28 Ekim 2012 Pazar

Bağlam ve bir sirke muhabbeti



Hz. Aişe’den (ra):  Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:  
“-Sirke ne güzel katıktır!”[1]
Hadisimizi Müslim rivayet etmiştir. Sıhhatinde en ufak kuşku yoktur.
Tamam, öyleyse sirke bir anda yiyecekler arasında mutena bir yer edinmeli ve sirke yemek artık sünnet olmalı. Öyle de oldu.
Bu nasıl oldu? Önce söz bağlamından koparıldı ve mutlaklaştırıldı. Bunun sonucunda da Hz. Peygamber’in övgüsüne olan mazhariyeti sebebiyle sirke yiyeceklerin efendisi oluverdi ve sirkeye bandırmak sünnet olarak tervic gördü.
Birazcık araştırıcı bir ruhla hareket etseniz artık bir bilginin gerçek haline ulaşmak çok daha kolay hale geldi. Ama sizi harekete geçirecek birazcık eleştirel bir bakış ve her an devrede olan bir akıl lâzım.
Yoksa! Yoksa koroya siz de katılırsınız ve çatlak bir ses çıkarmamanın konforunu yaşarsınız.
Sirke neden böyle bir mevki ihraz etsin? Bu bize düşmez. Mademki peygamberin övgüsüne mazhar olmuştur, öyle ise bize sirkenin faziletlerini sayıp dökmek düşmelidir. Gerisi bizi ilgilendirmemelidir. Haydin o zaman sirkenin faziletlerini sayalım: Sirke şöyle mübarektir, sirke böyle mübarektir, şuna iyi gelir, buna iyi gelir… Kimyasal analizler yapalım, uzmanları devreye sokalım ama illâ da şu mübarek sirkenin fezailini ortaya koyalım. Böyle bir çağda bize düşen vazife bu olmalıdır.
Bir de hadisimizin bağlamına bakalım:
Hz. Peygamber, eşlerinden birinin yanına girdi (diğer rivayetlerden Hz. Aişe olduğu anlaşılıyor).
“-Katık olacak bir şeyleriniz var mı?” diye sordu. Onlar da:
“-Hayır, sadece bir miktar sirke var!”  dediler. Hz. Peygamber:
“-Onu getirin!” dedi ve banarak onu yemeğe başladı ve:
“-Sirke ne güzel katıktır!” buyurdu[2].
Şimdi bu bağlamdan ve bu sözden sirkenin mübarekliği mi anlaşılmalı yoksa Hz. Peygamber’in ahlakının yüceliği mi?
Düşünün, acıkmışsınız, evinize gelmişsiniz…  Başka rivayetlerden de öğrendiğimiz üzere yemek (gadâ) istemişsiniz. Yok demişler. Katık olacak hiçbir şey yok mu sorunuza bir miktar sirke cevabını vermişler. Siz getirin onu demişsiniz ve  önünüze almışsınız, ekmeği bandıra bandıra yemişsiniz ve üstelik de bir dizi methiye  de bulunmuşsunuz. Kimseye bağırıp çağırmamışsınız, nerede benim yemeğim diye çıkışmamışsınız… Mevcut olan ile kifaf-ı nefs edip, üstün bir ahlak anlayışı ile ailenize ve çevrenizdekilere örnek olmuşsunuz.  Bu hadisten bir sünnet çıkacaksa, bu sirke yemenin sünnetliği değil, işte bütün insanlığa sunabileceğimiz bu örnek tavır çıkmalıydı. Yani elde mevcut olanla yetinmek, aile halkına zorluk çıkarmamak, sıkıntı vermemek, Allah’ın nimetlerini sirke bile olsa küçümsememek, ev halkının talebe cevap verememeleri yüzünden duyabilecekleri ezikliği hoş bir latife ile gidermek…
Evet sünnet olacak idiyse onun bu yüce örnekliği olacaktı ve çoğu insanın çıtak, tahammülsüz ve sabırsız olduğu bir mevzuda bu kıymettar sünnetimiz olumlu işlev görecekti.
Neymiş, sirke yemek sünnetmiş!  Gadâ (yemek) istediğinde Hz. Peygamber önüne konulan  mesela kuzu kebabını ya da herhangi bir sıradan yemeği yemedi de  ille de ben sirke isterim mi dedi?  Böyle sünnet anlayışı mı olur? Bu anlayış mı Hz. Peygamber’i bütün insanlığa örnek olacak şekilde sunacaktır.
Peki Sahabe nasıl anlamıştı?
Bunu da Ahmed b. Hanbel’de yer alan bir haberden öğreniyoruz:
Câbir’in yanına bir grup sahabî girmişti. Onlara ekmekle sirke ikram etti ve şöyle dedi:
“-Yiyin! Çünkü ben Hz. Peygamber’den şöyle buyurduğunu işittim:  “-Sirke ne güzel katıktır! Bir kimsenin yanına kardeşleri gelsin de o evinde bulunan yiyecekleri küçümsediği için onlara ikram etmesin, bu onun için bir tür helaktir. Aynı şekilde ikram görenlerin de  kendilerine ikram edilen şeyi hakir görmeleri onlar açısından da bir tür  helaktir[3].
Belli ki bu sözde vurgu elden her ne geliyorsa küçümsenmeden ikram edilmesi, karşı tarafın da ikramı her ne ise hor görmeden kabul etmesi  üzerinedir. Aksi takdirde sirke de olsa küçümsediği için ikramda bulunmayan  hane sahibi,  ikramı hor gördükleri için şükürde bulunmayıp, nimete karşı hamd etmedikleri için de misafirler her iki taraf da küfranı nimette bulunmuş olurlar.
Ah bağlam ah! Seni bilmek ne kadar lüzumlu bir şey.
Bir de mağzâ-yı kelamı anlayabilecek kadar bir kafa!
Hazinesinde yok değil ya! Bakarsın bize de lütuf eyler.
Mevlam neylerse güzel eyler!
Sahi siz hiç ekmek bandıra bandıra sirke yediniz mi?
Bir sünnet işlemeye ne dersiniz!

28.10.2012
GARİBCE


[1] صحيح مسلم ـ مشكول وموافق للمطبوع - (6 / 125) 5471 عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « نِعْمَ الأُدُمُ - أَوِ الإِدَامُ - الْخَلُّ ».
 [2] 15223 مسند أحمد بن حنبل - (3 / 389)  عن جابر بن عبد الله قال : دخل رسول الله صلى الله عليه و سلم على بعض أهله فقال هل عندكم من أدام فقالوا لا إلا شيء من خل فقال هلموا فجعل يصطبغ به ويقول نعم الإدام الخل
تعليق شعيب الأرنؤوط : حديث صحيح وهذا إسناد رجاله ثقات رجال الصحيح
 [3] مسند أحمد بن حنبل - (3 / 371)  15027 عن عبد الله بن عبيد بن عمير قال دخل على جابر نفر من أصحاب النبي صلى الله عليه و سلم فقدم إليهم خبزا وخلا فقال كلوا فإني سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول : نعم الإدام الخل إنه هلاك بالرجل أن يدخل عليه النفر من إخوانه فيحتقر ما في بيته أن يقدمه إليهم وهلاك بالقوم أن يحتقروا ما قدم إليهم

3 yorum:

  1. شكرا لك استاذي الزيز
    جزاك لله خيرا

    YanıtlaSil
  2. Hocam Allah razı olsun! bu hadiste Allah rasulunun o ölmez eskimez örnekligini de, biz insanların,hadsi anlam ve amacından nasıl kopardıgımızıda guzelce anlatmışsınız.Elinize ve kaleminize saglık .Mehmet uzunyolcu

    YanıtlaSil
  3. herdogan38@.
    Sevgili Garibce'm! Eğer bu anlatım bir salonda yapılmış olsa,ayakta alkışlanacak bir yaklaşım arzetmesi gerekirdi.
    Ama,görünen o ki,sizler çırpının durun,abisi,şeyhi,efendisi,üstazı ne derse,ümmet(!) onu dinlemekte..Doğru değil mi?(Allah'ın izni,şeyhimin inayeti ile...cümle kuranları sen de dinlemişsindir...)
    Şu 'Makasıd-I Şeria'yı nasıl anlatacaksınız ve bizler de nasıl anlayacağız..?
    Selam ve sevgiler,Rabbim muammer kılsın..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...