6 Ocak 2013 Pazar

İçki cezası bir had olabilir mi?




Had cezası şöyle tarif ediliyor: هي عقوبة مقدرة وجبت حقا لله تعالى[1]

Had (ç. Hudûd) “Bizzat Şârî tarafından Allah hakkı olmak üzere adı konulmuş, miktarı belirlenmiş bir cezadır”.

Miktarı belirli olmadığı için tazir gerektiren suçlar had kapsamının dışında kalır. Keza kısas ve diyeti gerektiren suçlar da –modern hukukun aksine- kul hakkı kapsamında mütalaa edildiği için tanım dışında kalmaktadır.

Buna göre haddi gerektiren suçlar şunlardır:
1. Zina.
2. Kazf (iffete iftira),
3. Hırsızlık,
4. Hırâbe (eşkiyalık, terör),
5. Bağy (kurulu meşru düzene başkaldırı, isyan)
6. İrtidad (dinden dönme),
7. İçki içme cezası.

İçki içmenin günah ve aynı zamanda İslam hukukuna göre bir suç olduğunda kuşku yoktur. Ancak bunun bir had cezası gerektiren bir suç mu yoksa taziri gerekli kılan bir suç mu olduğu tartışmaya açık gibi duruyor.

Tazir, azarlama anlamındadır. Haram olan bir şeyin yapılması ya da emredilen bir şeyin terk edilmesi durumunda Şâri’in ceza olarak bizzat belirlediği bir durum yoksa, takdiri devlet başkanına (ülülemr) bırakılan ve mahkemeye celp, mahkemede sert bir bakış, bir söz yahut şehir içinde dolaştırarak teşhir gibi ya da üç celde ile otuz dokuz celde arasında değişen bir cezayla tecziye yoluna gidilmesi demektir.

İçki içme cezası tazir olsa ne olur, had olsa ne olur? denilebilir. Tazir cezaları esnektir; zaman ve mekana, konjonktüre göre bizzat devlet başkanı (ülülemr) tarafından uygun görülebilecek bir ceza olabilir. Oysa had cezaları asla değiştirilemez ve üstelik affı da mümkün değildir.

İmam Ebu Hanife’ye göre yasak olan içkiler arasında da bir ayrım vardır. Bizzat Kur’an’da adı konularak haram kılınmış olan Hamr yani şarap içene sarhoş olmasa bile bu ceza uygulanırken, diğer içkilerde ceza uygulanabilmesi için sarhoş olması şartı vardır[2]. Sarhoş olmanın ölçüsü de yeri göğü ayırt edemeyecek kadar ya da kadını erkeği seçemeyecek kadar aklı başında olmamak şeklinde açıklamalar yapılır.

İçkinin (hamr) haram ve dolayısıyla içiminin aynı zamanda bir suç olduğunda şüphe yoktur. Fakat cezasının ne olduğu konusu çok açık değildir.
Genelde  bu konuda “tebkît”ten bahseden hadisler delil olarak kullanılmaktadır. Hz. Peygamber’e bir içki içen kişi getirilmiş, o da sahabeye “Onu uslandırın (tebkît)” buyurmuş. Sahabe de kimi pabucu ile, kimi eliyle, kimi elbisesinin ucuyla olmak üzere, kimi de yüzüne toprak saçma şeklinde o kişiyi tartaklamışlar. Kırk kadar vurdukları tespiti yapılmış ve bu uygulama cezaya esas kılınmış.

Ama daha sonraları Hz. Ömer zamanında içki içenlerin önü alınamayınca Hz. Ali’nin de önerisiyle[3] ceza olarak seksen celde vurulması benimsenmiş ve ondan sonra da bir had olarak seksen celde bir esas olarak uygulamada ve ardından da kitaplarımızda yer etmiştir[4].

Hal böyle iken cezanın seksen celde şeklinde uygulanması konusunda yine de bir tedirginliğin olduğu görülmektedir. Nitekim Hz. Ali’nin şöyle söylendiği rivayet edilir:
“Had uyguladığım ve bu yüzden ölen hiç  bir kimse hakkında içimde bir rahatsızlık  duymam. Yalnız içki cezası bundan hariçtir. Eğer o kişi had sebebiyle ölecek olsa elbette diyetini öderdim. Çünkü bu konuda Hz. Peygamber’in bir sünneti (uygulaması) olmamıştır”[5]

Beyhakî rivayetinde bu söze yer verdikten sonra şöyle bir talikte (yorum) bulunur:
“Hz. Ali bu konuda Hz. Peygamber’in bir sünneti (uygulaması) olmamıştır” derken tazir yoluyla kırk üzerine ziyade edilen kısım için bunu söylemiştir. Yoksa ilk kırk celde, hurma dalı, pabuç, elbise ucu gibi yollarla bizzat Hz. Peygamber’in uygulamasıyla sabittir” [6]

Görülüyor ki bu haddin bir kere seksen olarak sübutu tazir yolu iledir. Yani ülülemrin inisiyatifi ile belirlenmiş ve öylece de karar kılmıştır.

İlk kırkı ise diğer hadlerde olduğu gibi bizzat Şâri tarafından hâs bir lafızla belirlenmiş de değildir. Belli ki sahabenin bir takdiri söz konusudur ve ne ile vurulduğu konusunda da diğer hadlerde olduğunun aksine tam bir farklılık vardır.

Bütün bunlardan sonra bu cezanın ilk kırk da dahil olmak üzere bir tür tazir cezası şeklinde uygulanmış olduğu kanaati bizde hakim olmuştur.

Günümüze gelince içki ve benzeri toplumlarda yaygın olan ve yayılma istidadı gösteren kötülüklerle mücadele etmek elbette gereklidir. Ancak bunlara karşı cezai müeyyideler getirilmesi ve içki içenlerin sıkı takibe alınıp ağır cezalarla cezalandırma girişimleri tarihte hep başarısız olmuştur. Ankara Büyük Millet Meclisi’nin ilk çıkardığı kanun, Meclis-i Mebusân’ın gündeminde olan ve dolayısıyla da sıra numarası eski meclisin bıraktığı yerden başlayan 14 Eylül 1920 tarih ve 22 sayılı Men-i Müskirat Kanunu’dur[7].

Bu Kanun 26 Mart l926 günlü ve 790 sayılı yasanın 30. maddesi ile tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Ansiklopedik bilgilere göre 20. yüzyılın ilk yarısında alkollü içkilerin bazı ülkelerde yasaklandığı dönemler vardır:
·         1914 - 1925 Rusya ve Sovyetler Birliği
·         1915 - 1922 İzlanda (bira yasağı 1989 yılına kadar sürdü)[4]
·         1916 - 1927 Norveç (1917 - 1923 yılları arasında bira ve şarap yasağı ile desteklendi)
·         1919'da Macaristan (Macaristan Sovyet Cumhuriyeti, 21 Mart ile 1 Ağustos arası szesztilalom olarak adlandırılır)
·         1919 - 1932 Finlandiya (kieltolaki yani "banlama yasası" olarak adlandırılır)
·         1920 - 1933 Amerika Birleşik Devletleri

Bu yasaklamaların tümü istenilen sonucu vermemiş, dünyada içki ve daha sonra bunun yanında sigara ve uyuşturucu kullanımı hızla yayılmıştır.

Buradan da anlaşılıyor ki ceza önerisi yeterli bir tedbir olamamaktadır. Bunun için iman ve ahlak düzleminde tedbirlere başvurmak ve asıl vazi (engelleyici motif) olarak cezayı değil, eğitimi görmek, cezaya gerekmesi halinde sadece ikincil ve destek mahiyetinde başvurmak esas olmalıdır.

Medine sokaklarında küplerin kırılıp da sel gibi şarabın akıtıldığı eylemin henüz cezâî hiç bir müeyyidesi yoktu. Ama insanlar artık öyle bir davranışı ortaya koyabilecek bir kıvama gelebilmişlerdi. Hikmetli teşrî, elbette ki bu gibi konularda tedrîciliği (aşamalılık ilkesi) de hesaba katmak zorundadır. Yaygın tüketimi olan bir nesnenin, bugünden yarına yasaklanmasıyla önünün alınması çok zordur. Uygulamalar da bunun neredeyse imkansız olduğunu ispat için yeterlidir.
İşin diyanî ve ahlakî yönü öne çıkarılmalı ve insanlar bu gibi alışkanlıkların zararlı ve uzun vadede öldürücü, toplumu ve nesli ifsad edici olduğu gerçeğine inandırılmalı, yayılmaması için önlemler alınmalı, özendirici davranışlara imkan verilmemelidir. İçki reklamı radyo ve televizyonlarda yasak olabilir. Fakat bütün diziler ve filimler baştan sonra uygulamalı olarak bunu özendirmektedir. İnsanlar her eve girişlerinde ille de içki içmek gerekiyormuş görüntüsü o kadar hakimdir ki, keza yanlarına birinin her gelişinde ille de içki ikram etmek sanki bir zorunlulukmuş gibi lanse edilmekte ve bilinç altına adeta bu figürler kazınmaktadır.
Ondan sonra da hep birlikte içki, sigara, kumar gibi kötü alışkanlıkların zararlarını anlatmaya çalışmak, hiç inandırıcı olmamaktadır.

Hele içki içmeyi modern olmakla ilişkilendirmek ve çağdaşlığın bir gereği olduğunu resmî kabullerde bile zihinlere empoze etmek, körpe dimağlar tarafından asla ıskalanmamakta, bütün bunlar çok güçlü bir özenti oluşturmakta ve bu gibi nesnelerin kullanılma yaşı ilk okullara kadar düşmektedir[8].
Bu hayra alamet bir durum değildir.

Bize lazım olan sağduyudur, insanlıktır ve bütün bunların üzerine artı bir değer olan İslamlıktır.

Biz ağzımıza koymadık ve bunun hiç eksikliğini ve ezikliğini de hissetmedik.
İçenlere zoraki bir şey dayatacağımız da yoktur. Ama onlar açısından da içimine gönlümüz razı olmamaktadır. Bir şeyin zararı müsellemse, aklı olan insanların ondan uzak durması akıllılık olmalıdır. Bunun bir tür gericilik olarak lanse edilmesi ve üzerimizde bu yolla baskı kurulmaya çalışılması bizce asla kabul edilebilir bir durum değildir.

Neslimizin sağlıklı olarak bekasını istemek hepimizin hakkıdır.
Sigara konusunda önemli tedbirler alınmıştır. Bu tedbirler birçok kimseyi rahatsız etse de toplumun kahir ekseriyeti bundan memnuniyet duymuştur.
Yanlış, her zaman ve her yerde yanlıştır.

Çağdaş zamanların imajı ile alakalı da olsa içki zararlıdır. Azı çoğunun davetçisidir. Sonuçlar ise ortadadır.

Ya Rabbi! Sen bu zıkkımı günah ve bir suç saymasaydın bile bize bahşettiğini akılla ve fıtratla, toplumun sağduyusu ile beslenen irfanımızla zaten içmezdik. Bizim kendimizden bu anlamda korkumuz yok. Fakat soframızdaki hemdem arkadaşlarımızın sarhoş olup da deve çene kemiğini kafamızda paralamasından  -şimdilerde arabayı üstümüze sürmesinden- emin olamazdık.
Sen lütuf buyurdun, “artık tümden bırakın!” dedin. Biz de tümden bıraktık.
Duyduk ve uyduk Ya Ya Rabbi!
Duyduk ve uyduk!

Dua ile!
06.01.2013
GARİBCE


[1] الاختيار لتعليل المختار - (4 / 83) 
[2] الاختيار لتعليل المختار - (4 / 106  ولا يحد شاربها حتى يسكر ولا يكفر مستحلها
[3] الموطأ - رواية يحيى الليثي - (2 / 842)  ان عمر بن الخطاب استشار في الخمر يشربها الرجل فقال له علي بن أبي طالب نرى أن تجلده ثمانين فإنه إذا شرب سكر وإذا سكر هذى وإذا هذى افترى أو كما قال فجلد عمر في الخمر ثمانين.
[4] السنن الكبرى للبيهقي وفي ذيله الجوهر النقي - (8 / 319)  وَأُتِىَ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- بِشَارِبٍ فَقَالَ :« اضْرِبُوهُ ». فَضَرَبُوهُ بِالأَيْدِى وَالنِّعَالِ وَأَطْرَافِ الثِّيَابِ وَحَثَوْا عَلَيْهِ التُّرَابَ ثُمَّ قَالَ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- بَكِّتُوهُ فَبَكَّتُوهُ ثُمَّ أَرْسَلَهُ قَالَ فَلَمَّا كَانَ أَبُو بَكْرٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ سَأَلَ مَنْ حَضَرَ ذَلِكَ الْمَضْرُوبَ فَقَوَّمَهُ أَرْبَعِينَ فَضَرَبَ أَبُو بَكْرٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ فِى الْخَمْرِ أَرْبَعِينَ حَيَاتَهُ ثُمَّ عُمَرُ رَضِىَ اللَّهِ عَنْهُ حَتَّى تَتَايَعَ النَّاسُ فِى الْخَمْرِ فَاسْتَشَارَ فَضَرَبَهُ ثَمَانِينَ
[5] مسند أحمد بن حنبل - (1 / 125)  عن على رضي الله عنه قال : ما من رجل أقمت عليه حدا فمات فأجد في نفسي إلا الخمر فإنه لو مات لوديته لأن رسول الله صلى الله عليه و سلم لم يسنه
[6] السنن الكبرى للبيهقي وفي ذيله الجوهر النقي - (6 / 123)12009- عَنْ عَلِىٍّ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : مَا مِنْ صَاحِبِ حَدٍّ أُقِيمَ عَلَيْهِ أَجِدُ فِى نَفْسِى عَلَيْهِ شَيئًا إِلاَّ صَاحِبَ الْخَمْرِ لَوْ مَاتَ لَوَدَيْتُهُ لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- لَمْ يَسُنَّهُ. أَخْرَجَهُ الْبُخَارِىُّ وَمُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ مِنْ حَدِيثِ سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ. {ق} وَإِنَّمَا أَرَادَ لَمْ يَسُنَّ مَا وَرَاءَ الأَرْبَعِينَ إِلَى الثَّمَانِينِ وَهُو مَا زَادُوا عَلَى حَدِّهِ عَلَى وَجْهِ التَّعْزِيرِ فَأَمَّا الأَرْبَعُونَ بِالْجَرِيدِ وَالنِّعَالِ وَأَطْرَافِ الثِّيَابِ فَهُوَ حَدٌّ ثَابِتٌ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم-.
[7] MEN'-İ MÜSKİRAT KANUNU
(Ceride-i Resmiye İle neşir ve ilân: 28 şubat 1337 - No. 4)
No. 22
BÎRÎNCÎ MADDE — Memaliki Osmaniye'de her nevi müskirat imal, ithal, füruht ve istimali memnudur.
İKİNCİ MADDE — Müskirat imal, ithal ve nakil ve füruht edenlerden müskiratın beher kıyesi için elli lira cezayi nakdî alınır ve elde edilen müskirat imha olunur.
ÜÇÜNCÜ MADDE — Alenen müskirat istimal edenler veya hafiyen istimal edipte sarhoşluğu görülenler ya haddi şerî veya elli liradan iki yüz liraya kadar cezayi nakdî veyahut üç aydan bir seneye kadar hapis cezasıyla tecziye olunurlar. Sıfatı resmiye erbabından olanlar dahi memuriyetten tard edilir ve bu husustaki hükümler kabili itiraz ve istinaf ve temyiz değildir.
DÖRDÜNCÜ MADDE — Bu kanunun tasdiki ve neşriyle beraber içki imaline mahsus bilcümle alât ve edevat müsadere edilir. Mevcut içkiler derhal temhir edilir ve iki ay zarfında memalik-i ecnebiyeye ihracına müsaade olunur. İki ay hitamın da mevcut müskirat imha olunur.
BEŞİNCİ MADDE — Tababette kullanılacak her nevi ispirtolu mevat ihtiyaç nispetinde Sıhhiye vekâletince eczanelere tevzi ve sarfiyatı kontrole tabi tutulur.
ALTINCI MADDE — Tababette istimal olunacak ispirtolu mevaddın sureti istimal ve sarfı hakkında Sıhhiye vekâletince bir talimatname kaleme alınacaktır.
YEDİNCİ MADDE — Bu kanun tarihi neşrinden itibaren mer'idir.
SEKİZİNCİ MADDE — Bu kanunun icrayi ahkâmına Dahiliye, Adliye ve Sıhhiye vekilleri memurdur,
14 eylül 1336 ve 1 muharrem 1339

[8] 2010 yılında Yeşilay ile İstanbul Valiliği'nin araştırmasına göre; ilköğretimde yaşamı boyunca en az bir kez alkol kullananların oranı yüzde 15'in üzerinde, orta öğretimde ise yüzde 50 düzeyinde, üniversiteliler arasında alkol kullanma sıklığı da yine yüzde 50 dolayında tespiti yapılmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...