15 Ocak 2013 Salı

Hey gidi toprağı bol olasıca hey!




Garibce’nin 25 Kas 2012 tarihli bir yazısının başlığı şöyle idi: “Hey gidi günler hey! Bir bit güzellemesi”.
Garibce’nin dilinde bu söz geçmişe ait bir özlemin ifadesiydi. Anasından babasından birçok vesile ile duymuş olduğu bu tabir olumsuz bir anlam taşımazdı.
Bazen çok bilmek de insanın başına bela oluyor. Bilgi sorumluluk demektir. O yüzden de gereği doğrultusunda davranma zorunluluğu insanı ilave sıkıntılara sokabiliyor.
Bugün Ömer DÜZBAKAR tarafından hazırlanmış İslâm-Osmanlı Ceza Hukukunda Hırsızlık Suçu: 16-18. Yüzyıllarda Bursa Şer’iyye Sicillerine Yansıyan Örnekler başlıklı bir tezi okurken orada “…Taceddin, başka bir yoldaşına “Vur şu gidinin boynunu” demiş, o da kılıç ile boynunu vurmuş” (s. 94) şeklinde bir cümle ile karşılaştım ve gidinin altına da “Bursa Kütüğü’nde “Pezevenk” başlığı altında zina işlerini kolaylaştıran ve araya giren kimseye, yol gösterenlere denildiği belirtilmektedir. “Gidi” tabiri de aynı manayı ifade etmektedir. Eski devirlerde birisine “Gidi” dendiği için aleyhinde hakaret davası açılmıştır (Kepecioğlu, IV: 60: Kepecioğlu, K. Bursa Kütüğü, I-IV, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel Kit., nu. 4519-4522.) şeklinde bir not düşülmüş olduğunu gördüm. Sonra biraz araştırdım, hakikaten bu tabirin birçoklarınca bilinen olumsuz bir anlam içerdiğini öğrenmiş oldum.
Haydaaa! Ne güzel geçmişe ait özlemlerimizi ifade ediyorduk. Şimdi ne olacak?
Tabi gene biz eski bildik anlamında kullanmaya devam edeceğiz. Ama eskisi kadar saf ve temiz olarak değil, “seni gidi seni!” dediğimiz kimselerin bu olumsuz anlamın farkında olmamasını dileyerek ve de acaba farklı bir anlam içerdiğini anladı mı diye gözlerinin içine biraz da şüphe ile bakarak. Belki bazen hinlik yapıp o manayı kastedip, bildik anlamda kullanma süsü vererek. Ne de olsa insanoğlu, çiğ süt emmiş. Her şey beklenir. Öyle saf görünmeye lüzum yok.
Bazen bilgi başa bela mı oluyor ne!
Bizim kayınbirader, cenazesi olan birine “Toprağı bol olsun!” demiş ve taziyelerini sunmuştu. Sonra ben kendisine, “Ölen kişi gayrimüslim mi ki sen öyle dedin?” dedim. “Yoo!” dedi ama işkillendi. Ben, hakimane bir eda ile bu sözün gayrimüslimler için kullanıldığın söyledim. Öğrendi ya artık öteden beri içinden geldiği gibi söylediği bu sözü belki bir daha aynı rahatlıkla söyleyemeyecek.
Sahi “toprağı bol olsun!” demenin dini bir gerekçesi var mıdır.
Bu konuda vaktiyle Süleyman Ateş hoca şöyle yazmış:
CEVAP: Ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin" denilir. "Toprağı bol olsun" tabiri, ölmüş olan gayrimüslimler için kullanılır. Bunun sebebi şudur. Tevbe Suresi'nde, Allah'a ortak koşan (müşrik) ölüleri için af ve mağfiret dilemek yasaklanmıştır. "Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları belli olduktan sonra (Allah'a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek, ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iş değildir" (Tevbe 9/113). Ayetin asıl kastı, Peygamber'in davetini engellemeye çalışan Mekke ve yöresi müşrikleridir; kitap ehli değildir ama Peygamber'den sonra bir anlam kaydırmasıyla Müslüman olmayan tüm uluslar bu kategoriye sokulmuştur.

İşte bu nedenle ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin, yani acısın, bağışlasın" diye dua edilirken Müslüman olmayan biri için "Toprağı bol olsun" denilir. Bunun anlamı şudur. Kabre konulan iyi kişiler, kendilerini saraylar gibi bir mekânda hissederler. Kötü kişilerin yeri dardır. Çünkü cezalıdırlar. Cezaevi dar olur. Hele hücre hapsine atılanlar, mekân darlığından ne çekilmez bir durum içindedirler. Yaşanmadıkça bilinmez.

Hz. Peygamber, kabrin suçlu kişileri daralarak sıkacağını buyurmuştur. Tabii sıkıştırılan beden değil, ruhtur. Beden zaten ölümden itibaren çürüyüp toprak olma yoluna girmiştir. "Toprağı bol olsun" sözüyle o kişinin mekânının geniş olması temennisinde bulunulur. Maalesef kültürümüzden git gide uzaklaştığımız için bu tabirleri bilmiyoruz. Bir cenaze merasiminde konuşma yapan bir rektörümüzün de ölmüş olan Müslüman bir öğretim üyesinin tabutu başında konuşurken "Toprağı bol olsun" dediğini duymuştum. (Vatan Gazetesi, 06.07.2005)
Eh ne demeli!
Haydi şimdi sıcağı sıcağına “Hey gidi günler hey!” demeli mi.
Ya da bir Müslüman ölüsü ardından “Toprağı bol olsun!”
Allah elbet niyetlerimize bakar!
Fakat insanlar affetmezler, kabahati anında yüze çarparlar.
Kültürü yaşatmak lazım.
Kültürsüz din çıplak olur.
Ama dinsiz bir kültür de içinde beden olmayan bir elbise gibi yığılmış durur.
Önemli olan dengeli bir biçimde her ikisinin de hakkını gözetmektir.
Dilim dilim etti beni dilim demiş adam.
Sussam lal derler.
Söylesem hata üstüne hata beni bekler.
Dert inletir, aşk söyletir.
Bazen bakarsın bir ömür boşa geçmiş gibidir. Atlarsın, erişemezsin  düşersin! Okursun unutursun. Elin titrer kalem tutmaz olur. Sonradan başlayarak geriye doğru çok şeyi unutursun. Geçmişe özlemin artar ve ister istemez dilinden dökülür:
Hey gidi günler hey!
Sonradan öğrendiklerimi unuttum da hani dilime geldiği gibi deyiverdim.
Geçmişi hatırlamak güzel bir şey. Ama bilinç her dem halde olmalı.
Dua ile!

15.01.2013
GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...