19 Ocak 2013 Cumartesi

Haydan gelip huya giden bize ait olan mı yoksa biz mi?!



Hay Allah!
Birkaç gün önce bir kuyrukta bekliyorduk. Kamu kurumuydu ve işler çok yavaş işliyordu. Aslında son senelerde kamu kurumlarında işlerin epeyce hızlandığı ve kalitenin arttığı şahsen gözlemlediğim bir şeydi. Ama nedense bu kurumda belli ki adam kıtlığı vardı.
Benim sabrım zorlanıyordu. Belli ki birçoklarının uflayıp puflamasından ve kendi kendine sesli konuşmasından bir rahatsızlığın havaya hakim olduğu anlaşılıyordu.
Yanımda ki adam da belli ki sıkılmıştı. Bir ara “Hay Allah!” dedi.
Kendi kendime acaba bu sözü söyleyen şu adam söylediği sözün anlamından haberdar mıdır? Yani bir tür zikir mi etmektedir, yoksa ağzından çıkan öfkesini dışa vurmanın, burundan solumanın bir ifadesi miydi?
Belli ki ikincisiydi.
Gene aynı şekilde çok yaygın kullanılan bir deyimimiz de “Haydan gelip huya gitme” ifadesidir.
Bu tabir de genelde “kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar" anlamında kullanılır. Söz gelimi bir kimse çalıp çırparak zengin olsa, sonra servetini bir afette kaybetse durumdan haberdar olanların dilinden dökülecek söz bellidir: “Haydan gelen huya gider!”.
Birisi piyangodan zengin olsa, sonra da her şeyini kaybedip yoksul düşse, gene denilecek söz aynıdır.
Haram yoldan kazanç elde etmiş bir babanın çocuğu babasının malını har vurup savursa hep aynı sözlü tepki söz konusu olacaktır.
Ancak bu tabirin çıkışı çok asil bir manayı işaret ediyor gibidir. Çünkü “Hayy” diri ve hayatın kaynağı anlamında Allah’ın güzel isimlerinden biridir. “Hû” ise O demektir ve Allah’a raci bir zamir olmaktadır. Buna göre tabirin sözel anlamı “Hayy olan Allah’tan geldi ve yine O’na döndü” demektir ki bir musibet duyulduğunda bir müslümanın ilk tepki olarak söylediği bir ayet ile hemen hemen aynı anlamda olmaktadır. “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciîn = Biz Allah’a aidiz, Ondan geldik ve O’na dönücüleriz!”.
Ondan gelip O’na dönmek bizim hem kaderimiz hem de varlık sebebimiz. Hem amacımız O’na ulaşmaktır hem de bundan başka bir şeyin zaten imkanı yoktur. Öyle ise önemli olan zoraki olan bu durumu gönüllü hale getirmektir. Zoraki kulluktan gönüllü kulluğa yücelmektir.
Bir çağırı karşısında söyleyiverdiğimiz “Hay, hay!” ifadesi de gene bu bağlamda hatırlanabilir.
Ömrün hay huy ile geçmesi dahi öyle olmalıdır.
Kim bilir bu sözün ilk kullanım biçimi nasıldı?
Bazı tabirler bir zikir olduğu için yahut bir tedbir olsun diye konulabiliyor ama zaman içinde ilk saikten farklı bir anlam ifade etmek üzere yerleşebiliyor.
Söz gelimi bizim fıkıhta boşama sözcükleri arasında Türkçemizde de kullanımı mevcut olan “Üçten dokuza kadar boşamak” tabiri vardır.
Bu tabir belli ki, kocanın karısını kesin bir şekilde boşama iradesinin bir ifadesi olur. Oysa sözün aslına baksak farklı bir şey ortaya çıkar. Şöyle ki bu sözü söyleyen koca karısına demiş oluyor ki “Ben seni bir, iki ve üç ile değil, üçten sonrası dört, beş… dokuz ile boşuyorum!” Yani ilk üçü avucumda tutuyorum, üçten sonraki talakları veriyorum. İyi de üçten sonra talak hakkı yok ki versin! Kocanın sahip olduğu talakların tümü zaten  bir iki ve üç olmak üzere üç tanedir.
Fakat gel gör ki sözün sırtına yüklenen anlam zamanla değişebiliyor ve hatta sözün asıl ma vudıa lehu yani hangi anlamı ifade etmek üzere kondu ise o unutulabiliyor.
Hay Allah!
Hay aksi!
Derken hay ile huy ile geçiyor ömrümüz ve biz “Haydan gelip huya gitmenin” ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışıyoruz.
“İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn!”
Başka ne demeli!
Dua ile!
19.01.2013
GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...