Öteden
beri soğuk nevale gibi bürokrasinin mahut yüzünün yapmacık gülümsemelerle kendi
makamlarına çocukları oturtması, galiba millet sıkmıştı ki bundan böyle artık
bu merasimin kaldırılacağı söylentisi çıkmıştı.
Aynı
kutlama bugün de tekrarlandı. Galiba bu kez öyle haz alınmıştı ki böyle bir kutlamanın
neden kaldırılacağı bile soruldu. Başbakan da “Bu söylentiyi kim çıkardı, biz
öyle bir şey demedik. Devam edecek” dedi.
Rahatladık.
Çünkü
bu yılki devir teslim töreninde Başbakan Erdoğan’ın koltuğuna oturan Mersin’den
5. sınıf öğrencisi Nermin İrem Kocakalay, bize duygulu anlar yaşattı.
Öyle
yoğun bir duygu birikimi olmuş ki kendisine söz verildiği zaman hıçkırıklar
boğazına düğümlendi ve göz yaşları bendini yıkmış sel gibi boşaldı.
Başbakanın
da gözleri dolmuştu. “Çok iyiydin, çok başarılıydın!” gibi sözlerle teskin
etmeye ve başını göğsüne yaslayarak heyecanını dindirmeye çalıştı. Kızımız
sonra hani ablalarının “Hem ağlarım hem giderim!” tavırları gibi hıçkırıklar, akan göz yaşları içinde vermek
istediği mesajı bir “rüya” üzerinden verdi. Güzel de hazırlanmış bir metine
benziyordu. Sesi, tonlaması vb. yerindeydi. Yanaklarından yuvarlanan inciler, burnundan
akan sular seller ve tekleyen düğümler ise konuşmanın tuzu biberi gibi olmuştu.
İşte
dedim, insanı insan yapan asıl bu duygu yönü.
Şu
heyecan olmasaydı, bu kızımızın söylediği sözü kim dinlerdi. Bizler, padişahın
kös devesi gibi ne tumturaklı sözler duymuşuzdur.
Ama
düğümlenen hıçkırıklarla, titreyen bir sesle, seller gibi çağlayan bir
heyecanla birlikte olunca merasim bambaşka bir hal alıverdi ve oradakiler “Böylesi
bir merasime son vermek hiç akıllıca olur mu?” anlamına glen soruyu sormayı
ihmal etmediler.
İşte
bu!
Başbakanın
çocuklarla çocuk olabilmesi, onların nabzını tutup dillerini çözebilmesi önemli
bir başarı.
İnsanlarımızın
böylesi resmî bir merasimden haz alabiliyor olması çok güzel bir şey.
Devlet
hep soğuk bir yüz, abus bir çehre, dik bir bakış, somurtan bir duruş olmak
zorunda mı?
Bu
merasimde benim gibi biraz duygusal olan çoğu kimse gözyaşlarını tutamamıştır.
Ama ne kadar sevindiricidir ki bu yaşlar yüreğimize su serpen, umutlarımızı
besleyen, gelecek hayallerimizi yeşerten yaşlardır.
Biz
Nermin İrem gibi bilgi yanında duygu yönü de gelişmiş bir nesil bekliyoruz.
Duygularımız olmasa bizim teneke kafalardan (bilgisayar, robot) ne farkımız
olurdu. İyi ki duygularımız,
heyecanlarımız var. Yeter ki aklımızı tümüyle de perdelemesin. Söylenmesi
gereken sözümüzü söylemeye engel olmasın!
Kızımızda
olduğu gibi.
Hangi
bayramdı bilmiyorum ama şiir okumaya çıkmıştım ve ilk dörtlüğünü ancak
okuyabilmiştim. Duygularım kabarmış ve mağlup olduğum ağıtım söyleyeceklerime
engel olmuştu. Belli ki benimkisi fazla idi.
Bilgi
ve duygu… Dengeli olmalı. Biri diğerine engel teşkil etmemeli.
Bugün
yirmi üç nisan
Neşe
doluyor insan.
Dua
ile!
24.04.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder