6 Nisan 2013 Cumartesi

İlahiyat Camiimiz Boy Veriyor!



Göç alan şehirlerimiz çok hızlı büyüyor. Özellikle ellili yıllar sonrasında herkes bir şeyler yapma çabası içinde olmuş. Vatandaş gece kondu yapmaya, belediyeler hizmet binaları oluşturmaya, kentlerde kaybolma korkusuyla bir araya gelen Müslümanlarda gecekondu camiler yapmaya çabalamışlar.
Kimi camiler sanki Sultan camisi gibi iki üç hatta dört minareli. Birçoğunda uyum ve nispet yok. Bir çoğu etraf binaların abanması altında. Hani Bosna, Makedonya gibi yerlerde dağın tepesindeki Haça nispet minarelerin olabildiğince gözükür olması arsuzu, gerçekten cami gövdesine nispetle anlamsız denilebilecek ölçüde oransız minarelerin varlığını belki izah edebilir. Ama  İstanbul gibi yerlerde bunun böyle bir psikolojik izahı da yoktur.  Güçlü rüzgarlarda aha devrildi aha devrilecek  korkusu veren ince up uzun minareler vardır.
Ülkemiz  çok şükür artık gelişiyor. Bu gelişme kendisini yapılaşmada da gösteriyor. Artık gelişmişliğin göstergesi yapma değil yıkma olmuş.
Artık yıkmak, hesapsız kitapsız ne yapılmışsa onların hepsini yıkmak ve  planlı programlı bir şekilde yeniden, kullanışlı ve estetik bir biçimde yapmak gerekiyor.
Bu anlayış ve ihtiyaçtan bizim fakültemiz de nasip aldı.
Fakülte binalarımızın tümü yenilenecek.  Yunus Emre yıkıldı ve şu anda bitmek üzere. Camimiz yıkıldı ve artık yol hizasına kadar yükselmiş durumda.
Eskiden Osmanlı mimari tarzındaydı. O gitti. Garibce “Ve kubbe yere indi” başlıklı yazısında o gidişin öyküsünü sizlerle paylaşmıştı. Tarihi eski değildi ama cami eskimişti. Hesapsız ve kitapsız olmuş, ilerinin ihtiyaçları öngörülerek yapılmamıştı. Hem de deprem kriterlerine göre sağlam çıkmamıştı. Buna rağmen önemli bir hizmet görmüştü ve Anadolu yakasının protokol camii durumunu almıştı. Başbakan ve cumhurbaşkanı gibi devlet erkanının da uğrak yerleri idi. Altunizade önemli bir iş merkezi halini almıştı ve insanların Cuma namazı kılma ihtiyaçlarını önemli bir biçimde bizim camiimiz karşılıyordu.
Şimdi “el-Ba’sü bade’l-mevti hakkun” dercesine tohumun toprağı yararak başını göstermesi gibi toprak altından yol hizası seviyesine çıkmış bulunuyor ve çok yakında kendisini göstereceğe benziyor.
Bazıları “Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” fahvasınca eski yapısı ile bir dirilişi ve yeni bir kıyamı bekleyebilir.
Ama öyle değil, bu diriliş, bu kıyam modern bir üslupla olacak.Bu yüzden de çok itiraza maruz kaldı, ama proje planlandığı gibi yürüyor.
Yeni bir şey olacak. Belki çok daha kullanışlı olacak.
Şu anda yol hizası altında yeni kazanılmış olan dört kat bitmiş durumda ve cami bunun üzerine yükselecek.
İlk iki kat otopark olacak. Onun üzerindeki iki kat ise cami külliyesi olacak ve burada kitap-kafeteryası, konferans salonu, sanat galerisi, derslikler, hoca odaları, toplantı salonları, yemekhane ve şadırvan gibi birimleriyle dînî ve sosyo-kültürel hizmetlerde kullanılması düşünülen iç mekanlar bulunacak.
Onun üzerinde de helozonik bir kubbe ile örtülü bir mekanda insanlar ibadet edecekler.
Minareler, gök kubbeye yazacaklarımız var der gibi yükselen kamış kalemler gibi olacak.
Eski camimizin iki katı büyüklüğünde olacak.
Ve güzel olacak.
İnşallah daha güzel ve daha kaliteli hizmet verecek.
Dua ile!
06.04.2013
GARİBCE








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...