Toktamış
Ateş
Toktamış
Hoca da göçtü…
1944
doğumlu Şarkiyatçı Ahmet Ateş oğlu akademisyen, siyasetbilimci, yazar Tokta
Hoca da artık sal ağacından lisan-ı hal ile şöyle demiş bulunuyor
Biz dünyadan gider
olduk
Kalanlara selam olsun!
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun!.
Gidenler
birbiri ardınca gidiyor. Sıra kimde belli değil. Tok sesli sempatik Toktamış
Hoca sırasını savdı. İnsan biraz da kendine bakmalı ve gidenlerin ardından onları
hayırla yad etmeli.
Arkasından
bakılınca hemen her kesimden insan onu hayırla yad etmiş, cenazesini büyük bir
kalabalık teşyi eylemiş.
Bir
gazeteci onun çizgisini şöyle özetlemiş:
Toktamış Ateş, bir zamanlar aşırı laikçi
çizgideydi ve Cumhuriyet gazetesinde hard-laikçi yazılar kaleme alıyordu. Bu
çizgisi zaman içinde kırılmaya uğrayan Toktamış Ateş kamuoyu gündeminde en
fazla Fethullah Gülen Hocaefendi ile elele fotoğrafı ile oturmuştu. Fethullah
Gülen Hocaefendi ile yakınlaşan, bu arada Abdurrahman Dilipak ile de programlar
yapan Toktamış Ateş, hep "Ben iflah olmaz bir Atatürkçüyüm" dedi ama
zaman içinde "Kemalist" çizgisinden kaymalar yaşadı.” (spothaber.com)
İnsanlar birbirleri arasındaki duvarları
kaldırıp da konuşabilseler, birbirlerinin gözlerine bakabilseler, birbirlerinin
yerlerine kendilerini de koyabilseler neden anlaşamasınlar ki? Toktamış Hoca bu
anlaşmanın, uzlaşının en güzel örneklerini verdi. Kendisi bir uçta iken tam
karşı tarafta bir başka uçta yer alan insanlarla bir araya gelip, resimler
verdi, ekranlarda boy gösterdi.
Arkasından Ateş'in öğrencilerinden olan ve bir
dönem beraber televizyon programı yaptıkları gazeteci- yazar Abdurrahman
Dilipak aynı şeyleri düşünmemelerine rağmen birbirlerini incitmeden, barış
içerisinde program yaptıklarını hatırlattı.
O yıllarda atılan barış adımlarının
daha da filizlendiğini belirten Dilipak, “Birbirimize rağmen kazanacak bir
zaferimiz yok ama bizim birlikte kazanacak bir zaferimiz var. O da bu ülkede
herkesin inandığı gibi yaşayacağı, düşündüğünü özgürce ifade edebileceği bir
düzenin oluşması. O Cumhuriyet'te yazıyordu ben o zamanki Vakit'te yazıyordum,
en uç noktalardaydık, o gün barış ektik bugün özgürlük biçeceğiz” diye konuştu.
Ne güzel! Barış ekmek ve özgürlük
biçmek.
İnsanlarımızın inançlarından dolayı çok
sıkıntı çektikleri dönemler olmuştur ve hala da bu gibi durumlar devam
etmektedir. Cumhuriyet ideolojisi tek tip bir ulus yaratma uğruna gerek inanç
sebebiyle gerekse etnik aidiyet yüzünden kendi belirlediği standartlara uymayan
pek çok insana haksızlık etti, hatta zulmetti. Bu itilmişlikten,
horlanmışlıktan milletin büyük bir kesimi nasibini aldı. İşte bu gibi
insanların kolayca yaftalanabildiği ortamlarda aydınlardan sırf demokrasi
adına, insan hakları namına sözler duymak bile ancak er kişinin kârı olabilecek
tavırlardan sayılıyordu.
Bu pencereden bakıldığı zaman Toktamış Hoca’nın hard bir laikçi
duruştan, Fethullah Hoca ile el ele tutuşma pozunu vermesi ve ardından da ait
olduğu kesime en antipatik gelebilecek bir isim olan Dilipak ile birlikte ekranlarda
boy göstermesi son derece önemli katkı sağlamıştır.
