Evet, öyledir, elbette çoğu
haram olanın azı da haramdır.
Ama bir şeyin haram
olmasının anlamı nedir? Sözgelimi “hamr yani şarap haramdır” derken kastedilen
nedir?
Nesneler ile ilgili (farz,
vacip, mendub, mubah, mekruh ve haram gibi) herhangi bir teklifi hüküm söz
konusu olmaz. Çünkü teklifi hükümler mükelleflerin fiillerine ilişkin
düzenlemelerdir. Dolayısıyla “domuz haramdır” demek mecazdan öteye hakikat
anlamı taşımaz. Hakikat anlamının doğru olabilmesi için domuzla ilgili
mükellefe ait bir fiilin işlenmesi söz konusu olmalıdır. Mesela “Domuz etinin
yenilmesi haramdır” demek gibi. Ancak o takdirde hükmün nispeti hakikat
anlamında kullanılmış olur.
Hamr’ın yani şarabın haram
olmasının anlamı da aynı şekilde “onun içilmesinin haram olması”dır. Yoksa
şarabın zatî özelliği ile ilgili herhangi bir teklîfi hükümden bahsetmek abes
olur.
Bu ön bilgiden sonra şimdi
soruya bakalım:
“Çoğu haram olanın azı da
haramdır”[1]. Bu söz hadis olarak
rivayet edilmekte ve muteber kitaplarımızda yer almaktadır.
Keza hamr’ın tanımı da bizzat
gene hadisler tarafından yapılmış bulunmaktadır. Buna göre “Sarhoşluk veren
her nesne hamr’dır ve her hamr da haramdır”[2]
“Hamr’ın (şarap) haram
olduğu hem sübut ve hem de delalet bakımından katî olan Kur’an nassları
tarafından ortaya konulmuştur. Bu yüzden, bu konuda herhangi bir kuşkuya mahal
yoktur.
Peki, hamr’ın haram
olmasının anlamı nedir? Tabi ki mükellefin onunla ilgili fiili olan
içilmesidir. Şarap haramdır demek şarabın içilmesi haramdır demektir.
Sarhoşluk veren her içki de
hamr sayılmakta ve dolayısıyla onların içimi de haram olmaktadır. Her ne kadar
Hanefî mezhebinde Hamr yani şarap dışındaki içkilerin hamr’a nispetle daha
hafif sayılabilecek bir hükmü olsa da bizim de kabulümüz sarhoşluk veren ve
rakı, viski, votka, rom… gibi içki olmak üzere üretilen her içkinin aynen hamr
gibi içiminin haram olmasının esas kabul edilmesidir.
Şimdi çoğu sarhoşluk
verenin azının da haram olmasının anlamı nedir?
Bir içki ki çok içildiği
zaman sarhoşluk veriyor. Diyelim bira bir iki litre içilince normal bir insanı
–ki hükümler normal olanlar için konulur- sarhoş ediyor. Öyle ise biradan bir
kahve fincanı kadar hatta daha da az miktarda içilse ve bu sarhoşluk vermese, o
da haram olur.
Hal böyle iken bazı kraldan
çok kralcı tipleri, “alkol haramdır; öyle ise az olsun çok olsun alkolün içinde
bulunduğu her şey haramdır” gibi bir sonuca ulaşıp bunu en büyük ilkesi
kolaylaştırıcılık olan din adına insanlara pazarlamaktadırlar.
Bir kere alkolün, diğer
kimyasallardan ayrı özü itibariyle bir necaseti ya da olumsuz bir özelliği
yoktur. Etil alkolün metil alkolden yaratılışı ve özellikleri itibariyle hiçbir
farkı yoktur.
İki, “alkol haramdır”
şeklindeki genelleme zaten hakikat anlamda değil, mecazî anlamda yani “Alkolün
içilmesi haramdır” şeklinde anlaşılması halinde doğru olur. Nitekim İbn Hibbân’ın
rivayetinde[3] “Çoğu
sarhoş ettiğinde azının içilmesi de haramdır” denilmekte ve haramlığın
içilmekle ilgili olduğu tasrih edilmektedir.
Dolayısıyla alkol ve
benzeri diğer yasaklanmış şeylerin gene “haramların belirli ve sınırlı oluşu
ilkesi” gereği kendi yasaklık alanlarına özgülenmesi bir zorunluluktur.
Annelerimizin bize haram
olması onlarla evlenmenin haram olması demektir. Bunun dışında onlarla her
türlü ilişkilerimiz neden haram olsun?
Eşeğin haram olması, onun
etinin yenilmesi itibariyledir. Binilmesi ve üzerine yük yüklenmesi, dolaba/
değirmene/ çifte koşulması gibi ona yönelik istifadelerimizi de kapsayacak
şekilde bu yasak alanının genişletilmesi kimsenin haddine değildir.
İçkinin de içilmesi keza
öyledir.
Alkolün ne suçu var?
Öteden beri alkol, içki
imali dışında pek çok amaçla kullanılmaktadır.[4]
Kendisi necaset (dışkı gibi
maddî anlamda pislik) değil ki karıştığı maddeler necis/ pis olsun?
Alkol, tespit edici olarak
kullanılmaktadır.
Çözücü olarak onun yerini
tutabilecek ve ona ihtiyaç bırakmayacak henüz başka bir madde bulunmamaktadır.
Şimdi biz alkolü lak[5],
vernik, boya, sabun, parfüm, ilaç, gazoz ve benzeri ürünlerin hazırlanmasında çözücü olarak bir şekilde kullanmışsak, bu
kullanımın içilmesi haram olan içki yasağı ile ne ilgisi olabilir?
Yasak olan hamr’ın içimi
idi.
İçildiği için sarhoşluk
veren diğer içkileri de hamr gibi saydık ve onların içiminin de haram olduğunu
bildik. İşte bu kadar.
Bundan ötesi ibahat-ı
asliye ile ilgilidir.
Her mubah madde gibi alkolün
de içme dışında başka amaçla kullanımına bakarız; yararlı mı zararlı mı ve
yararı mı daha fazla zararı mı…? Bunları değerlendiririz. Aldığımız sonuca göre
diğer mubahlara karşı takındığımız tavrın aynısını ona da takınırız.
“Sigara zararlıdır,
içmeyiniz” dediğimiz gibi zararlı olduğunu öğrenmemiz halinde “Kolonya
zararlıdır” kullanmayız da deriz. Ama gerçekten kolonyanın kullanımı zararlı
değilse, o takdirde mücerret içinde alkol vardır diye onun içme dışında başka
amaçlı kullanımını ne hakla ve kimin adına yasaklayabiliriz ki?
Allah, yerde gökte ve her
ikisi arasında her ne varsa biz insanların emrine amade kıldığını buyuruyor ve
mukabilinde bizden şükür bekliyor. Kullanımı yasak, dokunması yasak, yanından
geçmesi yasak bir nesne, hiç nimet olur muymuş?! Olsa olsa o bir nikmet (azap)
olur ve onun karşılığında da Allah bizden şükür beklemez.
Belli ki bütün bu nimetler
karşılığında Allah bize minnet ediyor ve bizden şükür bekliyor.
Kulluğumuzu sınamak için de
belli başlı bir takım sınır çizgileri çizmiş, öteye geçmeyin buyurmuş, hepsi o
kadar.
Yahudilik bir kavim dinidir
ve kendilerine özgü birtakım hükümler içerir. Bunlar içerisinde deve etinin
haram olması gibi ataları İsrail’in (Hz. Yakub) yeminine saygı kabilinden
olanları, işledikleri zulüm ve yedikleri riba yüzünden ceza mahiyetinde
olanları bile vardır.
Evrensel olduğuna imanımız
olan bu dini, tıpkı Yahudilikte olduğu gibi bir kıskaç içine sıkıştırmaya
çalışmak ve o haram, bu haram, şuna yaklaşma, ötekine dokunma, berikinin yanından
bile geçme gibi bir anlayışla bu dinin mensuplarını cendereye almak kimsenin
haddine değildir.
İşte ilahi buyruklar:
De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin
yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya
da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram
kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü
aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok
bağışlayandır, çok merhametlidir.
Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram
kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar,
ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık.
İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru
söyleyenleriz. (el-Enâm 6/145-146) [6]
De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye
tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla
beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların
arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar. (el-Enâm
6/145)[7]
“Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi
Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz
almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden
kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden
inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.” (en-Nisâ 4/161-162)[8]
Müslümanlıkta haramlar, sınır çizgileri olmaları
hasebiyle çok önemlidir. Ama bunların kendi sınırları içinde kalması gerekir.
Müslümanlıkta asıl ise erdemli olmaktır. Bu ise,
içimize gıda olarak girenden çok, bilfiil yapıp ettiklerimizle ortaya
konulabilecek şeylerdir. İşte bizim asıl önemseyeceğimiz hususlar da bunlar
olmalıdır:
(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size
haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya
iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da
biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da
gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram
(dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı
kullanasınız.” (el-Enâm 6/146)[9]
Dindarlık, işte bu ve
benzeri ayetlerde sayılan erdemlere sahip olmaktır. İnsanın değeri yediği ve
içtiği ile değil, yapıp ettikleriyledir. Bu anlamda dindarlık hayatımızın her
alanını kuşatır.
Gerçek mutluluk ve huzur
ise ancak bu kabilden emir ve yasaklara uymakla elde edilir.
Buyruğuna teslim olalım,
Huzur ve sükunet bulalım!
Dua ile!
21.02.2013
GARİBCE
[1] سنن أبي داود ـ محقق وبتعليق الألباني – (3 / 368) « مَا أَسْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ
حَرَامٌ ».
[2] صحيح مسلم ـ مشكول وموافق للمطبوع - (6 / 101) 5339 - عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
وَلاَ أَعْلَمُهُ إِلاَّ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « كُلُّ مُسْكِرٍ
خَمْرٌ وَكُلُّ خَمْرٍ حَرَامٌ ».
1. Etanol = Etil alkol = İspirto: Kısaca alkol
denir. Şekerli selülozlu ve nişastalı her maddenin Fermantasyonu (Mayalanması)
sonucu ortaya çıkar. Lak, vernik, boya, sabun, parfüm ve ilaçların
hazırlanmasında çözücü olarak kullanılır.
2. Metanol = Metil Alkol: Endüstride,
çözücü olarak bazı boyaların elde edilmesinde kullanılır. 20 gramdan fazlası
öldürür, azı gözü kör eder.
[5] Lak: Renkli pigmentler (boyarmaddeler).
[6] قُلْ لَا أَجِدُ فِي مَا أُوحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ
إِلَّا أَنْ يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ فَإِنَّهُ
رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا
عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (145) وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا
كُلَّ ذِي ظُفُرٍ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَا
إِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ ذَلِكَ
جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ (146) [الأنعام : 145 ، 146]
[7] قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَذَا
فَإِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ كَذَّبُوا
بِآيَاتِنَا وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
(150) [الأنعام]
[8] فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ
لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا (160) وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ
نُهُوا عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ
مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا (161) لَكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ
يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُقِيمِينَ
الصَّلَاةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ
أُولَئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا (162) [النساء : 160 - 162]
[9] قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلَّا تُشْرِكُوا
بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ
نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا
وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ
ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (151) [الأنعام]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder