22 Ocak 2013 Salı

Birand’ın arkasından rahmet dileme!



Bugünlerde, dünümüze damgasını vurmuş isimler birer birer göçer oldu. Dün Birand’ın bugün Toktamış Ateş hocanın cenazesi toprağa verildi. Deprem dede Ahmet Mete Işıkara’nın ölüm haberi bugün geldi. Cümlesine rahmet olsun!
Garibce Birand’ın ölümü münasebetiyle de bir yazı yazmış, garib bir ruh haletiyle de olsa ona rahmet olsun demişti. Doğrusu beklemediğim tepkiler aldım. Kimisi Garibce’ye destek veriyordu, kimisi ise bu vesile ile acılarının deşilmiş olmasının verdiği ıstırapla “Hayır, öyle birine rahmet dileyemem!” diyordu.
Garibce bunu garib buluyordu.
Feys’deki bizim ilahiyatçıların paylaştığı bir sitedeki tepkileri özellikle izledim. Paylaşım, basit bir ölüm haberiyle başlıyor, kimi rahmet diliyor, kimi karşı tepki veriyor ve fakat bir anda diyaloglar keskinleşerek birbirlerini ithama kadar ilerliyordu.
Site yönetimi de rahatsız olmuş olacak ki haberi ve yorumları tümden kaldırmışlar.
Keza bir arkadaşın Birand’la ilgili yazısı nedeniyle Garibce’ye yöneltmiş olduğu imalı bir soru üzerine de bir hayli cevap ve karşı cevap, lehte ve aleyhte destek şeklinde yorumlar olmuştu. Soruyu soran kişi ya rahatsız olduğu için ya da yanlış yaptığına kani olduğu için o soruyu kaldırmış, kaldırınca yorumlar da berhava olmuş.
Maksat elbet yaraları deşmek ya da bir ölünün arkasından lanet okumak değildir. Ama bu insanların ruh haletlerini anlamak da önemlidir. O yüzden paylaşılan bu yorumları rumuzlu olarak özetlemeye çalışacağım:
Rıza: Sözleri tutukluluk yapsa da yüreği mert, zalimden yana değil mazlumdan yana olan bir gazeteciydi. Kirli medyaya inat Allah rahmet eylesin :(Tutuklu söz dinlemeyi yalan söz dinlemeye tercih ederim gerçekten üzüldüm...
Beklenen bir tepki.
Safinaz: Henüz çok gençsiniz, her vicdan sahibi gibi ölenin ardından üzülmeniz doğal; ama şu an yaşadığınız huzur ortamına aldanmayın; 28 Şubat'ta bu adam ve bunun amirleri, emir erleri yüzünden müslümanlara ne işkenceler yapıldı. Hiçbir araştırma, bizzat yaşama, bizzat müşahede etmek gibi değildir; bizim ve bizim gibilerin o dönemde ne tür muamelelere maruz kaldıklarını araştırın önce.. Kimler yüzünden neler yaşadığımızı araştırın.. Eğer doğru bilgilere ulaşabilirseniz, "Allah rahmet eylesin!" diyemezsiniz arkasından..
Canı yanmış ve otuzlu yaşlarda birinin tepkisine benziyor.
Gülbeyaz: TRT için 32. Gün programını hazırladığı dönemde sahtecilik ve dolandırıcılık iddiası ile hakkında açılan kamu davasından yargılandı ve hüküm giydi. Olayı ortaya çıkaran TRT Teftiş Kurulu raporunda Birand'ın kurumu uğrattığı zarar: 2 milyon Belçika Frangı, 4 milyon 650 bin İtalyan Lireti, 104.100 Fransız Frangı, 34.600 ABD Doları, 28.400 İngiliz Sterlini, 35.360 Avusturya Şilini, 1.558 Alman Markı, 310 İsviçre Frangı olarak belirlenmiştir. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Esas 1994/1315 sayılı kararıyla TRT'yi dolandırmaktan 11 ay 20 gün hapis cezası almıştır. Cezası Yargıtay tarafından da onanan Birand, TRT'nin zararını geri ödemiş ve aldığı hapis cezası paraya çevrilmiştir. Hakkında aynı suçtan açılan ikinci bir davada, mahkemece suçu sabit görülmekle birlikte zaman aşımı nedeniyle dava düşmüştür...
Bu yorumcu Birand’ın “Bal tutan parmağını yalar” atasözünü haklı çıkaran ve devletin malına deniz gözüyle bakan birisi olduğunu imaya çalışıyor ve Safinaz’a destek veriyor. İşler kötüye gidiyor derken bir müdahale ile ilahiyatçı olduğumuzu hatırlıyoruz:
Bilge Hercai: İyi ki rahmet insanoğlunun elinde değil. Yoksa onu da esirgerdi hemcinsinden... İlahiyatçıyız güya... Allah'ın Rahmân ve Rahîm olduğunu, affedici olduğunu, affı ÇOK sevdiğini söylüyoruz insanlara habire... Âhir demlerinde "Akşam yatarken şükrediyorum Allah'ıma bugün de nefes alabildiğim için, sabah kalktığımda şükrediyorum O'na, yeni bir güne kavuşturduğu için" diyen ve takipçilerinden "sevenlerimden de beni sevmeyenlerden de hayır dualar bekliyorum" diyerek bu dünya durağındaki müddetini tamamlayarak göçüp giden bir insana "Allah rahmet eylesin" cümlesini bile çok görüyoruz... Allah Settâr'ken (yani örterken kulunun günahlarını), Gaffâr'ken (yani kendisini inkâr edip şirk koşmadıktan sonra kulunu bağışlayanken...) biz burada satır satır amel defterlerini döküyoruz ortaya pervasızca... Yalnızca biziz masum olan ve herkes günahkar öyle mi? Neden herkes kendi defterine bakmaz? Kendi hesabını görmez de ölü çekiştirir? Rahmet Allah Teâla'nın elinde çok şükür... Allah mahlukatından rahmetini esirgemesin. Hepimiz O'na çok muhtacız.
Garibce rahatlıyor ve ümitvar oluyor.
Safinaz: Bugün masonlar da, masonlara hizmet edenler de Allah kelimesini, inşallah kelimesini çok rahat kullanabiliyorlar. İlahiyatçı olmak, üzüntüyle söylüyorum, bir ilahiyat kantininde kız ve erkeği ayırmamak için direnmek, çağdaşlığı öne sürmek, gericilikle itham etmek haline gelmişken; o ilahiyatçı kesimi bana, vaktiyle bu gibi insanlar yüzünden başını açmak zorunda kalmış, her yerde ikinci sınıf insan, zenci muamelesi görmüş, okulunun en çalışkan öğrencilerinden biri iken en büyük hayali olan tıbbiyeyi sırf imam hatipli olduğu için okuyamamış, hatta başını tekrar açmamak için ülkesinde bir üniversite okuyamamış, baş vurduğu iş yerlerine başörtüsü sebebiyle alınmamış, buhranlar, bunalımlar ve burada sayılamayacak kadar çok menfi şeyler yaşamış bir insana, işte tüm bunlara sebep olan insan için Allah rahmet eylesin demem gerektiğini söyleyebilecek en son kesimdir...
Safinaz’ın öfkesi öyle geçeceğe benzemiyor. Halihazırda bir ilahiyatçı olmadığı da anlaşılıyor.
K.K. Ölenin arkasından konuşulmazmış... Kimsenin Allahın huzurundaki değeri bilinmez bizim ne garantimiz var ölmeden önce ne gibi amellere bulaşacağımıza?
DEG: Hakkımızı helal etmiyoruz gerisi onunla Allah arasında. Kul ile Allah arasına girilmez...
Safinaz: Siz istediğiniz gibi dua edebilirsiniz arkasından, ben edemiyorum, benim akranlarım da, büyüklerim de edemiyor.. Ben burada yalnız şahsıma yapılan değil, milyonlarca dindar insana yapılanlardan bahsediyorum. Siz hariçten gazel okuyup, bilgisizce ahkam kesiyorsunuz. Öncelikle hangi ölülerin arkasından konuşulmaz, onu öğrenin. Ben de size kişi sevdiği ile beraberdir diyorum, sevdiğiniz ve savunduğunuz insanlara da çok dikkat edin..
KK. Bilgisiz falan değilim hariçten gazel de okumuyorum 27 yaşındayım ve sizin bahsettiğiniz şeyleri en az sizin kadar biliyorum. Ben dua edelim demedim size, sadece Allah’ın huzuruna nasıl gittiğinizi bilemeyiz demek istediğim. Mazlumun sahibi Allah’tır bunu bilen bir insan daha fazlasını istemez. Biz “ahımızı al desek de alacak O alma desek de!” Her neyse tartışma niyetiyle yazmadım Hayırlı geceler.
Bilge Hercai: Safinaz Hanım nedir bu feryâd ü figân Allah aşkına? Ayağınıza taşlar bağlanarak kızgın kumlarda mı sürüklendiniz? Gözlerinizin önünde sevdiğinizi mi lime lime ettiler? Kor hâlindeki ateşin üzerine mi göğsünüz bastırıldı? Hayat arkadaşınızı bacaklarından iki ayrı deveye bağlayıp develeri ters yönlere sürükleyerek şehit mi ettiler? Sizi öldürmek için evinizi mi kuşattılar? Doğduğunuz, büyüdüğünüz topraklardan mı sürdüler sizi? Defalarca suikastlara uğrayıp ölümlerden mi kurtuldunuz? Bütün bunlara maruz kalıp sonra da kendisine bu zulümleri revâ görenleri affeden Peygamber sizin de Peygamberiniz değil mi? “Ne yapsan haklısın ey Muhammed! Assan da kessen de kovsan da haklısın…” diyenlere “İzhebû ve entümü’t-tulekâ” “Haydi gidin serbestsiniz!...” dememiş miydi? Siz o kutlu insanlardan da mı daha çok eziyet gördünüz? Tıbbiyeli olamamışsınız, işe alınmamışsınız, bunalıma düşmüşsünüz!!! (Hem "müslüman olmak, hem "bunalım"a düşmek!!!) Buyurun geçti işte o günler, imam hatipli bir insan yönetiyor memleketi, tıbbiyelisi de mülkiyelisi de bilmem nelisi de el pençe duruyor önünde! Bu mağdur edebiyatından ne zaman kurtulacağız Allah aşkına? İnancımızdan ötürü başımıza gelenlerin karşılığını mı isteyip duracağız habire? Kimin ne niyetle “Allah” dediğini nereden biliyorsunuz sonra? İnsanların kalpleri mi size âşikâr oluyor?
OÇ: Bazı arkadaşların oynadığı "din polisçiliği" oyununu falan geçtim de Mehmet Ali Birand'ın 28 Şubat döneminde azmettirici ya da suçlu değil tam aksine "mağdur" kişilerden biri olduğunu da mı bilmiyorsunuz? "Andıç Skandalı" diye bir şey var arkadaşlar. Birand bizzat TSK tarafından mağdur edilen insanlardan biri. Genelkurmay'ın bu andıcı yüzünden işini kaybediyor, hayatı kararıyor. 21.yy'da bilgiye erişim çok kolay; "Mason" komploları kuracağınıza biraz "gerçeklere" bakın. Mehmet Ali Birand liberal demokrat bir adamdı kimsenin başörtüsüyle, diniyle uğraşmadı. Kendisi dindar olmayabilir ve hatta inanmaya da bilir, o bizi zerre ilgilendirmez. Önemli olan şey; Birand'ın askerci, Kemalist biri olmadığı; tam aksine rejimin mağdur ettiği kişilerden biri olduğudur.
Safinaz: Yok ya, son dönemde internet sayfalarına düşen kasıtlı iki üç haber, son dönem seçimlerinde tekrar Ak Parti'nin galip gelmesiyle 'biz bu adamları yenemiyoruz, bari yanlısı olup daha fazla kaybetmeyelim' diyen bu adamlar.. Siz Google'a m.a.birand yazınca çıkan şeyleri okuyarak araştırmış olduğunuzu mu zannediyorsunuz ?? Onların hepsini ben de okudum. "28 şubatta irtica geliyor diye yaygara kopararak çok yalan haber yaptık" diyen yine bu adamdı, ama bu ve tüm diğer itirafları çok az yerde yazar, onları da okuyunuz bizahmet! Bilge Hercai, sen benim ve milyonlarca müslümanın çektiklerini küçümsedin, güldün ya hani.. Hem de sırf şu adamı savunmak için, cahilce bunu yaptın ya hani.. Ben de içimdeki ah ile seni Allah'a havale ediyorum. İnsan müslüman kardeşinde kınadıklarını bizzat yaşamadan ölmezmiş.. Şimdi ben, burada konuşmalarımın gereksiz olduğunu da düşünmeye başladım, zira siz hani dini çok biliyorsunuz ya, daha Allah'ın emrini yerine getirip erkekle kadını bir kantinde ayıramadınız, bana din hususunda akıl verecek en son kişilersiniz siz.
Bu kişi her kimse, fakültedeki kantine de takmış gibi gözüküyor.
SY: Böyle bir tartışmaya girmeyi hiç istemem ama bir kafirin cenazesi geçerken ayağa kalkan kimdi ve kimin efendisiydi, “Sizden birisi öldüğü zaman onun arkasından, yaptığı kötülükleri anmayınız, yaptığı güzellikleri anınız” (nitekim bu adamın cenaze namazı kılındı ve müslüman olmadığına şahit yok) diyen bizim efendimiz değil mi? Peki O'nun (s.a.v) bir ümmetinin daha cehenneme girmesini istemekle O'nu daha fazla üzmüş olmaz mıyız? Keşke biz de “Onları helak etme YA RABBİ! Zira onlar İslam’ı tam olarak anlayamadılar, bana yaptıkları her şeyi ben affettim, sen de affet!” diyebilsek, Allah bize bu geniş yürekliliği nasip etsin inşallah...
Evet, bakış açısı ve temenni çok güzel!
Bu araya ithamlar içeren yorumlar giriyor.
OÇ: İsa aleyhisselam'a "Ölü diriltmekten daha zor ne vardır?" diye sormuşlar, o da demiş ki "Anlayamayana anlatmak!". He tamam arkadaşım tek mağdur sizsiniz, tek zulüm gören sizsiniz, tek Müslüman sizsiniz, tek dindar sizsiniz. Ulusal gazeteler 28 Şubat'ta manşetlerden Mehmet Ali Birand'ı değil sizi hedef gösterdi, Oktay Ekşi "Alçakları Tanıyalım" yazısını Birand için değil sizin için yazdı değil mi? Bunu da geçtim, şu hoşgörüsüzlüğü anlayamıyorum. "İlk taşı günahsız olanınız atsın"... Ne çok günahsız varmış burada, herkes taş atmak için bekliyor…
SY: Efendimizin hadisini okuduğunuzda bu tartışmanın bitmiş olması gerekiyordu. Demek ki bu İslam'ı anlama tartışması değil, kendine yandaş bulma tartışması. Onun için ben ve benim gibi düşünenler için tartışma bitmiştir diye düşünüyorum. Siz de benim gibi düşünüyorsanız lütfen yorum atmayınız. Haklı dahi olsa tartışmadan önce ayrılan kazanır anlamında Efendimizin bir hadisi var diye biliyorum... Her şeyin en iyisini Allah bilir...
Yorumlar bu noktaya geldiğinde birisi bir anonsta bulunuyor:
AK: Arkadaşlar bu konuyla ilgili sizleri garice’nin yazısına davet ediyorum. Çok istifade edersiniz.
Bu arada belli ki Garibce devreye giriyor ve taraflardan en sert çıkan Safinaz da, yazıda kendi hissiyatını buluyor. Garibce farkı diyelim.
Safinaz: Hocam, herhalde bu kadar güzel anlatılamazdı hislerim.. Her ne kadar 'ölen kişi ardından yamuk konuşan' sıfatı verildiyse de bize, huzur ortamında yaşayıp da vaktiyle çektiğimiz büyük acıları küçümseyip bizleri merhametsizlikle eleştirenler için, bir nebze olsun çektiklerimizi dile getirmenizden ötürü kendi adıma teşekkür ederim. İlk yorumuma başladığım gibi, "ölenin ardından üzülmek her vicdan sahibine haktır" velakin, öldü diye hatalarını görmezden gelip, sırf Kürt kökenli olduğu için Kürt arkadaşların 'ölenin ardından konuşulmaz' bahanesiyle kayıtsız şartsız savunmaları karşısında susamazdım. Susmam da.. İsteyen rahmet okusun, isteyen hakkımı helal etmem desin. Ama hakkını helal etmeyene 'sanki şunu mu yaşadın, bunu mu yaşadın' denmesin. Denirse de Allah'a havale olsun..
Safinaz birazcık olsun sakinleşse de bu kez Rıza’nın ayranı kabarıyor, adamın babadan Kürt ise anadan Türklüğünü gündeme getiriyor, bu adamın sevilmemesinin tek nedeninin en zor zamanlarda bile Kürtlere yapılan haksızlığı dile getirmesi olduğunu söylüyor, iş Dersim’e Uludere’ye atıflara kadar gidiyor. Ekliyor: Bu ülkede iki kesim yüz senedir zulüm görüyor birincisi muhafazakârlar ikincisi Kürtler... Kürtler hem Kürt olduğu için hem muhafazakâr olduğu için iki defa zulüm gördüler... Siz tıbbiyeye girememekten bahsediyorsunuz. Bizler yıllarca silahların gölgesinde yaşadık. Gözlerimizin önünde ailemizi katlettiler. Ben de diyorum ki bizlere zulmedenleri ve bu zulme alkış tutanları Allah’a havale ediyorum… Zalimler ve zalimlere alkış tutanlar bir gün gelecek hesap verecekler. Şunu unutmayın zulme alkış tutanlar en az zalim kadar zalimdirler...
Bizler asla insanları Türk ve Kürt diye ayırmadık. Benim gözümde bir iyi insan vardır iki kötü insan vardır. Bu adamın iyi insan olduğunu düşündüğüm için rahmet okudum, hepsi bu. İyi insan demek namaz kılan değildir, iyi insan demek insaflı ve vicdanlı insandır. Kime rahmet okuyup kime okumayacağımıza siz mi karar vereceksiniz.  İnadına ALLAH RAHMET EYLESİN. Başbakandan tutun bütün bakanlar Türküyle Kürdüyle herkes ''ALLAH RAHMET EYLESİN'' dedi bir şey olmadı da biz rahmet okuduk birilerinin gücüne gitti bu ne arkadaş ya...
Karşılıklı ithamlar ve anlama çabaları burada bitmiyor. Ama maksat hasıl olduğu için ben burada kesmek istiyorum. Son sözü bu tartışmalara sebep olan şahsın müdahalesine bırakıyorum:
KS: Yalnızca şaşkınlığımı paylaşmak istemişken konunun bu denli uzayacağını tahmin etmemiştim, ama şunu söyleyeyim, öyle ya da böyle idi, bunu ispatlamaya çalışmanın pek bir anlamı yok şimdi aslında. İşin bundan sonrası Allah Teala’ya kalmıştır. Biz kendimiz nasıl yaşamışız, nasıl devam ediyoruz ve neler hazırlıyoruz bunlara bakmış olalım. Allah affetsin hepimizi.
Bu paylaşımda gerçek ilahiyatçı tavırlarla müdahil olan arkadaşların katkıları Garibce’yi sevindirdi. Paylaşımda işi karşılıklı atışmaya döndüren iki isim öne çıkıyor: Safinaz ve Rıza. Bu iki isim belli ki Birand ismi üzerinden bir hesaplaşma haleti ruhiyesi içindeler. Öyle anlaşılıyor ki her ikisi de yaralı. Birand ise, bunlardan birinin yarasını deşmiş, diğerinin yaralı yüreğine su serpmiş. Dolayısıyla her ikisinin de Birand’ın arkasından yapmış oldukları değerlendirmeler İlahiyatçı olma açısından bir ölçü görülmemeli. Araya giren Bilge Hercai, OÇ, SY gibi paylaşımcılar gerçek bir ilahiyatçı namzedi gibi katkıda bulunmuşlar. Onlardan beklenen de o idi.
___oOo___
Evet, işte böyle.
Ölüm bir gerçek ve elbet bir gün gelecek.
Arkada gök kubbede bir hoş sada bırakmak ne saadet.
Hem Toktamış hem de Işıkara hocalar bu işi başarmış gibiler.
Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.
O bizim Rabbimiz ve bizler O’nun kullarıyız. Esirgeyen de O, bağışlayan da O!
Alnımız secdeden kalkmasa bile bize eğer lütfu ile muamele etmezse kim emin olabilir akıbetinden. Ama inancımız odur ki O lütuf ve merhametiyle muamele edecektir.
Esirgeyecektir, bağışlayacaktır.
Dua ile!
22.01.2013
GARİBCE

1 yorum:

  1. hayatını allaha yakın yaşamayan insana allah rahmet eylemesin

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...