7 Şubat 2013 Perşembe

Tarihçe-i poliçe-i sigorta-i maşallahiyye ve’l-kebikeciyye



Ya Hafîz ya Kebikec!
Efendim, bir de derler ki bizim eskiler (kudemamız) sigortayı bilmezlerdi.
Bu öyle bir bühtandır ki sebebi sadece cehl-i mürekkeptir.
Vardı; üstelik hem genel olarak hem de sektör bazında özel alanlarda vardı.
Genel olanı bütün binaların ve işyerlerinin gözde yerlerine “Maşallah!”, “Yâ Hafîz!” levhalarının asılması yoluyla olurdu. Ve dahi bazı hallerde mavi boncukla da ayrıca tevşih olunurdu.
Bu levhalara sebep ne bir doğal afet ne de bir başka musibet o mekânlara asla dokunmazdı.
Rivayet odur ki İstanbul mahallelerini bir baştan öbür başa kadar küle çeviren yangınlar işbu tedbire riayetsizliğin elim sonuçlarıydı. Her taraf enkaza dönmüş, yek sengine acem mülkü feda o güzelim şehir şehir olmaktan çıkmıştı. Hatta vakıflarda İcareteyn usulü de işbu ihmalin hayırlı neticelerinden biri olmuştu.
Belli iş kollarına ait özel sigorta poliçeleri de vardı. Bu poliçeler “Yâ Kebikec!” diye anılırdı. Her el yazmasının –ki o zamanlar haliyle matbaa yok idi ve kitapların henüz kisve-i tab’a bürünmesi söz konusu değildi- baş sayfasının en mutena yerine “Yâ Hafîz! Yâ Kebikec!” yazılır ve böylece o yazmalar, kütüb-i kayyime-i nâdire her türlü kâğıt kurdu ve haşerattan hıfz olunmuş olurdu.
Bilgi önemli ve hayati değerde bir şeydir. Bir kâğıt kurdu için en değerli yiyecek elbette ki kâğıtlar olmalıdır. Hele kâğıt bir de aharlı ise -yani yumurta akının çırpılması vb. yollarla elde edilen bir mustahzarın kâğıdın yüzeyine sürülmesi suretiyle imal edilmiş bir kâğıt ise- kurtçuklar yemeye doyamazlardı. Bir de mürekkep bu kurtçuklar için gıda olabilecek cinsten hammadde içeriyorsa kurtçuğun özellikle yazı hattı boyunca kâğıdı kemirip, yemiş olması çok tabii bir şey olurdu.
İşte tam da bu anda duyulan koruma ihtiyacı devreye giriyor ve böylece “Yâ Kebikec!” sigortası hayat buluyordu.
Rivayete göre Kebikeç, hamam böceklerinin başıydı. Hindistan’da ve bizde çok kez, bir kitabın birinci sayfasına yazılırdı. Bu yoldan da bir takım börtü-böceğin, başlarının adına saygı göstererek kitaplara ilişmeyeceklerine, onları delik deşik edip okunamaz hale getirmeyeceklerine inanılırdı. (Orhan Şahik Gökyay, Destursuz Bağa Girenler, İstanbul 1982, s. 205)
Denizde bir gemi! Korsanlar ona hücum ediyorlar. Bir de bakmışlar gönderde çok güçlü bir ülkenin bayrağı var. Derhal saldırıdan vazgeçiyorlar. Aynen bunun gibi haşerat da kitaba hücum ediyor, bir de bakıyorlar ki padişahlarının adı en başta yazılı. Daha ona saygılarından mı dersiniz yahut korkularından mı bilinmez kitaba dokunmuyorlar. Bu yüzden bu tılsımlı kelimenin kitabın en başında olması gerekiyordu. Sonuna konulmuşsa, böceklerin baştan başlayıp –ki kitabın başını sonunu bilemeyecek kadar cahil değillerdi-  efendilerini görünceye kadar yemiş olmaları sigorta kapsamı dışında kalıyordu. Bu yüzden poliçenin en başa ve görünür bir şekilde yazılması gerekiyordu.
Şimdi hatırlıyorum. İmam Hatip birinci sınıfa yeni kayıt olmuştuk. Bir evde beş altı çocuk birlikte kalıyor, sözde kendi kendimize bakıyorduk. Ben yaşta bir köylüm de vardı. Rahmetli babam benim kırtasiye ihtiyaçlarımı karşılamıştı. Bir tane de Türkçe Sözlük almıştım, kalınca bir cep sözlüğü idi. Bu sözlüğü arkadaşım çekemiyordu ve ben onun elinden sözlüğü bir türlü kurtaramıyordum. Üzerine oturuyordu, sağa sola fırlatıyordu. Sözlüğe olmadık işkenceler yapıyordu. Benim de ona gücüm yetmiyordu. Kebikec’i bildiğim de yoktu ki bu şercek kitap zararlısını savsın diye adını yazaydım. Çocuk aklımla -henüz Arap harflerini de öğrenememişiz- Latin harfleriyle sözlüğün içine, başına, sağına, soluna, altına, üstüne Allah, Peygamber gibi ne kadar kutsal bildiğimiz varlık varsa onların adlarını yazıyordum. Böylece sözlüğü onun şerrinden kurtarabileceğimi düşünüyordum. Fakat bizim arkadaşın ne Kebikec görmüş haşerat gibi benim sözlükten uzak duracağı vardı ne de bu isimlerin kutsiyeti onu yapacağından alıkoyuyordu. Haşerat bile halden ve dilden anlıyor da, bizimkisi bir türlü anlamıyordu!
Her ne olursa olsun önemli olan zararın savılmasıydı. Bunun yolu ve yordamı, teknikleri çok da önemli değildi.
Bilgi önemlidir ve korunması gerekir.
Günümüzde de bilgi önemlidir ve artık bilginin adresi bilgisayarlardır. İmdi kitap kurtlarının yerini bilgi virüsleri almıştır. Öyle ise lazım olan bilgilerin sigorta altına alınmasıdır.
Yetiş Ya Kebikec!
İyi de Kebikec yazmalara bakıyor, kâğıt kurtlarını savıyordu.
Bilgisayar da kâğıt yoktu. Bu yeni durum için lazım olan bilgisayara virüssavar olmalıydı. 
Şimdi insanlar harıl harıl virüssavarlar yazıyorlar.
Bazen öyle oluyor ki virüs savmaktan bilgi saymaya fırsat kalmıyor.
Neden? Çünkü teknoloji henüz çok geri.
İnsan nasıl hayıflanmasın.
Bir “Yâ Kebikec!” diyorsun, asırlar boyu bilgiye dokunan olmuyor, sınırı aşanlar Kebikec’i karşılarında buluyor ve onun azametinden eriyip yok oluyor.
Bizim bilgisayarlarımız ise sürekli açık veriyor. Yama üstüne yama yapılıyor. Virüssavarlarımız her geçen gün demode oluyor, güncellenmesi gerekiyor. Bunca donanım, bunca yazılım bir Kebikec etmiyor.
Sen olda hayıflanma!
Bir de kudemamız için şöyle böyle diyorlar.
İmdi sigorta var mıymış yok muymuş?
Bu izahtan sonra hâlâ yok idi işbu yeni çıktı demek artık çok zor olacak.
Huzurla kalın!

07.02.2013
GARİBCE



Fotoğraf için Ahmet Hamdi Furat'a teşekkürler.
Sağ üst köşede Ya Kebikec yazıyor.


2 yorum:

  1. herdogan38@.
    Üsdat çok yaşa..Var mı benzeri bir izah..Ne olur her şehrin girişine, cadde başlarına OBESE yerine ' Ya Kebikec ' diye ışıklı birer sütun dikseler olmaz mı..?
    İlgililere duyurulur...

    YanıtlaSil
  2. KEBİKEÇ
    Kebikeç bir tür çiçektir. Eski İran'da kitapların kenarlarına bu bitkinin suyundan sürülür ve kitabı haşerelerden korurlarmış. Daha sonra korunmuş kitaplara kebikeçli yazarlarmış ki, daha önce bu kitaba kebikeç işlemi yapıldığı belirtilirmiş. Yıllar sanra kebikeç yazan kitapların kurtlanmadığını görenler hikmetin bu yazıyla olduğuna inanmaya başlamışlar. Artık kitapların korunması için bu sihirli kelimeyi yazmaya başlamışlar. Aslını unutmak böyle inanışlara yol açabiliyor. Yani kitaplarınızı korumak için KEBİKEÇ yazmanıza gerek yok :)
    TUBA ÇAVDAR KARATEPE

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...