Bu süreç, onun demokrasiye olan inancını da göstermektedir.
Vaktiyle demokrasi denilince tüyleri diken diken olan bizler, bu
süreçler sayesinde aslında demokrasinin hiç de kötü bir şey olmadığını, aksine
herkesimden insanlara aynı şekilde özgürlükler sunduğunu ve böyle bir ortamın
herkesin kendisini geliştirebilmesinin bir imkanı olduğunu, demokrasinin bir
değer yüklü ideoloji ya da inanç değil aksine her kesimden insanlara huzur
getirmenin imkanlarını içinde taşıyan salt bir aygıt olduğunu öğrenmiş olduk.
Bilmiyorduk, ayıp değil tecrübe ile öğrendik.
Şimdi sıra bu kez o zaman inançları yüzünden ezilen, horlanan,
itilip kakılan, andıçlanan insanlara geçeceğe benziyor. Bugün için henüz erken
ama olur ya bir gün gerçekten inisiyatif sizlerin elinde olursa, vaktiyle
katılmadığınız bir ideoloji yüzünden çektiğiniz eziyetlerin bir benzerini, bu
kez sizin inançlarınızı paylaşmayan farklı kesimden insanlara yaşatacak
mısınız? Yoksa demokrasinin gerçekten bir erdem olduğu inancınızı kalıcı kılıp,
sizin gibi düşünmeyen, sizin kutsallarınıza inanmayan ve azınlık durumunda olan
insanların özgürlüklerinin ve her neye inanıyorlarsa inançlarının garantisi ve
teminatı siz olacak mısınız?
Tilke’l-eyyâmu nüdâvilühâ beyne’n-nâs…
Tarih tahterevalli gibi yükselen ve arkasından düşen, düşen ve
arkasından kalkışa geçen insanların yaşamlarının, yapıp ettiklerinin tarihidir.
“Benim inancımı paylaşmıyordu ama benim huzuru bulduğum yaşam için
gerekli olan altyapının oluşmasında elinden gelen her şeyi esirgememiş, her
türlü fedakârlığı ortaya koymuştu” diye arkalarından söylenilen insanlar
olabilecek miyiz?
Söyle tarih, bunun imkânı var mı?
Mutezile siyasete yaslandı ve ehl-i hadise zulmetti. Devir döndü
ehl-i hadis düşüncesi iktidara taşındı. Onlar kendi çektikleri zulmü dikkate
alarak “Biz çektik, onlar çekmesin!” demediler. Aksine onlar “Vaktiyle bize çok
çektirdiler, biz de onların hayatlarını karartacağız!” dediler. Kin, nefret ve
öfkelerine yenik düştüler, intikam duygularını bastıramadılar, bilenmiş
hınçları sağduyularını örttü, ağızlarından saçılan alevlere dönen kin ve öfke
ateşi ortalığı yangın yerine dönüştürdü, sonuç olarak da Mutezile’nin kökü kazındı.
Ne oldu?
İslam dünyası, bir daha kendisini fikrî düzeyde asla
toparlayamadı. Hiçbir zaman sıçrama yapamadı. Rey ve hadis, dirayet ve rivayet
dengesini bir daha kuramadı. Süreç akim kaldı, büyük inkişaflar sağlayacak
dimağlar yetişemedi.
Bugün benim Toktamış Hoca’nın arkasından içimden gelerek söyleyebildiğim
güzel ve hayırla yad edici sözlerin bir benzerini yarın acaba benim arkamdan,
tam da benim bulunduğum kesimin ta karşısında bulunan bir kesimden insanlar
söyleyebilecek mi?
Ey tarih sen şahit ol!
Ben öyle olamazsak, yazık ki kaybedeceğimizi düşünüyorum!
Rahmet olsun ey Tok sesli, gök kubbede tam karşı kıyıdan da
duyulabilen hoş bir sada bırakmış olan Toktamış Hoca!
Allah tüm geçmişlerimize rahmet eylesin!
Dua ile!
23.01.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder