17 Nisan 2013 Çarşamba

Omurgalı bir dindarlık dedikse çıplak da demedik!



Dindarlığımız omurgalı olmalı, ayakta dik durabilmeli. Aynen insan gibi. Bunun için de sabiteleri durumunda olan kemik yapısı gerekiyor. Bu bizi ayağa kaldırır, dik durdurur, dik oturtur. Eğer kemik yapımız olmasaydı, bir et yığınından ibaret olurduk.
Fakat bu kemik yapısının etle de giydirilmesi lazımdır. Aksi takdirde kemikler takır tukur birbirine vurur, ona buna batar dururdu. Hiç yaprağı olmalan çalılar gibi olurduk, yanımıza yaklaşanı diken olur batardık, budak olur göz çıkarırdık.
Kemiklere giydirilen et sayesinde içmiz dışarıdan görünmez oldu, kemik yapısı sağlamlaştı, birbirine çarpmalar son buldu, boşluklar doldu ve insan güzel oldu. Bu sayede bedenimiz yumuşacık oldu, oturduk kabamız altımıza minder oldu. yaslandık sırtımız vücudumuza yastık oldu. Uzandık derimiz üzerimize yorgan oldu.
Din de böyle olmalı, dindarlığımız da.
Bir zamandır din yeniden yükselen değer olma yolunda.
Din adına ne sürülse gitmeye başladı.
Kimisi din adına içinde hiç omurga ve kemik dokusu olmayan bir tuluk dolusu bıldır bıldır et ve yağı sunuyor ve işte din bu diyor. Nerede bir meyil olsa hemen oraya akacak bir şekilde hiçbir sabitesi yok. Her şey gider kalbinden.
Böyle bir din ve dindarlık mı? Uzak olsun!
Kimisi de din adına bu kez tam tersi tümüyle kemik dokudan oluşan bir ucubeyi ileri sürüyor ve dininiz aha işte bu duyor. Öyle bir din ki yanına yaklaşanın canını yakıyor, batıyor, vuruyor, göz çıkarıyor. Bir dirhem et bin ayıp örterdi. Bu ucube üzerinde iki dirhem bir çekirdek et bile yok.
Tek bir yaprağı olmayan çalı gibi batıyor, cırmalıyor, çiziyor…
Böyle din mi olurmuş?
Dini en sahih bir şekilde öğreten kurumlar bütün eksiklikleriyle birlikte İmam Hatip ve İlahiyat Fakülteleridir. Çoğu ticaretlerine kesat arız olacak diye can havliyle bu camiaya saldırmakta ve çırılçıplak bir din anlayışını tervice çalışmaktadır.
Dünyaları ve özelde de İslam ülkelerini gezenler bilirler ki, diğer İslam ülkeleri bizim dindarlık anlayışımızı kendi ülkeleri için de bir ideal ve kurtuluş vesilesi görüyorlar.
Ey insanlar! Neye inanacağınıza iyi bakın. Bir şeye inanmaya başladınız mı o inanç salt bir inaç olarak kalbinizde kalmaz, bir şekilde eylem olabilmenin imkanlarını da zorlar.
Garibce demedi demeyin: Dindarlık başa beladır; ölçülü olmayınca.
Omurgalı insanî bir duruş için hem kemik yapısına hem de et dokusuna belli bir oran dahilinde kaynaşmış vaziyette zaruret halinde ihtiyaç vardır.
Ve bunun başka türlüsü de yoktur.
Dinler insanları daha iyi insan yapmak için vardır. Dindarlığınız arttıkça daha iyi insan oluyorsanız dengeyi tutturmuşsunuz demektir; yolunuz ve bahtınız açık olsun ilerleyin. Ama buna mukabil dindarlaştıkça insanlığınızda bir azalma varsa, ahlakî alanda bir gerileme görülüyorsa o zaman cehalet ve bağnazlık girdabına kendinizi tam kaptırmadan bir an evvel tuttuğnuz yolu terk edin, çünkü o yol sizi Hakk’a götürecek olan yol değildir.
Duam dualarınızla göğe ağsın!
Ve Yüce Allah kalbimize inşirah versin!
17.04.2013
GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...