Bir kubbe yanda iki minare
İmar için eder mi idare
İmar için eder mi idare
Çocukken bazı camilerin kapısı üzerinde bir levhada “Banisi Dernek”
yazısını görürdüm. Doğrusu ne demek olduğunu pek anlamazdım. Bani ne demek bilmezdim. Sonra öğrendik ki “bâni”
bina eden, yapan demekmiş. Yani o camiyi eskiden olduğu gibi falanca sultan ya
da paşa, vezir, ağa, bey değil insanların bir araya gelmesi sonucu oluşturulan
cami yapma dernekleri yapmış.
Çoğu yoksul ve kıt imkanlı bu insanlar, binlerle ifade edilen yeni evler
yanında yapımı unutulan camileri birlik ve beraberlik içinde yapı
yapıvermişler. Bunun sonucunda on binlerce camimiz olmuş.
Halihazırda Türkiye genelinde 14 bin 314 cami derneği bulunuyormuş. Ama bundan on sene
önce bu rakam otuz bin şeklindeymiş.
Bunun anlamı ne olabilir: İlk akla geleni bu dernekler amaçları
doğrultusunda camileri yapınca demek ki kendilerini feshetmişler, kapatmışlar: Banisi Dernek İşimiz bitti haydi
gidek!
Oysa asıl işleri bundan sonra devam edecekti.
Çünkü camilerin imarı, dört duvarı yapıp bir de kimi iki şerefeli up uzun
bir - iki minare dikmekle bitmeyecek, asıl iş, caminin hizmete açılmasıyla
başlayacaktı.
Caminin binası bedenlenmesi idi, peki ruhu nerede? Ruhu da içinde verilen
hizmet olacaktı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, cami derneklerini bir araya toplamış
ve onlara konuşmuş. (12 Ocak
2013) Bu gibi toplantıların, camileri hayatın
merkezi haline getirmeyi amaçladığını anlatan Görmez, ''Bir aile olarak
buradayız ve hepimizin ortak bir düşüncesi, bir tek gayesi var. Sizin, emek
verdiğiniz, hayatınızı adadığınız bu mabetleri bundan sonra gelecek kuşaklara
en büyük emanet ve miras olarak nasıl intikal ettiririz? Yaptığımız, inşa
ettiğimiz bu camileri nasıl imar ederiz? Bunların üzerinde birlikte
çalışacağız'' demiş.
Görmez, kurumları bir araya getirerek camilerin geleceğini yeniden ele alacaklarını anlatarak, Tevbe Suresi'nin, ''Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur'' ayetini hatırlatmış.
Başkan, “İnşa ettiğimiz camileri bundan sonra nasıl imar ederiz?” diye sormuş ve cevabını şöyle vermiş: “Camileri ancak müminler topluluğu imar edebilir. Camilere çocuklar rağbet gösterdiğinde, sabah namazının cemaatini iki-üç kişi olmaktan çıkarıp, yüzlerce kişiye dönüştürdüğümüzde, o gelen beli bükük ihtiyar amcalarımız yanına torunlarını, çocuklarını, gençleri cemaat olarak ilave ettiğinde, kadınlarımız camilerde en az erkekler kadar rahat ibadet etmeye başladıklarında, camilerde namazdan önce ve sonra ders halkaları oluşturduğumuzda camilerimizi imar etmiş oluruz.''
Görmez, kurumları bir araya getirerek camilerin geleceğini yeniden ele alacaklarını anlatarak, Tevbe Suresi'nin, ''Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur'' ayetini hatırlatmış.
Başkan, “İnşa ettiğimiz camileri bundan sonra nasıl imar ederiz?” diye sormuş ve cevabını şöyle vermiş: “Camileri ancak müminler topluluğu imar edebilir. Camilere çocuklar rağbet gösterdiğinde, sabah namazının cemaatini iki-üç kişi olmaktan çıkarıp, yüzlerce kişiye dönüştürdüğümüzde, o gelen beli bükük ihtiyar amcalarımız yanına torunlarını, çocuklarını, gençleri cemaat olarak ilave ettiğinde, kadınlarımız camilerde en az erkekler kadar rahat ibadet etmeye başladıklarında, camilerde namazdan önce ve sonra ders halkaları oluşturduğumuzda camilerimizi imar etmiş oluruz.''
Devamla şöyle demiş:
“Cami dernekleri tek boyutlu olmaktan çıkarılmalı. Her cami derneği bir
sivil toplum örgütüne dönüşmeli, tıpkı Avrupa'daki camilerimiz gibi...
Avrupa'daki pek çok cami farklı organizasyonlardan oluşur. Avrupa'daki
camilerimizde her cami derneğinin bir kadın kolları, gençlik kolları ve çocuk
kulübü vardır. Caminin etrafında bütün insanların istifade edeceği mekanlar
oluşmuştur ve toplumun bütün sorunlarıyla ilgilenirler.''
Görmez, camilerin sıkıntılarına değinerek, camilerin 24 saat açık kalması,
güvenlik ve depreme dayanıklılığın sağlanması, temizlik, engellilerin ve
kadınların camilere rağbetinin sağlanması konusunda çalışma yapacaklarını
belirtmiş.
İstanbul Müftüsü değerli hocamız Rahmi Yaran da, camilerin halkın tümü
tarafından kullanılması özellikle de kadınların camilere rağbet göstermesi için
çalışmalar yaptıklarını anlatmış.
Niyetler ve çabalar güzel. İnşallah hayırlı sonuçlan alınır.
Eskiden hizmet için hep bir şeyler yapmak gerekiyordu. Şimdi iş tersine
döndü, asıl hizmet için artık yıkmak da gerekiyor. Camilerimiz, hayatın merkezi
olacaksa, her şeyden evvel merkezi yerlerde ve etrafı mümkün olduğu kadar açık,
rahat nefes alabilecek bir halde olmalı. Mevcut merkezi camilerin etrafı
olabildiğince açılmalı, bunun için pek çok yıkım gerçekleştirilmeli.
Camiler, yirmi dört saat açık hale getirilmeli.
Evsizlerin evi, evden kaçanların sığınağı olabilmeli.
Hz. Ali tatlı bir kavga sonucu evi terk edince Mescidimiz olmasaydı nereye
gidecekti? Ebutturâb künyesini nereden alacaktı?
Dondurucu soğuğun hakim olduğu şu günlerinde Tanrı evleri Tanrı kullarına
spor salonları kadar kucak açamıyorsa, bunun üzerinde bir daha düşünülmeli.
Camilerimiz, özellikle yaşlıları belli saatlerde meşgul edecek,
dinlendirecek imkânlar da sunmalı.
Camilerimiz, her an için huzurun adresi olmalı, her sıkıldığımızda ve her
sıkıştığımızda aklımıza gelebilecek ilk yer olmalı.
Cami hizmetlerini görecek hocalarımızın geçim derdi olmamalı, ama onlar da
kanaatkâr olup kendilerini cami hizmetlerine adamalılar.
Hocalarımız kendilerini yetiştirmeliler, hoş sohbet olmalılar. Dini
sevdirmeliler. İnsanların dertlerini rahatlıkla paylaşabilecekleri ve
kendilerinden akıl isteyebilecekleri yakınlıkta ve saygınlıkta olmalılar.
Cami derneklerimiz ise bu türden hizmetlerin, binayı yapmadan çok daha önemli
olduğunun şuuruyla hareket edip, desteklerini sürdürmeliler. Asıl imarın bu
yolla olacağını bilmeliler.
Dua ile!
13.01.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder