Ramazan Ayvallı hoca
anlatırken kulak misafiri oldum.
Vaktiyle Mekke’de,
kiraladıkları binanın önünde otobüslerini park etmişler. Bir Arap gelmiş bir
şeyler diyor, eliyle otobüsü işaret ediyormuş. Türk hacılar anlamıyormuş. Sonra
Hoca duruma müdahil olmak üzere yanına varmış ve işlek Arapçasıyla:
“Buyur, bir şey
mi istediniz?” demiş.
Adam otobüsü
oradan kaldırmalarını kendisinin oradan geçeceğini söylemiş. O da hay hay demiş
ve şoföre rica ederek otobüsü yerinden kaldırtmış ve adamın geçmesi için yer
açtırmış. Otobüs yerinden oynayınca adam hemen arabasını otobüsün kalktığı yere
park edivermiş ve kapısını kilitleyip uzaklaşmaya başlamış. Hoca her ne dediyse
adam dinlememiş. “Burası bizim kendi memleketimiz. Siz dışarıdan gelip de işgal
edemezsiniz!” demiş. “Yahu bak biz bu binayı kiraladık ve dolayısıyla önü de
bize ait!” dediyse de bir türlü dinletememiş. Polise giderim demiş ve gitmiş.
Polis hocayı dinlemiş ve “Adam haklı demiş. Çünkü burası bizim ülkemiz. Sizin
burada yer işgal etmeniz yanlış.”
Bir başka
hatıra da şöyle: Bir Türk kendi özel arabasıyla trafikte seyahat ediyor.
Kırmızı ışıkta durmuş. Arkadan Arabın biri gelmiş ve duran arabaya küüüt
vurmuş. Haliyle aralarında niza meydana gelmiş ve polise gitmişler. Polis: “Eğer
siz dışarıdan gelip de ışıkta orada durmasaydınız, arkanızdaki kişi gelip de
size vurmazdı. Dolayısıyla siz haksızsınız, üstelik de ona verdiğiniz zararı
tazmin etmek durumundasınız!” demiş.
Aynı şey kimi
yerde gerçek, kimi yerde fıkra:
Ali Özek hoca (Hafızahullah)
arabasıyla manevra yaparken geri geri bir elektrik direğine vurmuş. Bekir Sadak
hoca da onu izliyormuş.
Aynı zamanda
avukat da olan ve ince nükteleriyle maruf Bekir Sadak hoca Ali Özek’e demiş ki:
“Ali Özek! Bana
bir vekalet ver de belediyeyi mahkemeye vereyim!”.
“-Niye Bekir
hoca?” deyince:
“-Baksana
elektrik direklerini yanlış yere dikmişler. Buna sebep sana bir sürü zarar
açıldı!” demiş.
Espri bu ya!
Şimdi Bekir
hocanın esprisi, Ayvallı hocanın anlattığı yerde gerçek oluyor.
Müslümanlığın
sahipliğine soyunan bu insanlar mı, hak ve hakikatin ölçütü olacaklar ve bütün
cihana örneklik oluşturacaklar.
Hâdimü’l-haremeyn
mi, mâlikü’l-haremeyn mi!
Huccac ve
umreciler duyufurrahman mı, Tanrı’nın lütfuna mazhar konuklar mı yoksa işgalciler mi?
Tanrı
misafirinin ayakkabısı bile dışarıda kalsa gönüller incinir.
Ama tavırlar
daha çok şeytan taşlar gibi.
Ne yapalım Allah
bizi düzeltsin.
Ziynetimizi
erdemler kılsın!
10.02.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder