Garibce’nin 25 Kas 2012 tarihli
bir yazısının başlığı şöyle idi: “Hey gidi günler hey! Bir bit
güzellemesi”.
Garibce’nin dilinde bu söz
geçmişe ait bir özlemin ifadesiydi. Anasından babasından birçok vesile ile
duymuş olduğu bu tabir olumsuz bir anlam taşımazdı.
Bazen çok bilmek de insanın
başına bela oluyor. Bilgi sorumluluk demektir. O yüzden de gereği doğrultusunda
davranma zorunluluğu insanı ilave sıkıntılara sokabiliyor.
Bugün Ömer
DÜZBAKAR tarafından hazırlanmış İslâm-Osmanlı Ceza Hukukunda Hırsızlık Suçu:
16-18. Yüzyıllarda Bursa Şer’iyye Sicillerine Yansıyan Örnekler başlıklı
bir tezi okurken orada “…Taceddin, başka bir yoldaşına “Vur şu
gidinin boynunu” demiş, o da kılıç ile boynunu vurmuş” (s. 94) şeklinde bir
cümle ile karşılaştım ve gidinin altına da “Bursa Kütüğü’nde “Pezevenk” başlığı
altında zina işlerini kolaylaştıran ve araya giren kimseye, yol gösterenlere
denildiği belirtilmektedir. “Gidi” tabiri de aynı manayı ifade etmektedir. Eski
devirlerde birisine “Gidi” dendiği için aleyhinde hakaret davası açılmıştır
(Kepecioğlu, IV: 60: Kepecioğlu, K. Bursa Kütüğü,
I-IV, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel Kit., nu. 4519-4522.)
şeklinde bir not düşülmüş olduğunu gördüm. Sonra biraz araştırdım, hakikaten bu
tabirin birçoklarınca bilinen olumsuz bir anlam içerdiğini öğrenmiş oldum.
Haydaaa!
Ne güzel geçmişe ait özlemlerimizi ifade ediyorduk. Şimdi ne olacak?
Tabi
gene biz eski bildik anlamında kullanmaya devam edeceğiz. Ama eskisi kadar saf
ve temiz olarak değil, “seni gidi seni!” dediğimiz kimselerin bu olumsuz
anlamın farkında olmamasını dileyerek ve de acaba farklı bir anlam içerdiğini
anladı mı diye gözlerinin içine biraz da şüphe ile bakarak. Belki bazen hinlik
yapıp o manayı kastedip, bildik anlamda kullanma süsü vererek. Ne de olsa
insanoğlu, çiğ süt emmiş. Her şey beklenir. Öyle saf görünmeye lüzum yok.
Bazen
bilgi başa bela mı oluyor ne!
Bizim
kayınbirader, cenazesi olan birine “Toprağı bol olsun!” demiş ve taziyelerini
sunmuştu. Sonra ben kendisine, “Ölen kişi gayrimüslim mi ki sen öyle dedin?”
dedim. “Yoo!” dedi ama işkillendi. Ben, hakimane bir eda ile bu sözün
gayrimüslimler için kullanıldığın söyledim. Öğrendi ya artık öteden beri
içinden geldiği gibi söylediği bu sözü belki bir daha aynı rahatlıkla
söyleyemeyecek.
Sahi
“toprağı bol olsun!” demenin dini bir gerekçesi var mıdır.
Bu
konuda vaktiyle Süleyman Ateş hoca şöyle yazmış:
CEVAP:
Ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin" denilir. "Toprağı bol
olsun" tabiri, ölmüş olan gayrimüslimler için kullanılır. Bunun sebebi
şudur. Tevbe Suresi'nde, Allah'a ortak koşan (müşrik) ölüleri için af ve
mağfiret dilemek yasaklanmıştır. "Akraba bile olsalar, cehennem halkı
oldukları belli olduktan sonra (Allah'a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek,
ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iş değildir" (Tevbe 9/113).
