Dört
yıl önce İmam Şâfiî özel sayısı çıkarma teşebbüsü hâlâ semeresini vermedi.
İlgili arkadaş benden de bir yazı istemişti. Ben “Bu konuda bir çalışmam yok” demiş ve özür beyan
etmiştim. Ama ısrar sonucu “Bari bu kervana bir manzume ile katılayım!” dedim ve
aşağıdaki kasîde bu niyet ve çabanın bir eseri olarak ortaya çıktı. Ama
üzerinden seneler geçmesine rağmen bir türlü gün yüzüne çıkamadı.
Hani
derler ya İmam Şafiî anne karnında uzun zaman kalmış ve ancak İmam Ebu Hanife’nin
ölümü sonrasında doğabilmiş.
İmdi
bizimkiler derler ki “Sizin imam, bizim imamın korkusundan ana karnında
haddinden fazla bekledi, o bu dünyadan göçmeden korkusundan bir türlü dışarı
çıkamadı”.
Onlar
da derler ki: “Aksine sizin imam bizim imamın geleceğini duydu, korkusundan o
daha çıkmadan tası tarağı topladı ve göçtü.”
İyi
anladık da bizim kasidenin yayınlanması için böyle bir endişeye gerek ve mahal yoktu
ki.
Her
şey vaktine merhun derler ya, bizim kasidenin okunması da İstanbul İlahiyat
tarafından düzenlenmiş olan ve geçtiğimiz hafta sonu (30-31 Mart 2013)
akdedilen Uluslararası İmam Şâfiî Sempozyumu’nda gerçekleşmiş oldu. Tebliğimi
kısa keserek ve bir iki dakika da başkanın müsamahasına sığınarak divanda
okumuş olduk.
İmam
için rahmete vesile olmasını diliyoruz.
Bizlere
de İmamlarımızın yolunda olmayı nasip etmesini diliyoruz.
İmamların
yolunda olmak, onların çağında yaşamak değildir. O yolun çağımıza tekabül eden
kısmında onlar gibi yürümek demektir.
Artık
gün yüzüne çıkmış oldu. Dolayısıyla kasidemizi sizlerle de paylaşmayı uygun
buluyorum.
“Tesma’l-Mu’aydî
hayrun min en terâhu” demezseniz işte kasidemiz:
Dua
ile!
01.04.2013
GARİBCE
İMAM ŞAFİÎ’YE SESLENİŞ[1]
Muttalib’de birleşir soyun
soyu ile Peygamberin
Adını aldın hem ümmetine
imam oldun Şâfiî
Yıl yüz elli idi doğdun
insanlık ufkuna Gazze’den
İki yaşındayken Mekke’de
kendini buldun Şâfiî
Yöneldin Arapçaya mahir
oldun dilde ve şiirde
Oka merak sardın, en sonunda
fıkha daldın Şâfiî
Okçulukta onda dokuz
isabetin vardı yok güman
İlimde daha iyi Hakka
açılan yoldun Şâfiî
Yedisinde ezberledin
Kuran’ı sıra Muvatta’da
Daha yirmisinde Fetva
vermeye ehildin Şâfiî
Dolaştın Yemen’i, Mekke,
Medine ve de Bağdadı
Nice üstad yanında Malik’i
fırsat bildin Şâfiî
Irak ilim ve fıkhını
Muhammed bin Hasan’dan aldın
Daha genç yaşta tasnif ü
tedvine eğildin Şâfiî
Yokluk içinde hep yetim
büyümen, kemiklere yazman
Engel ne ki ilmine, zirveye
giden yoldun Şâfiî
Bir talebe cevap Risalen
oldu ilk usul eseri
Bu alanda açan emsalsiz ilk
gonca güldün Şâfiî
Sonunda karar kıldın
Mısır’da, kavl-i cedîd’in oldu
Evveli kavl-i kadim,
zemkanın[2]
yerin bildin Şâfiî
Tuttu afakı ünün coştu talebeler
etrafında
Yetişen İbni Hanbeller’e uzanan
eldin Şâfiî
Nice eser verdin anası
oldu fıkhın el-Ümm’ün
İlim deryasına coşkuyla
taşan bir seldin Şâfiî
Menakıbın yazıldı
başlayarak Davud b. Ali’den
Nice Beyhakîler, Razîler’le
bize geldin Şâfiî
Aklına eş yok demişler
hakkında, takvan da öyle ya
İlim, ibadet, uyku; geceni
üçe böldün Şâfiî
Akrana faiktin İbn Uyeyne de
sana sorardı
Memun sınava çekmiş
aklınca, sen kâmildin Şâfiî
Muhaddis eczacı olmalıydı
sence, fakih de tabib
Fıkıh gibi hadiste de
yed-i tûla şamildin Şâfiî
Hadis varsa onu alın
derdin duvara çalın sözüm
Hakikat karşısında hiç
mükabir değildin Şâfiî
Önce Kitap, sonra sünnet ve
de ittifakı ashabın
Kıyas ve icmayı ictihatta usul
bildin Şâfiî
Beşti râşid halife sence ikinci
Ömer’le birlikte
Seni Rafızîlikle itham
edenlere güldün Şâfiî
Sevmek âl-i Muhammed’i
râfızîlikse öyleyim ben
Derken gönül iklimine
tahtınla kuruldun Şâfiî
İman hem sözdür hem de
ameldir derdin artar eksilir
Çalkantılar içinde
bulanmadın duruldun Şâfiî
Kelamla iştigal boşa
derdin insan ilme bakmalı
Yaşantında da ilim gibi
öncü görüldün Şâfiî
Fakih değilse gözünde kim
olabilirdi ki veli
Sehavette de yoksullara hep
eren eldin Şâfiî
Hadis-i sahih hem reyi
sahihtin gözünde Ahmed’in
Sevgin kalplerde adın dillerde
bize geldin Şâfiî
Yıl iki yüz dörtte ölse de
bedenin her fânî gibi
Milyonların kalbinde
mezhep olup dirildin Şâfiî
Nice deve dişi gibi alimin
tac oldun başına
Bu garibin gönlünde de
sevgiyle yoğruldun Şâfiî
İmamı olmasan da cümle sana
hayran ey İdris oğlu
İstanbul‘da sevgimize bak sempozyum
oldun Şâfiî
Prof.
Dr. Mehmet ERDOĞAN
03.01.2010
Ferah/Üsküdar
[1] Bu manzume, Şemseddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman
ez-Zehebî’nin Siyeru a’lâmi’n-nübelâ (Beyrut 1986) adlı eserinin onuncu
cildinde 5-99 sayfaları arasında yer alan İmam Şâfiî Muhammed b. İdris b.
e-Abbâs b. Osman b. Şâfi’ b. es-Sâib b. Ubeyd b. Abduyezîd b. Hâşim b.
el-Muttalib b. Abdemenâf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Ka’b b. Lüeyy b.
Gâlib’in biyografisinde verilen bilgiler esas alınarak oluşturulmuştur.
[2] Zaman ve mekan
Harika bir sesleniş...Yüreğinize, kaleminize sağlık...
YanıtlaSileyvallah hocam
YanıtlaSil