29 Ocak 2013 Salı

Uyuşturucu kullanımı korkutuyor



Tuğba Mezararkalı’nın haber özeti şöyle: (Zaman: 26 Ocak 2013)
“Aralarında ünlü sanatçıların da bulunduğu 38 kişinin göz altına alındığı son uyuşturucu operasyonu, Türkiye'de madde bağımlılığının ulaştığı boyutları bir kere daha gözler önüne serdi. Adalet Bakanlığı verilerine göre uyuşturucudan mahkum olanların sayısı 2006 yılında 2 bin 832 iken bu rakam 2012 yılında 74 bin 449'a yükseldi. Bu korkunç bilanço, denetimli serbestlik kararıyla birlikte ortaya çıktı. Bu kapsamda Aralık 2012 sonunda cezaevlerinden salıverilen 161 bin mahkumdan 74 bininin uyuşturucu madde kullandığı açıklandı.”
Ah bu insanlar!
Hep bir arayış içindedirler.
Fakat gelin görün ki çoğu insan ne aradığını bilmez.
Kimi hem aradığını bilmez, hem nerede aramakta olduğunu.
Çok az insandır ki ne aradığını bilir.
Bunların da önemli bir kısmı aradığını nerede bulacağını bilemez.
Herkes bir arayış içindedir.
Bunun sonucunda bir bakmışsınız körpecik insanlarımız terörün kucağına düşmüştür.
Kimi mafyanın elinde maşa olmuştur.
Bir çoook büyüğümüzün “Kavga etmeyin, sevişin!” öğüdüne uyarak bir sevişmedir almış gitmiş ve sonunda aranan şeyin orada da olmadığı anlaşılmıştı. Ama bu kez cinselliğin gizemi kaybolmuş, korkunç bir açlık baş göstermiş, tecavüzlerin önü alınamaz olmuştu. Evlilik oranı azalmış, yaşı ilerlemiş, boşanma oranları artmıştı.
Keyfim geldi demiş tüttürmüş. Keder bastı demiş tüttürmüş. Nice çocuk yaşta yavrularımız sigara müptelası olmuş. Şimdi artık kadınlarımız da uydu bu arayışa. Huzuru dumanda arıyoruz. İçimize çektiğimiz duman ağzımızdan burnumuzdan geliyor, ama biz keyfini çıkarma derdindeyiz. Bu belli ki bir nikmet (azap). Hiç nimet olsaydı ağzımızdan burnumuzdan gelir miydi?
Ama gel gör ki bu illet almış başını gidiyor. Son senelerde ortaya konulan mücadelelerin gözle görülür başarısı olduğu söyleniyor. Bunlar sevindirici. Ama bu meret çok yaygın. Hele bir de kızlar arasında da çok yaygınlaşan nargile keyfi var. Mücadele, onu da kapsamına almış durumda. Bunca çaba yeterli sonuç vermiyor. Kötü alışkanlıklar da tüm kötülükler gibi çok sari, bir anda yayılıveriyor.
Ve arayış sürüyor. Bir de bakmışız nice insanımız kendisini uyuşturucunun koynuna bırakıvermiş; artık ondan başka hiçbir şey görmez olmuş. Nice canlar yanmış, nice ocaklar sönmüş. Korkunç bir pazar olmuş. Mafyaları, terör örgütlerini besler olmuş.
Şimdilerde uyuşturucu bataklığında debelenen bu insanlar ne ararlar.
Herkesin bir arayış içinde olduğu belli. Adem baba bile cennette olmasına rağmen sıkıldı, arayış içine girdi. İyi ki Hava’sını buldu da huzura erdi.
Ne aradığını belki oda bilmiyordu, ama onun halini bilen vardı ve imdadına yetişmişti.
Sonra onun çocukları dünyayı doldurdu. Ne aradıklarını bilmeden hep arayış içinde oldular. Allah onların imdadına da yetişti. Onlara kendilerinden rol model elçiler gönderdi. Onlarla içine düşmüş oldukları bataklıklardan düze çıkmanın imkanını ve yolunu buldular. Buna rağmen kimi çıktı kurtuldu. Kimi battığı bataklığın cenneti olduğunu sandı ve battıkça battı. Her avuntusu biraz daha batması sonucunu doğurdu.
İnsanlık tarihi boyunca uyuşturucu elbette biliniyordu. Bizim fakihler afyon gibi uyuşturucuların kullanımının (az olması halinde) caiz olduğunu bile söyleyebiliyorlardı. Çünkü bu gibi durumlar nadirdi, kişiseldi. Geneli ilgilendiren bir kötülük değildi. Nadir için hüküm belirlemenin de anlamı yoktu.
Hasan Sabbah ve fedaileri Haşhaşîn vardı. Yalancı cennetlerde yaşarlar, etrafa şer saçarlardı. 
Ama uyuşturucu, tarihte hiçbir zaman topyekun modern insanın sığınağı olması gibi bir seraba ve arkasından içine çeken girdaba dönüşmemişti.
Modern insan, milyonların içinde yapayalnızdı. Geleneksel bağlardan koparılmış ve özgürlük sevdasına yokluğa savrulmuştu. Aradığı mutluluğun ne olduğunu ve nerede araması gerektiğini bilmiyordu. Yalnızlığı ve tutamaklarının olmayışı onu çok kolay savrulabilir hale getirmişti. Uyuşturucu imdadına yetişmiş gibi sunuldu. Bir tattı, tatmasıyla sonuna kadar battı. Kendisini kurtarmak istedikçe, çırpındıkça daha çok battı. Mafyanın, terör örgütlerinin elinde oyuncağa döndü. Artık müptelası olduğu uyuşturucu için veremeyeceği hiçbir şeyi, satamayacağı –şayet var idiyse- hiçbir değeri kalmamıştı.
İnsanları şirkin bataklığından, içki ve kumarın girdabından çıkaran ey Nebi! Bir İsa Mesih soluğu da bu bataklığa düşmüş insanlarımıza lazım. Biliyoruz ki sen artık yoksun. Fakat senin kutlu yolun, hala yolcularını selamete çıkarıyor. Huzur ve sükunun gerçek adresine işaret ediyor.
Ya Rab! Bizi kendi halimize koyma! Bu insanlarımıza acı ve merhametini üzerimizden esirgeme! Biz yanlış yaptık diye sen bizi kendi halimize terk etme. Bizi doğruya ilet, hakikati göster.
İçimizdeki boşluğu ne ile dolduracağımız bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa bir arayış içerisindeyiz. Ne aradığımızı ve nerede bulabileceğimizi ise bilmiyoruz. Üstelik büyük bir çoğunluk olarak nasıl bir durumda olduğumuzu bile bilmiyoruz. Şimdi Peygamberin çıka gelse, ehl-i Tâif gibi onu bile taşlayacaklar çok içimizde.

Medet Allah’ım! Bize lazımdır rahmet!
Medet Allah’ım! Çektirme bize zahmet!
Bir seraptır ki insanlığın önünde
Hakikat nedir göremez, bu ne perde
Bir girdap ki çekiyor, kurtarsın bizi
İsa Mesih soluğu Peygamber izi

29.01.2013
GARİBCE

2 yorum:

  1. ey Nebi! Bir İsa Mesih soluğu da bu bataklığa düşmüş insanlarımıza lazım

    Lütfen anlayamadım.. daha açık yazarmısınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsa mesih soluğu diriltici bir dokunuştan kinayedir.
      Nebi'ye sesleniş ise vaktiyle kutlu elinin değdiği gibi, şimdi de yolun bizi düze çıkarsın anlamında bir yakarıştır.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...