Bugünlerde, dünümüze damgasını
vurmuş isimler birer birer göçer oldu. Dün Birand’ın bugün Toktamış Ateş hocanın
cenazesi toprağa verildi. Deprem dede Ahmet Mete Işıkara’nın ölüm haberi bugün
geldi. Cümlesine rahmet olsun!
Garibce Birand’ın ölümü
münasebetiyle de bir yazı yazmış, garib bir ruh haletiyle de olsa ona rahmet
olsun demişti. Doğrusu beklemediğim tepkiler aldım. Kimisi Garibce’ye destek
veriyordu, kimisi ise bu vesile ile acılarının deşilmiş olmasının verdiği
ıstırapla “Hayır, öyle birine rahmet dileyemem!” diyordu.
Garibce bunu garib buluyordu.
Feys’deki bizim ilahiyatçıların
paylaştığı bir sitedeki tepkileri özellikle izledim. Paylaşım, basit bir ölüm
haberiyle başlıyor, kimi rahmet diliyor, kimi karşı tepki veriyor ve fakat bir
anda diyaloglar keskinleşerek birbirlerini ithama kadar ilerliyordu.
Site yönetimi de rahatsız olmuş
olacak ki haberi ve yorumları tümden kaldırmışlar.
Keza bir arkadaşın Birand’la ilgili
yazısı nedeniyle Garibce’ye yöneltmiş olduğu imalı bir soru üzerine de bir
hayli cevap ve karşı cevap, lehte ve aleyhte destek şeklinde yorumlar olmuştu.
Soruyu soran kişi ya rahatsız olduğu için ya da yanlış yaptığına kani olduğu
için o soruyu kaldırmış, kaldırınca yorumlar da berhava olmuş.
Maksat elbet yaraları deşmek ya da
bir ölünün arkasından lanet okumak değildir. Ama bu insanların ruh haletlerini
anlamak da önemlidir. O yüzden paylaşılan bu yorumları rumuzlu olarak
özetlemeye çalışacağım:
Rıza:
Sözleri tutukluluk yapsa da yüreği mert, zalimden yana değil mazlumdan yana
olan bir gazeteciydi. Kirli medyaya inat Allah rahmet eylesin :(Tutuklu söz
dinlemeyi yalan söz dinlemeye tercih ederim gerçekten üzüldüm...
Beklenen
bir tepki.
Safinaz: Henüz çok
gençsiniz, her vicdan sahibi gibi ölenin ardından üzülmeniz doğal; ama şu an
yaşadığınız huzur ortamına aldanmayın; 28 Şubat'ta bu adam ve bunun amirleri,
emir erleri yüzünden müslümanlara ne işkenceler yapıldı. Hiçbir araştırma,
bizzat yaşama, bizzat müşahede etmek gibi değildir; bizim ve bizim gibilerin o
dönemde ne tür muamelelere maruz kaldıklarını araştırın önce.. Kimler yüzünden
neler yaşadığımızı araştırın.. Eğer doğru bilgilere ulaşabilirseniz,
"Allah rahmet eylesin!" diyemezsiniz arkasından..
Canı
yanmış ve otuzlu yaşlarda birinin tepkisine benziyor.
Gülbeyaz: TRT için 32. Gün
programını hazırladığı dönemde sahtecilik ve dolandırıcılık iddiası ile
hakkında açılan kamu davasından yargılandı ve hüküm giydi. Olayı ortaya çıkaran
TRT Teftiş Kurulu raporunda Birand'ın kurumu uğrattığı zarar: 2 milyon Belçika
Frangı, 4 milyon 650 bin İtalyan Lireti, 104.100 Fransız Frangı, 34.600 ABD
Doları, 28.400 İngiliz Sterlini, 35.360 Avusturya Şilini, 1.558 Alman Markı,
310 İsviçre Frangı olarak belirlenmiştir. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin
Esas 1994/1315 sayılı kararıyla TRT'yi dolandırmaktan 11 ay 20 gün hapis cezası
almıştır. Cezası Yargıtay tarafından da onanan Birand, TRT'nin zararını geri
ödemiş ve aldığı hapis cezası paraya çevrilmiştir. Hakkında aynı suçtan açılan
ikinci bir davada, mahkemece suçu sabit görülmekle birlikte zaman aşımı
nedeniyle dava düşmüştür...
Bu
yorumcu Birand’ın “Bal tutan parmağını yalar” atasözünü haklı çıkaran ve
devletin malına deniz gözüyle bakan birisi olduğunu imaya çalışıyor ve Safinaz’a
destek veriyor. İşler kötüye gidiyor derken bir müdahale ile ilahiyatçı
olduğumuzu hatırlıyoruz:
Bilge Hercai: İyi ki
rahmet insanoğlunun elinde değil. Yoksa onu da esirgerdi hemcinsinden... İlahiyatçıyız
güya... Allah'ın Rahmân ve Rahîm olduğunu, affedici olduğunu, affı ÇOK
sevdiğini söylüyoruz insanlara habire... Âhir demlerinde "Akşam yatarken
şükrediyorum Allah'ıma bugün de nefes alabildiğim için, sabah kalktığımda
şükrediyorum O'na, yeni bir güne kavuşturduğu için" diyen ve
takipçilerinden "sevenlerimden de beni sevmeyenlerden de hayır dualar
bekliyorum" diyerek bu dünya durağındaki müddetini tamamlayarak göçüp
giden bir insana "Allah rahmet eylesin" cümlesini bile çok
görüyoruz... Allah Settâr'ken (yani örterken kulunun günahlarını), Gaffâr'ken
(yani kendisini inkâr edip şirk koşmadıktan sonra kulunu bağışlayanken...) biz
burada satır satır amel defterlerini döküyoruz ortaya pervasızca... Yalnızca
biziz masum olan ve herkes günahkar öyle mi? Neden herkes kendi defterine
bakmaz? Kendi hesabını görmez de ölü çekiştirir? Rahmet Allah Teâla'nın elinde
çok şükür... Allah mahlukatından rahmetini esirgemesin. Hepimiz O'na çok
muhtacız.
Garibce
rahatlıyor ve ümitvar oluyor.
Safinaz: Bugün masonlar
da, masonlara hizmet edenler de Allah kelimesini, inşallah kelimesini çok rahat
kullanabiliyorlar. İlahiyatçı olmak, üzüntüyle söylüyorum, bir ilahiyat
kantininde kız ve erkeği ayırmamak için direnmek, çağdaşlığı öne sürmek,
gericilikle itham etmek haline gelmişken; o ilahiyatçı kesimi bana, vaktiyle bu
gibi insanlar yüzünden başını açmak zorunda kalmış, her yerde ikinci sınıf
insan, zenci muamelesi görmüş, okulunun en çalışkan öğrencilerinden biri iken
en büyük hayali olan tıbbiyeyi sırf imam hatipli olduğu için okuyamamış, hatta
başını tekrar açmamak için ülkesinde bir üniversite okuyamamış, baş vurduğu iş
yerlerine başörtüsü sebebiyle alınmamış, buhranlar, bunalımlar ve burada
sayılamayacak kadar çok menfi şeyler yaşamış bir insana, işte tüm bunlara sebep
olan insan için Allah rahmet eylesin demem gerektiğini söyleyebilecek en son
kesimdir...
Safinaz’ın
öfkesi öyle geçeceğe benzemiyor. Halihazırda bir ilahiyatçı olmadığı da anlaşılıyor.
K.K. Ölenin arkasından
konuşulmazmış... Kimsenin Allahın huzurundaki değeri bilinmez bizim ne garantimiz
var ölmeden önce ne gibi amellere bulaşacağımıza?
DEG: Hakkımızı helal
etmiyoruz gerisi onunla Allah arasında. Kul ile Allah arasına girilmez...
Safinaz: Siz istediğiniz
gibi dua edebilirsiniz arkasından, ben edemiyorum, benim akranlarım da,
büyüklerim de edemiyor.. Ben burada yalnız şahsıma yapılan değil, milyonlarca
dindar insana yapılanlardan bahsediyorum. Siz hariçten gazel okuyup, bilgisizce
ahkam kesiyorsunuz. Öncelikle hangi ölülerin arkasından konuşulmaz, onu
öğrenin. Ben de size kişi sevdiği ile beraberdir diyorum, sevdiğiniz ve
savunduğunuz insanlara da çok dikkat edin..
KK. Bilgisiz falan değilim
hariçten gazel de okumuyorum 27 yaşındayım ve sizin bahsettiğiniz şeyleri en az
sizin kadar biliyorum. Ben dua edelim demedim size, sadece Allah’ın huzuruna
nasıl gittiğinizi bilemeyiz demek istediğim. Mazlumun sahibi Allah’tır bunu
bilen bir insan daha fazlasını istemez. Biz “ahımızı al desek de alacak O alma
desek de!” Her neyse tartışma niyetiyle yazmadım Hayırlı geceler.
Bilge Hercai: Safinaz
Hanım nedir bu feryâd ü figân Allah aşkına? Ayağınıza taşlar bağlanarak kızgın
kumlarda mı sürüklendiniz? Gözlerinizin önünde sevdiğinizi mi lime lime
ettiler? Kor hâlindeki ateşin üzerine mi göğsünüz bastırıldı? Hayat
arkadaşınızı bacaklarından iki ayrı deveye bağlayıp develeri ters yönlere
sürükleyerek şehit mi ettiler? Sizi öldürmek için evinizi mi kuşattılar?
Doğduğunuz, büyüdüğünüz topraklardan mı sürdüler sizi? Defalarca suikastlara
uğrayıp ölümlerden mi kurtuldunuz? Bütün bunlara maruz kalıp sonra da kendisine
bu zulümleri revâ görenleri affeden Peygamber sizin de Peygamberiniz değil mi?
“Ne yapsan haklısın ey Muhammed! Assan da kessen de kovsan da haklısın…”
diyenlere “İzhebû ve entümü’t-tulekâ” “Haydi gidin serbestsiniz!...” dememiş
miydi? Siz o kutlu insanlardan da mı daha çok eziyet gördünüz? Tıbbiyeli
olamamışsınız, işe alınmamışsınız, bunalıma düşmüşsünüz!!! (Hem "müslüman
olmak, hem "bunalım"a düşmek!!!) Buyurun geçti işte o günler, imam
hatipli bir insan yönetiyor memleketi, tıbbiyelisi de mülkiyelisi de bilmem nelisi
de el pençe duruyor önünde! Bu mağdur edebiyatından ne zaman kurtulacağız Allah
aşkına? İnancımızdan ötürü başımıza gelenlerin karşılığını mı isteyip duracağız
habire? Kimin ne niyetle “Allah” dediğini nereden biliyorsunuz sonra?
İnsanların kalpleri mi size âşikâr oluyor?
OÇ: Bazı arkadaşların
oynadığı "din polisçiliği" oyununu falan geçtim de Mehmet Ali
Birand'ın 28 Şubat döneminde azmettirici ya da suçlu değil tam aksine
"mağdur" kişilerden biri olduğunu da mı bilmiyorsunuz? "Andıç
Skandalı" diye bir şey var arkadaşlar. Birand bizzat TSK tarafından mağdur
edilen insanlardan biri. Genelkurmay'ın bu andıcı yüzünden işini kaybediyor,
hayatı kararıyor. 21.yy'da bilgiye erişim çok kolay; "Mason"
komploları kuracağınıza biraz "gerçeklere" bakın. Mehmet Ali Birand
liberal demokrat bir adamdı kimsenin başörtüsüyle, diniyle uğraşmadı. Kendisi
dindar olmayabilir ve hatta inanmaya da bilir, o bizi zerre ilgilendirmez.
Önemli olan şey; Birand'ın askerci, Kemalist biri olmadığı; tam aksine rejimin
mağdur ettiği kişilerden biri olduğudur.
Safinaz: Yok ya, son
dönemde internet sayfalarına düşen kasıtlı iki üç haber, son dönem seçimlerinde
tekrar Ak Parti'nin galip gelmesiyle 'biz bu adamları yenemiyoruz, bari yanlısı
olup daha fazla kaybetmeyelim' diyen bu adamlar.. Siz Google'a m.a.birand
yazınca çıkan şeyleri okuyarak araştırmış olduğunuzu mu zannediyorsunuz ??
Onların hepsini ben de okudum. "28 şubatta irtica geliyor diye yaygara
kopararak çok yalan haber yaptık" diyen yine bu adamdı, ama bu ve tüm
diğer itirafları çok az yerde yazar, onları da okuyunuz bizahmet! Bilge Hercai,
sen benim ve milyonlarca müslümanın çektiklerini küçümsedin, güldün ya hani..
Hem de sırf şu adamı savunmak için, cahilce bunu yaptın ya hani.. Ben de
içimdeki ah ile seni Allah'a havale ediyorum. İnsan müslüman kardeşinde
kınadıklarını bizzat yaşamadan ölmezmiş.. Şimdi ben, burada konuşmalarımın
gereksiz olduğunu da düşünmeye başladım, zira siz hani dini çok biliyorsunuz
ya, daha Allah'ın emrini yerine getirip erkekle kadını bir kantinde
ayıramadınız, bana din hususunda akıl verecek en son kişilersiniz siz.
Bu
kişi her kimse, fakültedeki kantine de takmış gibi gözüküyor.
SY:
Böyle bir tartışmaya girmeyi hiç istemem ama bir kafirin cenazesi geçerken
ayağa kalkan kimdi ve kimin efendisiydi, “Sizden birisi öldüğü zaman onun
arkasından, yaptığı kötülükleri anmayınız, yaptığı güzellikleri anınız”
(nitekim bu adamın cenaze namazı kılındı ve müslüman olmadığına şahit yok)
diyen bizim efendimiz değil mi? Peki O'nun (s.a.v) bir ümmetinin daha cehenneme
girmesini istemekle O'nu daha fazla üzmüş olmaz mıyız? Keşke biz de “Onları
helak etme YA RABBİ! Zira onlar İslam’ı tam olarak anlayamadılar, bana
yaptıkları her şeyi ben affettim, sen de affet!” diyebilsek, Allah bize bu
geniş yürekliliği nasip etsin inşallah...
Evet,
bakış açısı ve temenni çok güzel!
Bu
araya ithamlar içeren yorumlar giriyor.
OÇ: İsa aleyhisselam'a
"Ölü diriltmekten daha zor ne vardır?" diye sormuşlar, o da demiş ki
"Anlayamayana anlatmak!". He tamam arkadaşım tek mağdur sizsiniz, tek
zulüm gören sizsiniz, tek Müslüman sizsiniz, tek dindar sizsiniz. Ulusal
gazeteler 28 Şubat'ta manşetlerden Mehmet Ali Birand'ı değil sizi hedef
gösterdi, Oktay Ekşi "Alçakları Tanıyalım" yazısını Birand için değil
sizin için yazdı değil mi? Bunu da geçtim, şu hoşgörüsüzlüğü anlayamıyorum.
"İlk taşı günahsız olanınız atsın"... Ne çok günahsız varmış burada, herkes
taş atmak için bekliyor…
SY: Efendimizin hadisini
okuduğunuzda bu tartışmanın bitmiş olması gerekiyordu. Demek ki bu İslam'ı
anlama tartışması değil, kendine yandaş bulma tartışması. Onun için ben ve
benim gibi düşünenler için tartışma bitmiştir diye düşünüyorum. Siz de benim
gibi düşünüyorsanız lütfen yorum atmayınız. Haklı dahi olsa tartışmadan önce
ayrılan kazanır anlamında Efendimizin bir hadisi var diye biliyorum... Her
şeyin en iyisini Allah bilir...
Yorumlar
bu noktaya geldiğinde birisi bir anonsta bulunuyor:
AK:
Arkadaşlar bu konuyla ilgili sizleri garice’nin
yazısına davet ediyorum. Çok istifade edersiniz.
Bu arada belli ki Garibce devreye
giriyor ve taraflardan en sert çıkan Safinaz da, yazıda kendi hissiyatını buluyor.
Garibce farkı diyelim.
Safinaz: Hocam, herhalde bu kadar güzel
anlatılamazdı hislerim.. Her ne kadar 'ölen kişi ardından yamuk konuşan' sıfatı
verildiyse de bize, huzur ortamında yaşayıp da vaktiyle çektiğimiz büyük
acıları küçümseyip bizleri merhametsizlikle eleştirenler için, bir nebze olsun
çektiklerimizi dile getirmenizden ötürü kendi adıma teşekkür ederim. İlk
yorumuma başladığım gibi, "ölenin ardından üzülmek her vicdan sahibine
haktır" velakin, öldü diye hatalarını görmezden gelip, sırf Kürt kökenli
olduğu için Kürt arkadaşların 'ölenin ardından konuşulmaz' bahanesiyle kayıtsız
şartsız savunmaları karşısında susamazdım. Susmam da.. İsteyen rahmet okusun,
isteyen hakkımı helal etmem desin. Ama hakkını helal etmeyene 'sanki şunu mu
yaşadın, bunu mu yaşadın' denmesin. Denirse de Allah'a havale olsun..
Safinaz birazcık olsun sakinleşse de bu
kez Rıza’nın ayranı kabarıyor, adamın babadan Kürt ise anadan Türklüğünü
gündeme getiriyor, bu adamın sevilmemesinin tek nedeninin en zor zamanlarda
bile Kürtlere yapılan haksızlığı dile getirmesi olduğunu söylüyor, iş Dersim’e
Uludere’ye atıflara kadar gidiyor. Ekliyor: Bu ülkede iki kesim yüz senedir
zulüm görüyor birincisi muhafazakârlar ikincisi Kürtler... Kürtler hem Kürt
olduğu için hem muhafazakâr olduğu için iki defa zulüm gördüler... Siz tıbbiyeye
girememekten bahsediyorsunuz. Bizler yıllarca silahların gölgesinde yaşadık. Gözlerimizin
önünde ailemizi katlettiler. Ben de diyorum ki bizlere zulmedenleri ve bu zulme
alkış tutanları Allah’a havale ediyorum… Zalimler ve zalimlere alkış tutanlar
bir gün gelecek hesap verecekler. Şunu unutmayın zulme alkış tutanlar en az
zalim kadar zalimdirler...
Bizler asla insanları Türk ve Kürt diye
ayırmadık. Benim gözümde bir iyi insan vardır iki kötü insan vardır. Bu adamın
iyi insan olduğunu düşündüğüm için rahmet okudum, hepsi bu. İyi insan demek
namaz kılan değildir, iyi insan demek insaflı ve vicdanlı insandır. Kime rahmet
okuyup kime okumayacağımıza siz mi karar vereceksiniz. İnadına ALLAH RAHMET EYLESİN. Başbakandan
tutun bütün bakanlar Türküyle Kürdüyle herkes ''ALLAH RAHMET EYLESİN'' dedi bir
şey olmadı da biz rahmet okuduk birilerinin gücüne gitti bu ne arkadaş ya...
Karşılıklı ithamlar ve anlama çabaları
burada bitmiyor. Ama maksat hasıl olduğu için ben burada kesmek istiyorum. Son
sözü bu tartışmalara sebep olan şahsın müdahalesine bırakıyorum:
KS: Yalnızca şaşkınlığımı paylaşmak
istemişken konunun bu denli uzayacağını tahmin etmemiştim, ama şunu söyleyeyim,
öyle ya da böyle idi, bunu ispatlamaya çalışmanın pek bir anlamı yok şimdi aslında.
İşin bundan sonrası Allah Teala’ya kalmıştır. Biz kendimiz nasıl yaşamışız, nasıl
devam ediyoruz ve neler hazırlıyoruz bunlara bakmış olalım. Allah affetsin
hepimizi.
Bu paylaşımda gerçek ilahiyatçı
tavırlarla müdahil olan arkadaşların katkıları Garibce’yi sevindirdi. Paylaşımda
işi karşılıklı atışmaya döndüren iki isim öne çıkıyor: Safinaz ve Rıza. Bu iki
isim belli ki Birand ismi üzerinden bir hesaplaşma haleti ruhiyesi içindeler. Öyle
anlaşılıyor ki her ikisi de yaralı. Birand ise, bunlardan birinin yarasını
deşmiş, diğerinin yaralı yüreğine su serpmiş. Dolayısıyla her ikisinin de
Birand’ın arkasından yapmış oldukları değerlendirmeler İlahiyatçı olma
açısından bir ölçü görülmemeli. Araya giren Bilge Hercai, OÇ, SY gibi paylaşımcılar gerçek bir
ilahiyatçı namzedi gibi katkıda bulunmuşlar. Onlardan beklenen de o idi.
___oOo___
Evet, işte böyle.
Ölüm bir gerçek ve elbet bir gün
gelecek.
Arkada gök kubbede bir hoş sada bırakmak
ne saadet.
Hem Toktamış hem de Işıkara hocalar bu
işi başarmış gibiler.
Allah cümle geçmişlerimize rahmet
eylesin.
O bizim Rabbimiz ve bizler O’nun kullarıyız.
Esirgeyen de O, bağışlayan da O!
Alnımız secdeden kalkmasa bile bize eğer
lütfu ile muamele etmezse kim emin olabilir akıbetinden. Ama inancımız odur ki
O lütuf ve merhametiyle muamele edecektir.
Esirgeyecektir, bağışlayacaktır.
Dua ile!
22.01.2013
GARİBCE
hayatını allaha yakın yaşamayan insana allah rahmet eylemesin
YanıtlaSil