Ayetin asıl kastı, Peygamber'in davetini engellemeye çalışan Mekke ve yöresi
müşrikleridir; kitap ehli değildir ama Peygamber'den sonra bir anlam
kaydırmasıyla Müslüman olmayan tüm uluslar bu kategoriye sokulmuştur.
İşte bu nedenle ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin, yani acısın, bağışlasın" diye dua edilirken Müslüman olmayan biri için "Toprağı bol olsun" denilir. Bunun anlamı şudur. Kabre konulan iyi kişiler, kendilerini saraylar gibi bir mekânda hissederler. Kötü kişilerin yeri dardır. Çünkü cezalıdırlar. Cezaevi dar olur. Hele hücre hapsine atılanlar, mekân darlığından ne çekilmez bir durum içindedirler. Yaşanmadıkça bilinmez.
Hz. Peygamber, kabrin suçlu kişileri daralarak sıkacağını buyurmuştur. Tabii sıkıştırılan beden değil, ruhtur. Beden zaten ölümden itibaren çürüyüp toprak olma yoluna girmiştir. "Toprağı bol olsun" sözüyle o kişinin mekânının geniş olması temennisinde bulunulur. Maalesef kültürümüzden git gide uzaklaştığımız için bu tabirleri bilmiyoruz. Bir cenaze merasiminde konuşma yapan bir rektörümüzün de ölmüş olan Müslüman bir öğretim üyesinin tabutu başında konuşurken "Toprağı bol olsun" dediğini duymuştum. (Vatan Gazetesi, 06.07.2005)
İşte bu nedenle ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin, yani acısın, bağışlasın" diye dua edilirken Müslüman olmayan biri için "Toprağı bol olsun" denilir. Bunun anlamı şudur. Kabre konulan iyi kişiler, kendilerini saraylar gibi bir mekânda hissederler. Kötü kişilerin yeri dardır. Çünkü cezalıdırlar. Cezaevi dar olur. Hele hücre hapsine atılanlar, mekân darlığından ne çekilmez bir durum içindedirler. Yaşanmadıkça bilinmez.
Hz. Peygamber, kabrin suçlu kişileri daralarak sıkacağını buyurmuştur. Tabii sıkıştırılan beden değil, ruhtur. Beden zaten ölümden itibaren çürüyüp toprak olma yoluna girmiştir. "Toprağı bol olsun" sözüyle o kişinin mekânının geniş olması temennisinde bulunulur. Maalesef kültürümüzden git gide uzaklaştığımız için bu tabirleri bilmiyoruz. Bir cenaze merasiminde konuşma yapan bir rektörümüzün de ölmüş olan Müslüman bir öğretim üyesinin tabutu başında konuşurken "Toprağı bol olsun" dediğini duymuştum. (Vatan Gazetesi, 06.07.2005)
Eh
ne demeli!
Haydi
şimdi sıcağı sıcağına “Hey gidi günler hey!” demeli mi.
Ya
da bir Müslüman ölüsü ardından “Toprağı bol olsun!”
Allah
elbet niyetlerimize bakar!
Fakat
insanlar affetmezler, kabahati anında yüze çarparlar.
Kültürü
yaşatmak lazım.
Kültürsüz
din çıplak olur.
Ama
dinsiz bir kültür de içinde beden olmayan bir elbise gibi yığılmış durur.
Önemli
olan dengeli bir biçimde her ikisinin de hakkını gözetmektir.
Dilim
dilim etti beni dilim demiş adam.
Sussam
lal derler.
Söylesem
hata üstüne hata beni bekler.
Dert
inletir, aşk söyletir.
Bazen
bakarsın bir ömür boşa geçmiş gibidir. Atlarsın, erişemezsin düşersin! Okursun unutursun. Elin titrer kalem
tutmaz olur. Sonradan başlayarak geriye doğru çok şeyi unutursun. Geçmişe
özlemin artar ve ister istemez dilinden dökülür:
Hey
gidi günler hey!
Sonradan
öğrendiklerimi unuttum da hani dilime geldiği gibi deyiverdim.
Geçmişi
hatırlamak güzel bir şey. Ama bilinç her dem halde olmalı.
Dua
ile!
15.01.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder