Dindarlığımız
omurgalı olmalı, ayakta dik durabilmeli. Aynen insan gibi. Bunun için de
sabiteleri durumunda olan kemik yapısı gerekiyor. Bu bizi ayağa kaldırır, dik
durdurur, dik oturtur. Eğer kemik yapımız olmasaydı, bir et yığınından ibaret
olurduk.
Fakat
bu kemik yapısının etle de giydirilmesi lazımdır. Aksi takdirde kemikler takır
tukur birbirine vurur, ona buna batar dururdu. Hiç yaprağı olmalan çalılar gibi
olurduk, yanımıza yaklaşanı diken olur batardık, budak olur göz çıkarırdık.
Kemiklere
giydirilen et sayesinde içmiz dışarıdan görünmez oldu, kemik yapısı
sağlamlaştı, birbirine çarpmalar son buldu, boşluklar doldu ve insan güzel
oldu. Bu sayede bedenimiz yumuşacık oldu, oturduk kabamız altımıza minder oldu.
yaslandık sırtımız vücudumuza yastık oldu. Uzandık derimiz üzerimize yorgan oldu.
Din
de böyle olmalı, dindarlığımız da.
Bir
zamandır din yeniden yükselen değer olma yolunda.
Din
adına ne sürülse gitmeye başladı.
Kimisi
din adına içinde hiç omurga ve kemik dokusu olmayan bir tuluk dolusu bıldır
bıldır et ve yağı sunuyor ve işte din bu diyor. Nerede bir meyil olsa hemen
oraya akacak bir şekilde hiçbir sabitesi yok. Her şey gider kalbinden.
Böyle
bir din ve dindarlık mı? Uzak olsun!
Kimisi
de din adına bu kez tam tersi tümüyle kemik dokudan oluşan bir ucubeyi ileri
sürüyor ve dininiz aha işte bu duyor. Öyle bir din ki yanına yaklaşanın canını
yakıyor, batıyor, vuruyor, göz çıkarıyor. Bir dirhem et bin ayıp örterdi. Bu
ucube üzerinde iki dirhem bir çekirdek et bile yok.
Tek
bir yaprağı olmayan çalı gibi batıyor, cırmalıyor, çiziyor…
Böyle
din mi olurmuş?
Dini
en sahih bir şekilde öğreten kurumlar bütün eksiklikleriyle birlikte İmam Hatip
ve İlahiyat Fakülteleridir. Çoğu ticaretlerine kesat arız olacak diye can
havliyle bu camiaya saldırmakta ve çırılçıplak bir din anlayışını tervice
çalışmaktadır.
Dünyaları
ve özelde de İslam ülkelerini gezenler bilirler ki, diğer İslam ülkeleri bizim
dindarlık anlayışımızı kendi ülkeleri için de bir ideal ve kurtuluş vesilesi
görüyorlar.
Ey
insanlar! Neye inanacağınıza iyi bakın. Bir şeye inanmaya başladınız mı o inanç
salt bir inaç olarak kalbinizde kalmaz, bir şekilde eylem olabilmenin
imkanlarını da zorlar.
Garibce
demedi demeyin: Dindarlık başa beladır; ölçülü olmayınca.
Omurgalı
insanî bir duruş için hem kemik yapısına hem de et dokusuna belli bir oran
dahilinde kaynaşmış vaziyette zaruret halinde ihtiyaç vardır.
Ve
bunun başka türlüsü de yoktur.
Dinler
insanları daha iyi insan yapmak için vardır. Dindarlığınız arttıkça daha iyi
insan oluyorsanız dengeyi tutturmuşsunuz demektir; yolunuz ve bahtınız açık
olsun ilerleyin. Ama buna mukabil dindarlaştıkça insanlığınızda bir azalma
varsa, ahlakî alanda bir gerileme görülüyorsa o zaman cehalet ve bağnazlık
girdabına kendinizi tam kaptırmadan bir an evvel tuttuğnuz yolu terk edin,
çünkü o yol sizi Hakk’a götürecek olan yol değildir.
Duam
dualarınızla göğe ağsın!
Ve
Yüce Allah kalbimize inşirah versin!
17.04.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder