Hay Allah!
Birkaç gün önce bir kuyrukta bekliyorduk. Kamu kurumuydu ve işler çok yavaş
işliyordu. Aslında son senelerde kamu kurumlarında işlerin epeyce hızlandığı ve
kalitenin arttığı şahsen gözlemlediğim bir şeydi. Ama nedense bu kurumda belli
ki adam kıtlığı vardı.
Benim sabrım zorlanıyordu. Belli ki birçoklarının uflayıp puflamasından ve
kendi kendine sesli konuşmasından bir rahatsızlığın havaya hakim olduğu
anlaşılıyordu.
Yanımda ki adam da belli ki sıkılmıştı. Bir ara “Hay Allah!” dedi.
Kendi kendime acaba bu sözü söyleyen şu adam söylediği sözün anlamından
haberdar mıdır? Yani bir tür zikir mi etmektedir, yoksa ağzından çıkan öfkesini
dışa vurmanın, burundan solumanın bir ifadesi miydi?
Belli ki ikincisiydi.
Gene aynı şekilde çok yaygın kullanılan bir deyimimiz de “Haydan gelip huya
gitme” ifadesidir.
Bu tabir de genelde “kolay ve emeksiz
kazanılan şeyler elden kolay çıkar"
anlamında kullanılır. Söz gelimi bir kimse çalıp çırparak zengin olsa, sonra
servetini bir afette kaybetse durumdan haberdar olanların dilinden dökülecek
söz bellidir: “Haydan gelen huya gider!”.
Birisi
piyangodan zengin olsa, sonra da her şeyini kaybedip yoksul düşse, gene
denilecek söz aynıdır.
Haram
yoldan kazanç elde etmiş bir babanın çocuğu babasının malını har vurup savursa
hep aynı sözlü tepki söz konusu olacaktır.
Ancak
bu tabirin çıkışı çok asil bir manayı işaret ediyor gibidir. Çünkü “Hayy” diri
ve hayatın kaynağı anlamında Allah’ın güzel isimlerinden biridir. “Hû” ise O
demektir ve Allah’a raci bir zamir olmaktadır. Buna göre tabirin sözel anlamı “Hayy
olan Allah’tan geldi ve yine O’na döndü” demektir ki bir musibet duyulduğunda
bir müslümanın ilk tepki olarak söylediği bir ayet ile hemen hemen aynı anlamda
olmaktadır. “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciîn = Biz Allah’a aidiz, Ondan
geldik ve O’na dönücüleriz!”.
Ondan
gelip O’na dönmek bizim hem kaderimiz hem de varlık sebebimiz. Hem amacımız O’na
ulaşmaktır hem de bundan başka bir şeyin zaten imkanı yoktur. Öyle ise önemli
olan zoraki olan bu durumu gönüllü hale getirmektir. Zoraki kulluktan gönüllü
kulluğa yücelmektir.
Bir
çağırı karşısında söyleyiverdiğimiz “Hay, hay!” ifadesi de gene bu bağlamda
hatırlanabilir.
Ömrün hay
huy ile geçmesi dahi öyle olmalıdır.
Kim bilir
bu sözün ilk kullanım biçimi nasıldı?
Bazı
tabirler bir zikir olduğu için yahut bir tedbir olsun diye konulabiliyor ama
zaman içinde ilk saikten farklı bir anlam ifade etmek üzere yerleşebiliyor.
Söz
gelimi bizim fıkıhta boşama sözcükleri arasında Türkçemizde de kullanımı mevcut
olan “Üçten dokuza kadar boşamak” tabiri vardır.
Bu tabir belli ki, kocanın karısını kesin bir şekilde boşama iradesinin bir
ifadesi olur. Oysa sözün aslına baksak farklı bir şey ortaya çıkar. Şöyle ki bu
sözü söyleyen koca karısına demiş oluyor ki “Ben seni bir, iki ve üç ile değil,
üçten sonrası dört, beş… dokuz ile boşuyorum!” Yani ilk üçü avucumda tutuyorum,
üçten sonraki talakları veriyorum. İyi de üçten sonra talak hakkı yok ki
versin! Kocanın sahip olduğu talakların tümü zaten bir iki ve üç olmak üzere üç tanedir.
Fakat gel gör ki sözün sırtına yüklenen anlam zamanla değişebiliyor ve
hatta sözün asıl ma vudıa lehu yani hangi anlamı ifade etmek üzere kondu ise o
unutulabiliyor.
Hay Allah!
Hay aksi!
Derken hay ile huy ile geçiyor ömrümüz ve biz “Haydan gelip huya gitmenin”
ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışıyoruz.
“İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn!”
Başka ne demeli!
Dua ile!
19.01.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder