Vizeler haftasındayız. Hazırlık sınıflarında dersler
devam ediyor. Bugün ikinci öğretim öğrencileri kendi aralarında bir etkinlik
düzenlemişler: Arapça ilgi yarışması.
Sınıfın biri hocalarının öncülüğü ile sorular
hazırlamışlar, diğer sınıflardan da ikişer kişi temsilci seçilmiş. Sonra da tüm
sınıflar konferans salonunda bir araya gelmişler.
Biz de katıldık.
Öğrencilerimiz kendi aralarında yarıştılar.
Genel kültür ve İmam Hatip düzeyinde öğrenmiş oldukları
bilgilerden kendilerine yöneltilen soruları cevapladılar.
Sorular ve cevaplar Arapça idi.
Öğrenciler ve Fakültem adına sevindim.
Arapça öğrenilemez diye bir eşik var, bir türlü
atlanamıyor. Bu eşik gerçeklikte yok, çoğu zihinlerde. Ama gördük ki
öğrencilerimiz bu eşiği atlamışlar ve bu dili öğrenme yolunda bir hayli ilerlemişler.
Sorular hazırlamışlar.
Soruları içlerinden bir kızımız yöneltiyor.
O soruları yarışmacı öğrenciler dinliyor, anlıyor ve
cevaplıyorlar.
Elbette bilemedikleri oluyor. Ama bu soruyu
anlamadıklarından değil, cevabı bilemediklerinden.
Mesela bir soru vardı: İçinde her ayetinde Allah lafzı
geçen sure hangisidir? şeklinde. Doğrusu bu sorunun cevabını ben de
bilmiyordum. Dolayısıyla bu ve benzeri soruların cevaplarını bilememeleri öğrencilerimiz
için bir nakisa değildir. Ama soruyu anlayamasalardı o zaman belki olmamış
denebilirdi.
Bu arada keşki sorular Hazırlık Arapça programından
olsaydı. Hem genel bir tekrar için de bir teşvik olurdu.
Düzenleyen ve rehberlik eden sınıfa ve hocasına teşekkürler.
Bu arada özellikle Suriye’nin savaş hali birçok Arap
hocamızın fakültemizde ve benzer şekilde diğer fakültelerde istihdamına da
sebep oldu. Tüm öğrencilerimizin Arap ülkelerine gitmesi zor, ama onlar bir imkân
olarak bizim öğrencilerimizin ayağına gelmiş oldu. Çok sayıda bu şekilde
hocamız var. Bunlar dil öğrenimi ve özellikle pratik konusunda birer fırsat ve
imkândır. Ama bütün imkânlar gibi bunlardan istifade de gene bizim niyetimiz,
azmimiz ve gayretimizle ilgilidir.
Böylesi fırsatlar her zaman bulunmaz.
Öbür taraftan hazırlık sınıfı, öğrencilerimizin tamamen
kendilerini Arapçaya vermeleri ve tamamen dil öğrenimi üzerine yoğunlaşmaları
gereken bir imkândır. Günler çok hızlı geçmekte ve aylar bir bir tükenmektedir.
Eğer hazırlık senesinde kendimizi tamamen dil öğrenimine hasretmezsek ve
İstanbul’un kültürel zenginliklerinin ve güzelliklerinin peşinde koşarsak,
böyle bir imkânı bir daha bulamayız.
Hazırlık öğrencisinin önünde daha çok imkân vardır,
zamanı ve yeri geldikçe elbette o türden programlardan da yararlanacaktır. Ama
bu yılı sadece ve sadece dil öğrenmeye hasretmek akıllılık olacaktır.
Bu arada baharın gelmesiyle havalar da ısındı, tabiat en
güzel görünümüne büründü. Daha da güzelleşecek. İstanbul çok ama çok güzel. Her
taraf şu anda laleler, sümbüllerle şenlenmiş bir durumda.
İşte bu cazibeye bile kendini kaptırmadan, bu senesini dile
ayırırsa öğrencimiz Arapçayı neden öğrenmesin.
Bir dili öğrenen ikincisini de -hem de daha kolay bir
biçimde- öğrenir.
Ana dilimizi öğrendik. Demek ki dil öğrenme kabiliyetimiz
var.
Arapça da, ana dilimiz olmasa da analarımızın dili.
Üstelik bütün tahsil boyunca elde etmeye çalışacağımız
tüm ilimlerin dili.
Hal böyle iken bizim öğrencimiz neden öğrenemesin?
İşte bugünkü bu etkinlik bu türden iddialara da bir cevap
gibiydi.
Biz öğrenebiliriz değil, hatta öğrendik der gibiydiler.
Tebrikler.
Dua ile!
05.04.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder