İnsan bu, sevdiği insana bile bazen gücenir, incinir.
Ama küsmek ve terk etmek hoş değildir. Seni küsüp terk eden, ötekine de aynı
şekilde yapabilir. O zaman küsüp terk etmek yol değildir.
Sorunu çözmek katlanmak, azmedip aşmak ile olur,
sorunun içinden kaçarak değil.
İki tane kurbağa bir süt kazanının içine düşmüşler.
Biraz debelenmişler, çırpınmışlar. Yorulmuşlar. İçlerinden biri bakmış çıkışa
imkan yok pes etmiş, bırakmış kendisini ve boğulmuş ölmüş. Öbürü ise pes
etmemiş. Zor olmasına ve yorulmasına rağmen çabalamayı sürdürmüş. Takatinin
kesildiğini hissettiği anda yaşama sevinciyle, geleceğe olan inancıyla yeniden
canlanmış ve çabasını sürdürmüş. Aaa! O da ne? Bir de bakmış sütün üzerinde kocaman
bir topak oluşmuş. Hemen onun üzerine çıkmış ve böylece kurtulmuş. Meğer bizim
bu azimli kurbağa hayatta kalma mücadelesi verme uğrunda çabaladıkça süt de yayık
gibi yayılmaya başlamış ve sonunda üzerinde kocaman topak bir tere yağı kütlesi
oluşmuş.
Hayat işte böyle bir şey. Kaçarak değil, göğüsleyerek,
korkarak değil yüzleşerek ancak idame ettirilebiliyor.
“Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yol onun üzerinden
aşar gider!” diyor atalarımız.
Hayat ne kadar zor da olsa, meşakkatli de olsa,
sıkıntılı da olsa insan azmi ve gayreti ile inancı ile yaşam sevinciyle,
geleceğe olan umuduyla bu zorlukları aşar gider.
Yeter ki inancını kaybetmesin, azmi dumura uğramasın,
umut ışığı sönmesin.
Bunun için de insanın sığınabileceği sağlam bir
inancı, tutunabileceği kopmaz kulpları olması gerekir. İnanç işte o yüzden çok
önemlidir. Sırf dünya hayatı için bile inancın insanı hayatta tutan, onu
başarıya taşıyan, umut ışığını söndürmeyen pek çok yararı vardır.
Hal böyle iken “Çaresizseniz çare sizsiniz” şeklindeki
bir anlayışı ben doğru bulmuyorum. Evet, bu insana bir özgüven aşılayabilir,
hayatla mücadelesinde ona güç ve kuvvet verebilir. Ama bu inanç, mücadelenin
başarısız olması ve mevcut imkanların tüketilmesi halinde, umut ışığının tümden
sönmesi gibi sonuçları da intaç eder. Elinden gelen her şeyi yapıp da artık
yapabileceği bir şeyin kalmadığına inanan bir insanın gerçekten yapabileceği
bir şey kalmamıştır. Ama her an sesini duyan, her an yardım elini uzatabilen ve
kendisini felaket uçurumundan, içine düştüğü bataklıktan çekip kurtaran bir
yüce kudretin varlığına olan inanç o umut ışığını cılız da olsa söndürmez,
bekleyiş halini sürdürür.
Ve bakarsın gün doğmadan neler doğar.
Umutsuzluk yok.
İnancı kaybetmek yok!
Bil ki sen O’nu unutmuş olsan bile O seni unutmadı.
Yaratıp da başıboş bırakmadı.
Sen O’nu duymadın belki ama O hep seni duydu.
Çünkü hep yanındaydı.
Hatta kalbinin ta derinliklerinde idi.
İstersen yum gözünü ve dinle içini.
Duyarsın sen de belki sesini!
Dua ile!
16.02.2013
GARİBCE
Alderamin Petra: Kesinlikle şu anda çok ihtiyacım olan bir yazı..Allah razı olsun Hocam..
YanıtlaSilHacer Doğan. Böyle bir yazıya ihtiyacımız vardı...emeğinize sağlık hocam.
Oğuz Usta: GÜZEL YAZI EMEĞİNİZE SAĞLIK
Feride Dikme Kaya: Biz aciz kulların, sizin gibi kıymetli hocalarımızın düşünce ve görüşlerine çok ihtiyacı var.kalem tutan ellerinize sağlık