elinde bir sürü zulümler vardı, işkenceler vardı.

Şimdi ben düşünüyorum da, Türkiye olarak bizim hayatımızın da  Hz. Peygamber’in yaşadığı devrelere denk gelen durumu var.

Ben 1940’tan beri Türkiye’nin ahvalini bilirim. Güzel bir döneme doğru gidiliyor. İnşallah bu geri dönmeden devam eder. Fakat yine bugün dahi bana göre bazen Mekke dönemini yaşıyoruz, bazen Medine dönemini yaşıyoruz.  Bu böyledir, şahıs olarak, kuruluşlar olarak bu böyledir. Mümkündür ki Medine de haram olan bazı şeyler Mekke döneminde değildi. Biz o dönemi yaşıyor olabiliriz. 

Başörtüsü meselesini biliyoruz.  Başörtüsü problemi çıkınca ağladık, ağladık.  Doğrudan doğruya çocuklar gibi ağladık. Çare yok. Öyle oldu, böyle oldu, şu oldu, bu oldu.  Kızlar derse girmiyor, ders yapılmıyor.  Sonu ne olacak? Yukarı, aşağı bir sürü işler oldu.  Biz ehl-i fetva Hayreddin Karaman da dahil olmak üzere dedik ki “Başka çareniz yok ise  başınızı açın, derse girin.  Bugün böyle, yarın bakarsınız durum değişir!”. filan dedik.  Bir kısmı yaptı, bir kısmı yapmadı.  Ben de ayrıca dedim ki “Peruk takın!”. Hayreddin Bey, onu da söylemedi o zaman.  Peruk kullanmanın ne faydası olacak dediler.  Dedim ki, “Hayreddin bey  siz ehl-i fıkıh bazen işin şekline bakıyorsunuz ve olur diyorsunuz.  Senin saçın görünmüyor, görünen başka bir şey, Sen saçını örttün, bitti. Örtü ile örteceğine onunla örttün, ama örttün işte! Siz fıkıhçılar bazen o kadar basit şeylerden hareketle  hüküm veriyorsunuz, olur diyorsunuz, buna niye olur diye cevap vermiyorsunuz?!” dedim.  “İyi iyi!” dedi. O öyle gitti.

Girelim mi? Girmeyelim mi?  Tehlikeler de var. Fakülte kapanabilir. Şu olur bu olur, ne olacağı belli değil.  Ben o zaman öyle dedim. “Biz şimdi Mekke dönemini yaşıyoruz. Başka çaresi yok!”. Allah daha sonra lütfetti düzeldi.  Ama daha tümüyle de bitmedi. Memurların gene problemi devam ediyor.  Ben onlar için de aynı şeyi söylüyorum. Çalışsınlar. Onların içlerinde nice dindar hatta zahid olanlar vardır.  Ama çalışmaya mecburdurlar.  Başka çaresi yok.

İbn Hişam’ı okuyun.

Türkçe Hamidullah’ın İslam Peygamberi var, onu okuyun.

Mustafa Asım Köksal’ın siyeri var.

Bir ilahiyatçı olarak mutlaka siyer okuyun.

Okuyun ve oradaki olayları düşünün.

Siyeri duygulanmak için okuyun. Sadece bilgilenmek yetmez mutlaka duygulanmak ve dolmak için okumalısınız.

Peygamberimiz bizim hayatımız, gözbebeğimiz, her şeyimizdir.  Herhangi birinin hayatını okur gibi değil, hayatımızın örneğini çıkarır gibi okuyun.

Ne oldu ne gitti, çok iyi bilin.

Mekke dönemi çok önemlidir.

Dolgu (ve duygulanma) dönemidir.

Her gün okuyacağınız Kur’an’da da onun hayatına atıflar vardır.

Siyeri okumalı ve gönlünüzü orada geçen olaylara açmalısınız.

Gönlün bilgi ile ona bağlanması gerektir.

__oOo__

(Aşağı yukarı Hoca bunları söyledi)

Garibce olarak bize de bu düşünce ve duyguları sizlerle paylaşmak düştü.

Hoca anlattı, Garibce Şâhid olarak gâib olan size taşıdı. Geriye işin zor kısmı size kaldı.

Şimdi en lezzetli baklava yer gibi Siyer okumak ve Hz. Peygamber’i bir ufuk insan ve rol model (üsve-i hasene) olarak tanımak ve hayatınızı onun hayatı üzerinden inşa etmeye çalışmak da size düştü.

Himmetiniz âli olsun.

Kolay gelsin.

Dua ile!

12.03.2013

GARİBCE

2 yorum:

  1. allah razı olsun hocam. istanbul'da olmayan bizlerin de bu güzel bilgilerden nasiplenmemizi sağladığınız için sizlere çok teşekkür ederim.

    iki tashih
    Mekek döneminde: Mekke dönemi
    Medine de haram olan: Medine'de haram olan

    YanıtlaSil
  2. Hocam, ne güzel işlemilsiniz Allah razı olsun.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...